Arama

Anlayana - Tek Mesaj #338

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #338
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Deniz hırçındı, dalgalar ise asi. Ansızın yakaladılar küçük kayığı. Sinsice yaklaştılar ve bir anda saldırdılar. Acımasızdılar. Ne istiyor olabilirlerdi ki küçük kayıktan?

Oysa küçük kayık için ne güzel bir sabahtı. Günün ışıklarla dansı henüz başlamışken, onun da denizle dansı başlamıştı. Saatlerce dans ettiler. Hiç durmadan dans ettiler. Ama ne olduysa bir anda hırçınlaştı deniz. Asi dalgalar hırpalamaya başladı. Şimdi küçük kayığın aklında tek şey vardı: Bir an önce dalgakıranına sığınabilmek. Bir ulaşabilseydi, ah bir başarsaydı... Dalgakıranı korurdu onu. Kimse bir şey yapamazdı küçük kayığa orda. Ne deniz, ne dalgalar...
Bunları düşünürken biraz daha hızlandı küçük kayık ve ufukta kayboldu.

Siz en son ne zaman bir dalgakırana sığınmak istediniz? Siz en son ne zaman bir dalgakırana ulaşmak umuduyla çırpındınız hırçın denizde? Siz en son ne zaman bir dost elinin size uzanmasını istediniz ya da elinizi uzattınız bir dostunuza?

Dostlarımız... Fırtınalarımızdaki dalgakıranlarımız...

Hırçın denizden, asi dalgalardan kaçarken gözümüz hep uzaktaki bir dalgakıranı arar. Koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca sığınabileceğimiz dalgakıranımızı ararız. Korur bizi dalgakıranımız. Ulaşabilmişsek oraya, bir de atabilmişsek halatlarımızı limana korkmayız artık fırtınalardan. Dışarıdaki korkunç fırtınanın gölgesi bile giremez içeri.

Herkesin bir dalgakıranı olmalı fırtınalı günlerde sığınabileceği ve herkes bir dalgakıran olmalı koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca.

Dostlukların ve sevginin bile yozlaştırılmaya çalışıldığı günümüzde, ne mutlu bir dalgakıranı olanlara, ne mutlu bir dalgakıran olmayı başarabilenlere...
feather