Arama


eku123 - avatarı
eku123
Ziyaretçi
31 Ağustos 2012       Mesaj #10
eku123 - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  16.jpg
Gösterim: 1291
Boyut:  26.9 KB
Kasım 1995’te gerçekleştirilen referandumla kabul edilerek yürürlüğe girmiş olan Azerbaycan anayasası, güçler ayrılığı ilkesini benimsemişse de pratikte yürütmenin ciddi bir ağırlığı vardır. Ülkede mevcut olan başkanlık sistemi içerisinde yasama ve yargı, cumhurbaşkanına karşı sorumlu durumdadır. Yürütme, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı idaresi, başbakan ve hükümetten oluşur.

Cumhurbaşkanı beş yıllık bir süre için seçilir. Bir kişinin ancak iki dönem cumhurbaşkanlığı yapabileceğini öngören anayasa maddesi Mart 2009’da gerçekleştirilmiş olan bir referandumla kaldırılmıştır. Bu durum, iki seçimden başarıyla çıkmış olan İlham Aliyev’in bundan sonra uzun bir süre görevde kalması için gerekli koşulların oluşmuş olduğu şeklinde yorumlara yol açmaktadır. Aynı zamanda silahlı kuvvetlerin başkomutanı olan cumhurbaşkanı, 1997 yılından kurulmuş olan Güvenlik Konseyi’ne de başkanlık eder. Hükümetin başında ise cumhurbaşkanı tarafından atanan başbakan olup, başbakan ile birlikte tüm bakanlar da doğrudan cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Azerbaycan’da yasama organı, tek meclisli parlamentodur. 125 milletvekilinin yer aldığı Milli Meclis’e vekiller 5 yıllık dönemler için seçilirler. Vekillerin dörtte üçü doğrudan seçmenler tarafından seçilir, geriye kalan kısım ise parti listesi sistemine göre belirlenir. Mevcut durumda mecliste tek bir partinin büyük bir çoğunluğu olmasından dolayı, hükümetin kanun yapma sürecinde parlamentodan ciddi bir muhalefetle karşılaştığı söylenemez.

Yargı organı, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme, Ekonomi Mahkemesi ve daha alt kademelerdeki genel ve uzmanlık mahkemelerinden oluşmaktadır. Bununla birlikte diğer eski Sovyet cumhuriyetlerinde olduğu gibi yargının devletin en zayıf kanadı olduğunu ve yürütme ile yasamaya 6 karşı gerçek anlamda bir bağımsızlığı olmadığını söylemek mümkündür. Yargıçların cumhurbaşkanının tavsiyesi üzerine meclis tarafından atanıyor olması bu durumun en güzel göstergesidir. Azerbaycan’da yerel yönetim, icra komiteleri ve bunlara bağlı olarak çalışan belediye konseyleri tarafından yürütülmektedir. İcra komitelerinin başkan ve üyeleri cumhurbaşkanı tarafından atanır; belediye konseylerinin üyeleri ise beş yılda bir yapılan yerel seçimlerle göreve gelirler. Bununla birlikte maddi kaynakların ve mevzuatın yetersizliği nedeniyle belediye konseylerinin fazla bir yetkisi olmadığı görülmektedir.

AZERBAYCAN HÜKÜMETİ
Cumhurbaşkanı: İlham Aliyev ( Ekim 2008’de ikinci 5 yıllık dönem için seçilmiştir)
Başbakan: Artur Rasizade (4 Kasım 2003’ten beri görevdedir)
Başbakan Yardımcıları: Yagub Eyyubov (Başbakan Birinci Yrd.), Elçin Efendiyev, Abid Şerifov
Dışişleri Bakanı: Elmar Mammadyarov Ulaştırma Bakanı: Ziya Memmedov
Ekonomik Kalkınma Bak.: Şahin Mustafayev Vergiler Bakanı: Fazıl Mamedov
Maliye Bakanı: Samir Şerifov
İçişleri Bakanı: Ramil Usubov
Sanayi ve Enerji Bakanı: Natiq Aliyev
Savunma Bakanı: Yaver Camalov
Adalet Bakanı: Fikret Mamedov
Tarım Bakanı: İsmet Abasov
Rabıta ve Enformasyon Tekn. Bakanı: Ali Abbasov
Afet İşleri Bakanı: Kemaleddin Haydarov
Kültür ve Turizm Bakanı: Ebulfez Garayev
Eğitim Bakanı: Misir Mardanov
Çevre ve Tabii Kay. Bakanı: Hüseyngulu Bağırov
Sağlık Bakanı: Oktay Şiraliyev
Çalışma ve Sos.Güv. Bak.: Fizuli Alekperov
Ulusal Güvenlik Bakanı: Eldar Mahmudov
Gençlik ve Spor Bakanı: Azad Rahimov

Siyasi Partiler

Azerbaycan’da mevcut olan, güçlerin cumhurbaşkanında toplandığı siyasi sistem, siyasi partilerin konumunu zayıflatmaktadır ve dolayısıyla karar verme ve politika yapımı süreçlerinde siyasi partilerin önemli bir rolü olmamaktadır. 1992 yılında Haydar Aliyev’in destekçileri tarafından kurulmuş olan Yeni Azerbaycan Partisi (Yeni Azərbaycan Partiyası) ülkedeki en büyük siyasi oluşumdur ve yürütmedeki tüm pozisyonları elinde tuttuğu gibi mecliste de büyük bir çoğunluğa sahiptir.

Azerbaycan’daki son genel seçimler Kasım 2010’da yapılmıştır. Buna göre 125 sandalyenin 71’ini Yeni Azerbaycan Partisi kazanırken, muhalefet partileri sadece 12 sandalye kazanabilmiş, 42 sandalye ise bağımsız adaylara gitmiştir. Bu rakamlardan bağımsız adayların daha yüksek bir temsiliyet oranına sahip oldukları ve muhalif partilere nazaran daha şanslı oldukları görülse de gerçekte bağımsız adaylardan çoğunun hükümete yakın kişiler olduğu da bilinmektedir.
Ad:  14.JPG
Gösterim: 1308
Boyut:  66.7 KB

Azerbaycan’daki muhalefet partileri oldukça zayıf ve marjinalize olmuş durumdadır. Birçok siyaset bilimci, bu durumun sebebinin sadece hükümetin baskısı olmadığını, parti liderlerinin hükümete muhalefet yapmaktansa kendi kişisel çıkarlarına öncelik verdiklerini bildirmektedir. Bununla birlikte parti içi bölünmeler ve kutuplaşmalar da muhalefet partilerinin etkinliğini azaltan unsurlardır. 2005 yılındaki genel seçimlerde muhalifler ilk kez bir güçbirliğine gitmişler ve Yeni Azerbaycan Partisi’ne karşı Özgürlük (Azadlyg) bloğunu oluşturmuşlardır. Ancak seçimlerden beklenen sonuçlar alınmayınca bu güçbirliği de pek uzun ömürlü olmamıştır. Azerbaycan’daki muhalefet partilerinin başlıcaları şunlardır:
  • Eşitlik Partisi (Müsavat Partiyası)
  • Azerbaycan Halk Cephesi (Azərbaycan Xalq Cəbhəsi Partiyası)
  • Azerbaycan Demokrat Partisi (Azərbaycan Demokrat Partiyası)
  • Anavatan Partisi (Ana Vatan Partiyası)
  • Vatandaş Birliği Partisi (Vətəndaş Həmrəyliyi Partiyası)
Başlıca Siyasetçiler
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev. Bir önceki cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in oğlu olan İlham Aliyev. Ekim 2003’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri görevdedir. Cumhurbaşkanlığına seçilmeden önce Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’nin (SOCAR) başkan yardımcısı olan Aliyev, aynı zamanda Yeni Azerbaycan Partisi’nin de genel başkan yardımcılığını yapmıştır. Moskova’da uluslararası ilişkiler eğitimi almış olan Aliyev, son derece iyi seviyede İngilizce bilmektedir ve SOCAR’da görev yaptığı dönem boyunca Azerbaycan’a sermaye getiren yabancı yatırımcılarla yakın ilişkiler kurmuştur.

Ekim 2008’deki seçimleri de kazanarak ikinci dönemine başlayan Aliyev’in, anayasanın bir kişinin iki dönemden fazla cumhurbaşkanlığı yapmasını engelleyen maddesinin kaldırılmış olması nedeniyle, ilerleyen dönemlerde de cumhurbaşkanlığına aday olması beklenmektedir.

Başbakan Artur Rasizade. Rasizade, Haydar Aliyev döneminde, 1996 yılında Başbakan olmuştur. 4 Ağustos 2003’te sağlık sorunları nedeniyle istifa eden Rasizade yerini Haydar Aliyev’in oğlu İlham Aliyev’e bırakmıştır. Aliyev’in Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ise Artur Rasizade, 4 Kasım 2003 itibariyle tekrar Başbakan olmuştur ve halen bu görevi sürdürmektedir. Ramiz Mehdiyev. Cumhurbaşkanlığı idaresinin genel sekreterliğini yürüten Mehdiyev, cumhurbaşkanlığını Haydar Aliyev’den oğlu İlham Aliyev’e devredilmesi sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde Azerbaycan bürokrasisi üzerinde etkisini büyük ölçüde artıran Mehdiyev, halen bu konumunu sürdürmektedir.

Kemaleddin Heydarov. 1995 ile 2006 yılları arasında Devlet Gümrük Komisyonu’nun başkanlığını yürütmüş olan Heydarov, bu dönemde ülke ekonomisi üzerinde oldukça büyük bir etki sahibi olmuştur. 2004-2005 yıllarında dönemim İktisadi Kalkınma Bakanı Ferhad Aliyev ile olan siyasi mücadelesi, ülke gündemine damgasını vurmuştur. Kasım 2005’teki seçimlerde kendisinidestekleyen birçok yandaşının parlamentoya girmesini sağlamış olan Heydarov, daha sonra Aliyev tarafından görevinden alınarak Acil Durumlar Bakanlığı’na getirilmiştir. Bu yeni konum, Heydarov’a eskisi kadar ekonomik kaynaklar üzerinde kontrol imkânı sağlamasa da Heydarov’un ülke siyaseti üzerindeki etkisi devam etmektedir.

Yakın Gelecekten Beklentiler

2009 yılında yapılan anayasa değişikliği, cumhurbaşkanlarının görev yapabilecekleri dönem sayısı üzerindeki kısıtlamaları kaldırmış ve dolayısıyla halen ikinci döneminde olan İlham Aliyev’in 2013 yılında gerçekleştirilecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tekrar adaylığını koyabilmesinin önü açılmıştır. Bununla birlikte Aliyev’in kendisinin aday olması kadar, eşi Mihriban Aliyeva ya da yakın çevresinden başka bir isme cumhurbaşkanlığının yolunu açması da ihtimaller arasındadır. Yeni Azerbaycan Partisi’nin 2008’deki seçimlerden sonra büyük bir süratle 2009 yılındaki anayasa değişikliği referandumuna gitmiş olması, Aliyev’e karşı siyasi seçkinler arasında yeni bir rakibin ortaya çıkmasını engellemeye yönelik bir hareket olarak
değerlendirilmektedir.

Önümüzdeki dönemde küresel ekonomik krizin Azerbaycan’ı etkilemeye devam etmesi durumunda Aliyev’in işi bir hayli zorlaşacaktır. Petrol gelirlerinin hızla azalması Aliyev’in destek sağladığı patronaj ağlarını zayıflatacaktır. Ekonominin yavaşlaması ile siyasi mücadelelerin kızışması, politika yapım süreçlerinin kesintiye uğraması ve dolayısıyla daha istikrarsız bir siyasi ortamın meydana gelmesi muhtemeldir. Buna paralel olarak ekonominin yavaşlaması ile birlikte halkın Aliyev yönetiminden memnunsuzluğu artabilir ve siyaset içerisinden belirli kesimler bundan fayda sağlamak isteyebilirler. Özellikle sanayi kentlerinde artan işsizliğin sosyal rahatsızlıkları tetikleme potansiyeli oldukça büyüktür. Bununla birlikte ekonomik krizin olumsuz etkileri ülke üzerinde ne kadar az olursa, 2013 seçimlerine doğru yaklaşılırken Aliyev’in gücünü koruması da o kadar rahat olacaktır.

