ÖZBEKİSTAN Orta Asya’da devlet; - 447 400 km2;
- 20 322 000 nüf. (1992).
- Başkenti Taşkent
- Resmi dili Özbekçe.
COĞRAFYA Doğal yapı.
Özbekistan, güneybatıdaki'Amu Derya (Ceyhun) ile kuzeydoğudaki Sir Derya (Seyhun) ırmakları arasında uzanan toprakların büyük bölümünü kapsar. Kuzey ve kuzey-batıda Kazakistan, doğu ve güney-doğuda Kırgızistan ve Tacikistan, güney-batıda Türkmenistan, güneyde ise Afganistan’ın küçük bir bölümüyle çevrilidir.
Özbekistan'ın düz ve kurak batı kesimi ülke topraklarının yaklaşık beşte dördünü oluşturur. Kuzey-batıdaki alüvyonlu Turan ovası, Aral gölünün çevresinde 60-90 m'ye kadar yükselir, güneyde ise Kızılkum çölüne karışır. En batıdaki Üst-yurt yaylası (200 m) hafif dalgalı düz bir yüzeye sahiptir. Bölgenin en belirgin özelliği alçak sıradağlar ve tuzlu bataklıklar, düdenler ve mağaralarla kaplı kapalı havzalardır. Kuzey-batıdaki Karakalpak özerk bölgesinin iç kesimlerine kadar uzanan Amu Derya deltası alüvyonlu çökellerle kaplıdır.
Sir Derya ve Amu Derya ırmakları arasında yaklaşık 300 000 km2,lik bir alanı kaplayan Kızılkum çölünün önemli bölümü cumhuriyet sınırları içinde kalır. Dağlık doğu kesiminde, birbirinden vadi ve havzalarla ayrılan ve Tien Şan'ın (Tanrı dağları) batı uzantısını oluşturan dağ sıraları uzanır. Bunlar sırasıyla Karjantan, Ugam, Pskem, Çatkal ve Kuramin dağlarıdır. Gissar ve Alay dağları Orta Asya'nın en büyük vadisi olan Fergana vadisini boydan boya geçer. Kuzeyde Tien Şan'ın batı uzantıları bulunur. Güneyde Türkistan, Malguzar ve Nuratau dağlarıyla çevrili olan Taşkent-Golodnaya bozkırının ortasından Sir Derya ırmağı geçer. Eski bir kültür merkezi olan güneydeki Zerefşan vadisinde Buhara ve Semerkand gibi eski kentler yer alır. