Arama


bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
6 Eylül 2012       Mesaj #215
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
YAZAR:WILLIAM ETON

Kitabın Adı:19.Yüzyılın Başında Osmanlı İmparatorluğu


Türklerin Yönetim Biçimi

Bir ülkenin genel özelliklerini toplumun genel yapısını tespit etmeyi değil bir milletin yükselmesinde veya gerilemesinde etki eden detaylı sebepleri
inceliyoruz. Bir milletin ilerlemesinin sadece müttefiki ile mümkün olmayacağı gibi gerilemesi de iç etkenler olmaksızın mümkün olmaz. Bu sebeple çalışmamız
öncelikle imparatorluğun iç durumu ile ilgili olacaktır.
Bunu yaparken de Türk ulusunun karakterini belirleyen etkenlerin temeline inilmelidir. Modern Avrupa da fethettikleri yerlerde ayrımcılık görülmemektedir
ayrıca kılıçla fethettikleri topraklarda bile bilime saygı duyulmuştur fakat Türkler de bu böyle olmamıştır. Araplar dahi bilimi geliştirirken kibirli
Türk kendisini üstün görmedi ve bu onların dininin getirdiği kibir ve zorbalıklardan kaynaklanmıştır. Yükselişe ve düşüşe sebep olan etkenler iklim, konum,
üretim ve nüfustur. Fakat Türklerde din bunların önüne geçmiştir. Despotizm için Türkiye en iyi tanım olmaktadır. Türkiye de bu kaynağını askeriyeden
almaktadır ve temel ideolojisini Kuran dan aldığı için teokrasi hakimdir. Osmanlıda sultan hem dine el atmıştır hem de kılıç kuşanmıştır. Ulemanın sultana
karşı çıkması imkânsız bir durum vardı. Savaşçılığı elinden giden sultanların ellerindeki tek siyasi güç olarak ulema sınıfı kalmıştır. Ve zamanla ulema
şeyhülislam sınıfı hükümranlığı sultanının elinden almış orduya ve halka hükmeder hale gelmiştir. Her türlü önemli karar divan tarafından alınır ve divanda
sultan ve ulema sınıfının sözü geçer. Görev yapan memurlarında göreve getirilişleri rastgele olduğu içi iyi bir siyasetçi olmaları beklenemez. Sultaların
sadık koruyucuları yeniçerilerde zamanla sultanlarını yetersiz görmeye başladılar ve hükümetin sistemi bozulmaya başladı. Zayıf gördükleri sultanın gücünü
sahiplenip sultanı indirip yerine sultan atamaya başladılar. Buna karşıda yeni gelen sultanlar bu yeniçeri hükümranlığını bozmak için ellerinden geleni
yaptılar ve yeniçerileri zayıflattılar. Hâlbuki ordu yönüyle zayıflayan yeniçeriler sultanın zayıflaması anlamına geliyordu. Türk yönetiminin yasama ve
yürütmesi bu şekildedir. Yargıda bundan çok farklı değildir. Temeli dindir. Türkiye de ki medeni ya da siyasi temel hukuk kurandır. Burada çoğu karar
kadıların yani hâkimlerin inisiyatifinde olmuştur. Buda rüşveti verenin lehine kararlar alınmasına sebep olmuştur. Sultan IV Murat’a denk bir sultan tahta
çıkmış olsaydı eğer ordudaki kaybolmuş savaşçı ruhu ortaya çıkarır ve isyankâr paşaları dize getirirdi. Ama bu bile ulemanın gücü karşısında etkisiz kalırdı.
Bu sebeple yönetimde bir birlik sağlayabilmek için bu dini erkin son bulması şarttır. Fakat böyle önemli bir olaya bir sultanın atılması ve gerçekleştirmesi
zor gözüküyor. Hele saraylarından bile çıkmayan ordudan ve cesaretten yoksun kalmış sultanlarla çok daha zor.


Türk Maliyesi

Bir ulusun gerilemesi ve çökmesinde ki en büyük etkenlerden biriside mali alanda gösterilen zafiyet ve başarısızlıktır. Türk mali sistemi kamu ve iç hazine
olmak üzere iki kısma ayrılır. Devlet hazinesi toplanan haraçlar ve vergi gelirleriyle tanımlanabilirler. Bütçe giderleri ise ordu ihtiyaçları saray
giderleri gibi belli kalemlerden oluşurlar. Mirinin gelirleri sabit olan ve olmayan şeklinde sıralanır. Bunun yanında da miktarı çok fazla olan sultanın
gelirleri vardır fakat bunların devletin acil ihtiyaçlarına pek katkıları yoktur. Genellikle sarayın giderlerine harcanmaktadır. İç hazinenin de gelirleri
sabit olan ve olmayan şeklinde sıralanabilir. Maliye konusunda net bir gelir gider hesabı yapılmadığı için burada çalışan memurların bu paraları yağmalama
durumları ve rüşvet alımının artması durumları ortaya çıkmıştır. Bu hiyerarşik bir şekilde valilerden memurlara kadar her yetkilinin başvurduğu yoldur.
Ayrıca kamu hazinesiyle sultan hazinesinin birbirinden ayrılmasından dolayı kamu hazinesi çok zayıf durumdayken en zaruri ihtiyaçları karşılayamıyorken
sultanın hazinesi dolu olup en lüzumsuz işlere harcanmaktadır.

Türk Askeri Gücü

Osmanlı imparatorluğunun bu denli güçlenmesinde yükselmesindeki temel güç olan Türk ordusu incelenecektir. Zamanla içinin kurumasına sebep olan sadece dış
heybeti kalan bu orduda zayıflamanın sebepleri ele alınacaktır. Daha sonra şimdiki ordu yapısı ele alınıp Türk ordusu ile ilgili genel bir portre çizilmiş
olacaktır.Türkler hem sayı bakımından hem de asker kurumları açısından düşmanlarından çok üstün bir toplumdu. 17.yy ortalarına kadar yenilmez bir güç olarak
boy gösteren Türkler bu tarihten sonra çöküşe başladı. Bunların sebepleri de açıkça görülmekteydi. Sultanlar zafiyet gösterdikleri vakit Yeniçeriler onları
tahttan indirip yenisini getiriyorlardı ve bundan rahatsız olan Sultan I.Mahmut yeniçerilerin kökten yok olması için çeşitli uygulamalar getirdi.
Yeniçerilere halkın ahlak seviyesi düşük insanlarını getirerek sayıyı artırıp kaliteyi düşürdü. Askerlikten uzaklaştırdı.
Savaşlara gidilirken mollalar ve imamlar camilerde fetvalar verir halkı galeyana getirirdi. Düzensiz ve disiplinsiz bir ordu teşkil ederdi savaşlarda.
Bunun farkında olan Gazi Hasan Paşa yeni bir savaş stratejisi geliştirdi ve bunu orduya aşılamaya gayret gösterdi. Fakat yetkilerinin kısıtlı olması
sebebiyle başarılı olamadı. Türkler ellerindeki topları kullanmada da yeterli bilgiye sahip olamadıkları için başarısız olmuşlardır fakat kılıç kullanma
konusunda kılıç seçiminde doğru tercih yaptıkları için başarılı olsalar da eskisi gibi usta değillerdir. Süvarilere nazaran Piyadeler kılıç kullanma
konusunda yetersiz kalmışlardır. Fakat esir aldıkları kişileri dinleri gereği kâfir diye sınıflandırarak vahşice öldürmüşlerdir.
Türk deniz donanması çok gelişmemiştir. Kıç yapıları nedeniyle hızlı olmalarına rağmen diğer yönlerden zayıflıklar göstermektedir gemileri. Fakat yeterli
sayıda kaliteli gemici bulunmadığından savaşlarda Yunanlardan yararlanmıştır Türkler Kaptanıderya Hasan Paşa Türk deniz donanmasını çok ilerilere kadar
götürmüş fakat yeterince desteklenmediğinden başarılı olamamıştır. Hasan Paşa aklıyla kalitesiyle savaşlardaki stratejisiyle ciddi başarılara imza atmıştır.
Onun güçlenmesinden rahatsız olanlarda olmuştur ordu içinde. Ruslarla o dönemlerde ciddi savaşlarda Hasan Paşa az sayıdaki ordusuyla mücadele etmiştir.
Fakat ordusu istediklerini yapacak kapasitede olmamıştır.
Çanakkale Boğazı söylendiği gibi geçilemeyen bir boğaz olmayıp yabancı bir donanma kolaylıkla geçebilir. Gemilerdeki bataryalar yeterli değilse veya büyük
toplar gemilere yüklenememişse sahile kurulacak bataryalarla bu kaleler yıkılabilir.
Tahta bulunan Sultan Selim Türk ordusunda, Avrupa ordusundaki disiplini sağlamaya ve yeniçeri ocağını kaldırmaya çalışmış, sonucu ne olursa olsun çok
önemli bir çığır adım atmıştır.

Türk Dini

Türk örf ve adetlerinin en çok öne çıkan özelliği hoşgörüsüz bir taassuptan kaynaklanan aşırı üstünlük duygusudur. Kendilerini Tanrının seçilmiş milleti
olarak gören, kendi dinlerinden olmayanları küçük gören ve aşağılayan milletler çıkmıştır tarih boyunca ama hiç birisi Türk Milletinde olduğu kadar ortaya
çıkmamıştır.
İslam dininden olmayan her bir tebaa, yalnızca vergi ödeme veya ölüm gibi cezalara maruz kalır. Hıristiyan olanlardan alınan kelle vergisinin tarifinde bu
vergi, o yıl için kellerini kurtarmaya karşılık alınan tazminat olarak adlandırılır. Hıristiyan ve Müslüman ayrıcalığı o kadar ileri safhalara
gelmiştir ki, Müslüman olmayanların kıyafetlerinde bile sınırlamalar vardır. Bir Hıristiyan Türklerin giymediği koyu renkli bir elbise, başlık ve siyah
deri terlik giymek zorundadır. Ayrıca evlerini siyah veya koyu kahverengiye boyamak zorundadır. Bu saçma kuralların ihlali ise ölümle cezalandırılır.
Kendilerinden daha gösterişli kıyafet giymesi nedeniyle tebdili kıyafetle gezen sultan veya vezir tarafından kafalarının kesilmesi emredilen Hıristiyanların
kelleleri sokaklarda sallandırılır.
Babıâli’ni tebaası durumundaki Hıristiyanlarda, ücretli veya fahri tercümanlar sarı, Osmanlı donanmasına hizmet eden Hıristiyanlarda kırmızı ayakkabı
giyme ayrıcalığı vardır. Bu ayrıcalıktan haberi olmayan yeni sultanların tahta çıkmasından sonraki ilk günlerinde kafa kesilmesi emri vermesine çok sık
rastlanır.Bir Hıristiyan bir müslümanı kendini korumak için bile öldüremez. Eğer bir Hıristiyan bir müslümana vurursa genellikle hemen orada öldürülür veya
ağır para cezasına çarptırılır ve ağır bir şekilde dayağa maruz kalır. Mahkemelerde Hıristiyanların şahitliğine önem verilmez. Hıristiyanlar yeni kilise
yapamazlar. Eski kiliselerini tamir ettirebilmek içinde yüklü miktarda para ödemek zorundadırlar.
Tahta bulunan Sultan Selimin babası olan Sultan Mustafa tahta çıktığı zaman imparatorluk sınırları içerisindeki bütün Hıristiyanların öldürülmesi emrini
vermiş ancak bu durumda devletin kelle vergisinden mahrum kalacağı sebebiyle son anda bu fikrinden vazgeçirilmiştir. Aynı sultanın tahta bulunduğu sürece
tam bir adalet duygusuyla hareket etmesi ise, böyle adil ve iyi niyetli bir insanın bir çok eyaletindeki nüfusun tamamını oluşturan savunmasız reayasını
katletmeye ne tür bir dinin ve prensiplerin sevk ettiği sorusunu akıllara getiriyor.
Türkler bütün yeryüzünün hükümdarı olma ve herkesi kendi dinlerine kabul ettirme hakkına sahipmiş gibi hareket ederler. Antlaşmalara, yeminlere veya
bağlayıcı hükümleri umursamadan kazanma şansı hissettikleri anda her ülkeye saldırabilirler.

Türklerin eski ihtişamının sebepleri kısaca şu başlıklar altında toplanabilir.

1)Bütün dünyayı elde etme hırsları ve dünyayı kendilerine ait görmeleri, din adamlarının kışkırtma amaçlı propagandaları, vicdani kaygılardan uzak olmaları, antlaşma ve yeminlere sadık kalmayarak bütün fırsatları değerlendirmeleri
2)Din ve devlet işlerinde gösterdikleri uyum,
3)Savaşlarda kazandıkları zaferlerle daha da artan cesaretleri ve dini arzuları,
4)Sultanlarına sadık olmaları ve itaat toplumu olmaları,
5)Geleneksel askeri disipline katı şekilde bağlı kalmaları, sadece askerlerin değil bütün halkın silahı çok erken yaşlarda kullanması
6)Sarhoş eden alkollü içeceklerden tamamen uzak durmaları sayesinde sağlıklı bir beden gücüne sahip olmaları
7)Düşmandan aldıkları ganimetler ve olağan üstü başarı gösterenlere verilen büyük mükâfatlarla birlikte ölmeleri durumunda onları bekleyen sehitlik tacı.
8)İtaatsizliğin ve başıbozukluğun anında çok ağır şekilde cezalandırılması
9)Daima ordularını başında olan ve güçleri sivil ve dini sınırsız olan padişahların askeri dehası,
10)Her müslümanın çağrıldığında orduya katılmasını mecbur hissetmesinden dolayı ordu toplamadaki büyük imkânlar,”

Osmanlı İmparatorluğu 1.Osman’dan 4.Murat’a kadar ard arda istisnasız büyük liderlerle yönetilmiştir. Bu sayede büyük ün kazanmış ve topraklarını
sürekli genişleten bir devlet olmuştur.
Asya da paşaların zorbalığı ve halkın çok yoksullaşması gibi nedenlerden dolayı nüfus azalması görülmüştür. Fakirlikten dolayı evlilikler azalmıştır.
İlk olarak kırsal kesimlerde görülmüştür bu durum. Zamanla topraklar terk edilmiş arasalar yabanileşmeye terk edilmiştir. Ayrıca Türk kadınlarının doğurganlığı ne kadar fazla olursa olsun veba ve hastalıkların getirmiş olduğu ölümlerle baş edemeyecek durumdadır. Türk ulusunun nüfusunda ciddi bir azalmanın görüldüğü ve bunun önümüzdeki yüzyılda daha da belirginleşeceğini öngörebiliriz. Türkler nüfusları hakkında çeşitli sayılar vermektedirler fakat bunun hesabını hiç tutmamışlardır. Bu sebeple verilen rakamların doğrulukları tartışılır.