Dış İlişkiler
Azerbaycan’ın dış siyasetindeki temel ilke, bir tarafta Rusya ve diğer bölgesel komşuları ve Azerbaycan’ın dış siyasetindeki temel ilke, bir tarafta Rusya ve diğer bölgesel komşuları ve diğer tarafta ABD ve Avrupa Birliği arasında dengeli bir politika izleyerek bağımsızlığını korumaktır. Ancak uygulamada tarihsel ve ekonomik sebeplerden dolayı Rusya ile olan ilişkilerin Azerbaycan’ın dış siyasetinde ağırlıklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir.

Azerbaycan’ın dış ilişkilerinde ekonomi faktörü ve özellikle de tabii kaynaklar önemli bir rol oynamaktadır. Ülkenin sahip olduğu geniş ve büyük ölçüde henüz el değmemiş petrol ve doğalgaz rezervleri dış ülkelerin büyük ilgisini çekmektedir. Bu nedenle Batı ülkelerinden birçok büyük enerji firması Azerbaycan’da yatırım yapmaya başlamış ve 2006 yılında Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın hizmete girmesiyle bu sektör ciddi şekilde ivme kazanmıştır. ABD ve Avrupa tarafından desteklenmekte olan söz konusu boru hattı, ilgili ülkelerin Ortadoğu petrollerine ve Rus taşıma hatlarına bağımlılıklarını azaltmaları için bir fırsat olarak görülmektedir. Benzer şekilde 11 milyar dolarlık Nabucco projesi de Batı tarafından desteklenmektedir. Petrol ve doğalgaz kaynaklarına erişim Azerbaycan’ın Kazakistan, Türkmenistan ve İran gibi Hazar Denizi’ne kıyısı olan diğer ülkelerle ilişkilerini de etkilemektedir ve bu çerçevede Hazar Denizi’nin paylaşımı ile ilgili anlaşmazlıklar bahsi geçen ülkelerin dış siyaset gündeminde sürekli olarak ilk sıralarda yer almaktadır.
Ad:  8.jpg
Gösterim: 1278
Boyut:  98.1 KB

Batı ile İlişkiler
Sosyalist sistemden piyasa ekonomisine geçmekte olan tüm ülkeler gibi Azerbaycan da Batı ile olan ilişkilerine özel bir önem atfetmektedir. Bu ilişkilerin temelini ise daha önce de belirtildiği gibi Azerbaycan’ın sahip olduğu petrol ve doğalgaz rezervleri oluşturmaktadır. Birçok ülkeden enerji şirketi Hazar Denizi’ndeki projelerde yer 10almakta, Azerbaycan hükümeti de çıkartılan petrol ve doğalgazın Batı piyasalarına taşınması için yeni boru hattı projelerini etkin bir şekilde desteklemektedir. Enerji sektörünün yanı sıra, küresel terörle mücadele ve İran konusu, Azerbaycan’ın ABD ile olan ilişkilerini şekillendiren faktörlerdir. Azerbaycan, gerek Afganistan’a doğru olan uçuş hattı üzerinde olması, gerekse İran’a yakınlığı nedeniyle ABD açısından stratejik öneme sahiptir. Bununla birlikte, Azerbaycan hükümetinin İran’a karşı olası bir ABD müdahalesine sıcak bakmadığı görülmektedir. Bunun sebebi, Azerbaycan için İran’ın önemli bir ticaret hattı olması ve İran’da etnik olarak Azeri kökenine sahip milyonlarca insanın yaşıyor olmasıdır.

Azerbaycan’ın AB ile olan ilişkilerine bakıldığında ise tüm AB içerisinde İngiltere’nin farklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Bu durumun başlıca sebebi Azerbaycan’daki en büyük yatırımcılardan birisinin İngiltere kökenli enerji firması BP olmasıdır. Ülkenin diğer AB üyeleri olan ilişkileri de benzer şekilde ekonomik faydalar etrafında şekillenmektedir. 2004 yılında Azerbaycan, AB’nin yakın çevresiyle ilişkilerini kuvvetlendirmeye yönelik olan Avrupa Komşuluk Politikası’na dâhil edilmiştir. Taraflar bu çerçevede 2006 yılında siyasi ve ekonomik reformları içeren bir eylem planı üzerinde anlaşmışlar ve AB, 2008 yılında Bakü’de bir temsilcilik açmıştır. Bununla birlikte Azerbaycan’ın insan hakları konusundaki düşük performansı ülkenin AB kurumları ile daha derin bir bütünleşme içerisine girmesine mani olmaktadır.

Rusya ile İlişkiler
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonraki dönemde Azerbaycan’ın Türkiye ile yakınlaşması ve Rusya’nın da Dağlık Karabağ meselesinde Ermenistan’a destek vermesi nedeniyle iki ülke arasında gerginlik yaşanmıştır. Ancak 1990’lı yılların sonlarından itibaren tekrar bir yakınlaşma süreci başlamıştır. Cumhurbaşkanı
İlham Aliyev’in Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile olan yakın şahsi ilişkileri, ülkeler arasındaki ilişkileri olumlu yönde etkileyen bir faktörse de Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın tamamlanarak hizmete girmesi, Rusya’nın Azerbaycan üzerindeki etkisini azaltmış, bir sonraki yıl da Rusya’nın Azerbaycan’a ihraç ettiği doğalgazın fiyatı üzerindeki anlaşmazlık iki ülke arasında sıkıntılı bir dönem yaşanmasına sebep olmuştur.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler karşılıklı ekonomik fayda ilkesi doğrultusunda güçlü bir şekilde sürdürülmekte, Rus firmaları Azerbaycan’da yatırım yapmaya aratan bir ilgi göstermekte ve ülkeler arasındaki kuvvetli ilişkiler, askeri alana da yansımaktadır. Bununla birlikte Rusya’nın, Azerbaycan’ın ABD güdümüne girmesinden endişe ettiğini söylemek de yerinde olacaktır. Azerbaycan yönetimi, Washington ile Moskova arasında bir denge politikası sürdürmekte ve bu durum Azerbaycan’ı her ne kadar zaman zaman güç bir konumda bıraksa da uzun vadede çıkarlarını azamiye çıkartmasını sağlamaktadır.

Türkiye ile İlişkiler
Azerbaycan, Türkiye ile arasında daima kuvvetli ilişkiler söz konusu olmuş ve her iki ülkenin liderleri de bu ilişkileri “Bir millet, iki devlet” sloganı ile nitelendirmişlerdir. Türkiye, Azerbaycan’a bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü koruma ve sahip olduğu tabii kaynakların sunduğu ekonomik potansiyeli etkin bir şekilde hayata geçirme konusunda sürekli olarak destek
vermiştir. Bununla birlikte, birçok uluslararası ilişkiler uzmanı tarafından Haydar Aliyev zamanında daha kuvvetli olan ilişkilerin İlham Aliyev zamanında bir nebze de olsa zayıfladığı ifade edilmektedir. Buna sebep olarak İlham Aliyev’in Rusya’ya yakınlığı gösterilirken, son dönemlerde Türkiye ile Ermenistan arasındaki resmi ilişkilerde bir normalleşme sürecine girilmesi,
Azerbaycan’da bir tepki uyandırmış ve Dağlık Karabağ konusunda önemli bir avantajın yitirileceği endişelerini uyandırmıştır. Tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin halen oldukça kuvvetli bir seviyede olduğunu söylemek mümkündür.

Ticari ve Ekonomik Nitelikli Anlaşmalar
Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması (01.11.1992 - Ankara)
Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması (09.02.1994 -Ankara)
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması (09.02.1995 - Ankara)
Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı Protokolleri:
o KEK I. Dönem(26.02.1997, Ankara)
o KEK II. Dönem (30.03.2001, Bakü)
o KEK III. Dönem (14.04.2005, Ankara)
o KEK IV. Dönem (28.07.2006, Bakü)
o KEK V. Dönem (11.04.2008, Ankara)
o KEK VI. Dönem (22.01.2011, Bakü)

Hazar’a Kıyıdaş Ülkeler ile İlişkiler
Azerbaycan’ın Hazar Denizi kıyısındaki ülkelerle olan ilişkileri ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bu bölgede Azerbaycan’ın en yakın ilişkiler içerisinde olduğu ülkenin Kazakistan olduğu söylenebilir. Bu iki ülke gerek Hazar Denizi’nin paylaşımı, genel olarak ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda benzer görüşlere sahiptir. Kazakistan hâlihazırda çıkartmakta olduğu petrolün bir kısmını gemilerle Bakü’ye aktarmakta ve buradan söz konusu petrol Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Supsa hatlarına verilmektedir. Ekim 2009’da Kazakistan’ın Kazmunaigaz firması ile SOCAR arasında Kaşagan yataklarından çıkartılan Kazak petrollerinin 2012 yılından itibaren Azerbaycan boru hatları üzerinden ihraç edilmesine yönelik bir anlaşma imzalanmıştır.

Azerbaycan’ın Türkmenistan ile olan ilişkileri, Türkmenistan’da Saparmurat Niyazov’un cumhurbaşkanlığı döneminde her iki
ülkenin Hazar Denizi üzerindeki iddialarının çakışması nedeniyle son derece zayıf bir düzeyde seyretmiştir. Ancak bu durum
Niyazov’un ölümünden sonra Gurbanguli Berdimuhamedov’un cumhurbaşkanı olması ile değişmeye başlamıştır. 2008 yılının
Mayıs ayında Azerbaycan ve Türkmenistan arasında 12 yıldan sonra ilk kez cumhurbaşkanları seviyesinde bir zirve
düzenlenmiş ve yedi yıldan sonra ilk kez Türkmenistan, Bakü’ye bir büyükelçi göndermiştir. Ne var ki, Temmuz 2009’da Türkmenistan’ın Hazar Denizi’nin paylaşımı ile ilgili olarak uluslararası tahkime gideceğini açıklaması yeniden bir gerginliğe yol açmıştır. Uzmanlara göre Türkmenistan ile Azerbaycan arasında anlaşmaya varılamaması, Nabucco hattının verimini olumsuz yönde etkileyecek ve dolayısıyla Rusya’ya avantaj sağlayacaktır.

Azerbaycan’ın İran ile olan ilişkilerini tanımlayan başlıca unsurlar, İran’daki etnik Azeri nüfusu, Bakü’nün ABD ile olan yakın ilişkileri, İran’ın Ermenistan’a vermekte olduğu destek ve ülkelerin Hazar Denizi’ndeki enerji kaynaklarının paylaşımı konusundaki farklı görüşleridir. Hazar Denizi konusunda Azerbaycan, Hazar Denizi’nin her ülkenin sahip olduğu kıyı şeridine doğru orantılı olarak paylaşılması gerektiğini savunurken İran buna karşı çıkmakta ve denize sahili olan 5 ülke arasında yüzde 20’şerlik eşit bir paylaşım olması gerektiğini ileri sürmektedir. Diğer yandan, ABD’nin İran’a karşı olarak Azerbaycan’da asker konuşlandırmayı talep etmesi durumunda Azerbaycan ile İran arasındaki ilişkilerin sıkıntıya gireceği düşünülmekteyse de bu olasılık en azından şu anda düşük gözükmektedir. Mayıs 2005’te Azerbaycan ile İran arasında imzalanan saldırmazlık anlaşmasında taraflar, üçüncü tarafların kendi topraklarını bir diğerine karşı üs olarak kullanmalarına izin vermeyeceklerini taahhüt etmişlerdir. Belirli konulardaki farklı görüşlerine ve aralarında tam anlamıyla güven olmamasına rağmen, Azerbaycan ile İran’ın ortak ekonomik faydalar doğrultusunda işbirliklerini artırdıkları görülmektedir.

Dağlık Karabağ Sorunu
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ bölgesinden kaynaklanan sorun, ülkenin dış ilişkilerini bütünüyle etkilemektedir. Azerbaycan sınırları içerisinde kalan ancak nüfusunun çoğunluğu etnik olarak Ermeni olan Dağlık Karabağ, 1991 yılında Ermenistan’ın desteğiyle bağımsızlığını ilan etmiş, ancak hiçbir ülke tarafından tanınmadığı gibi Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir savaşa neden olmuş ve 1994 yılındaki ateşkese kadar bu savaş 35 bin kişinin hayatına mal olmuştur. Her iki tarafın da Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia etmesi nedeniyle bir çözüme ulaşılamamakta, ancak bununla birlikte son dönemlerde taraflar arasında ciddi boyutlarda sıcak çatışma yaşanmamaktadır. Önümüzdeki dönemde üçüncü tarafların arabuluculuğuyla sürdürülen müzakerelerin devam etmesi beklenmekte ve bu çerçevede Ermenistan ile Türkiye arasındaki
ilişkilerin normalleşme sürecine girmesinin Dağlık Karabağ sorunun çözümü konusunda fayda sağlayacağı tahmin edilmektedir.
Ad:  13.jpg
Gösterim: 1310
Boyut:  37.8 KB

Yakın Gelecekten Beklentiler
Mevcut uluslararası konjonktür, Azerbaycan’ın dengeli dış politikasının sürdürülebilirliğini tehdit eder niteliktedir. Ağustos 2008’de Rusya ile Gürcistan arasında yaşanan çatışmalar, Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma ve Batı’nın Azerbaycan’ın sahip olduğu enerji kaynaklarına olan ve giderek artan ilgisi, Azerbaycan’ın dış ilişkilerinde dengeyi korumasını zorlaştıran unsurlardır. Bugüne kadar Azerbaycan hükümeti, Batı ile güçlü enerji ve güvenlik bağları sürdürülürken Rusya ile de askeri ve ekonomik ilişkilerin sıkı tutulmasını öngören temkinli bir diplomasiyi tercih etmişlerdir. Ancak artık bir yandan Batı’nın yeni enerji projeleri için baskısı artmakta, diğer yandan da Rusya kendi çıkarları doğrultusunda Azerbaycan’a bu teklifleri reddetmesi için baskı uygulamaktadır.

Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik bir sürece girilmesi Türkiye ile Azerbaycan arasında bir soğukluk yaratmıştır. Bununla birlikte başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk yetkililer Dağlık Karabağ sorununda çözüm olmadan Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde normalleşme olmayacağını taahhüt etmektedirler. Türkiye’nin Ermenistan konusunda ABD ve Avrupa Birliği’nin baskısı altında olduğu bir dönemde bu konu Türkiye ile Azerbaycan arasında bir sıkıntı yaratmaya devam edecektir.

Rusya, Azeri doğalgazının tamamını satın almak istemekte ve Azerbaycan hükümeti de giderek bu öneriye daha sıcak bakmaktadır. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde AB destekli Nabucco projesi ticari açıdan anlamsız bir hale gelecektir. Azerbaycan’ın Rusya ile enerji konusunda işbirliğini sıkı bir şekilde devam ettirmesi ve bunun karşılığında Dağlık Karabağ konusunda Rusya’nın daha fazla desteğini talep etmesi muhtemeldir. İki ülke arasında Haziran 2009’da imzalanmış olan doğalgaz anlaşması da bu yönde hareket edildiğine dair bir somut bir işarettir.

Temel Ekonomik Yapı
Azerbaycan ekonomisi, devletin halen ciddi bir ağırlığa sahip olduğu, planlı ekonomiden pazar ekonomisine geçiş sürecinde olan bir yapıya sahiptir. Ülkenin ekonomik açıdan en büyük zenginlikleri, sahip olduğu büyük petrol ve doğalgaz yatakları, tarıma elverişli toprakları ve SSCB döneminden miras kalan büyük sanayi tesisleri ile sanayi altyapısıdır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ciddi bir küçülme yaşamış olan Azerbaycan ekonomisine Ermenistan ile çıkan savaş ağır bir darbe vurmuştur. Bağımsızlığın ilan edildiği 1991 yılından 1995 yılına kadar olan sürede yüzde 60’lık bir küçülme yaşayan Azerbaycan ekonomisinde Sovyetler Birliği dönemindeki pazarlarını ve devlet teşviklerini kaybetmiş olan plastik, kimyasallar ve imalat gibi birçok sektör yok olma seviyesine gelmiştir. Diğer yandan tarım sektörünün ülke ekonomisindeki ağırlığı hızlı bir düşüş eğilimine girmiştir.

İlerleyen yıllarda ise enerji sektöründeki büyüme sayesinde Azerbaycan ekonomisi yükselişe geçmiştir. Halen petrol ve doğalgaz sektörleri ülkedeki ekonomik büyümenin motoru olduğu gibi, yabancı sermayenin büyük bir kısmı bu sektörlere gelmekte, ihracatın yüzde 90’ını bu sektörler gerçekleştirmekte, kamu gelirlerinin büyük bir kısmı bu sektörlerden kaynaklanmakta ve döviz rezervlerindeki artış da yine bu sektörler vasıtasıyla sağlanmaktadır. Son yıllarda küresel piyasalarda petrol ve doğalgaz piyasalarında fiyatların yükselmiş olması Azerbaycan’a büyük fayda sağlamıştır. Ancak madalyonun öbür yüzüne bakıldığında tek bir sektöre aşırı derecede bağımlı olmanın Azerbaycan ekonomisini küresel piyasalardaki fiyat dalgalanmalarına karşı kırılgan hale getirdiği görülmektedir. Bu duruma karşı bir önlem olarak Azerbaycan hükümeti enerji dışındaki sektörlerin geliştirilmesine ve ekonomik yapının çeşitlendirilmesine öncelik vermektedir.

Petrol üretiminin devlet kontrolünde olması, ekonomide kamu payının oldukça büyük olduğu anlamına gelmektedir. Petrol gelirleri doğrudan ya da Azerbaycan Devlet Petrol Fonu aracılığıyla devlete aktarılmakta ve burada biriken fonlar, kamu çalışanlarının maaşlarının ödenmesi, savunma harcamaları, sosyal güvenlik ödemeleri, özel sektörle yapılan sözleşmeler ve kamu yatırım projeleri için kullanılmaktadır. Son dönemlerde Azerbaycan’ın mali politikaları tamamıyla petrol sektöründeki büyüme ile desteklenmiştir ve bu çerçevede altyapının geliştirilmesi, kamu maaşlarının ve sosyal güvenlik ödemelerinin artırılması, sağlık ve eğitim alanlarına yatırım yapılması gibi hedefler doğrultusunda daha fazla kaynak ayrılmaktadır.

Bununla birlikte petrol gelirlerinden kaynaklanan büyüme, beraberinde bir takım riskleri de getirmektedir. Örneğin ülkeye büyük miktarda döviz girişi nedeniyle pazar arzında bir artış ve güçlü bir kredi büyümesi söz konusu olmuş; bu durum 2008 yılına kadar Azerbaycan’ın enflasyonist baskılar altında kalmasına yol açmıştır.

Bununla birlikte reel efektif döviz kurları üzerinde yukarıya doğru bir baskı oluşmakta olup bu durum petrol dışı sektörlerin küresel anlamda rekabet güçlerine sekte vurmakta ve bu nedenle ekonominin petrol sektörüne olan bağımlılığının kırılması güçleşmektedir. Petrol fiyatlarında ciddi anlamda düşüşler olması durumunda ise Azerbaycan, kamu harcamalarını karşılayamama tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır ve böyle bir durumda sosyal rahatsızlıkların da ortaya çıkması muhtemeldir. Kısacası, Azerbaycan ekonomisinin kısa ve orta vadedeki seyri, büyük ölçüde küresel piyasalardaki petrol fiyatlarının hareketlerine bağlıdır.

Son düzenleyen Safi; 28 Mayıs 2017 03:30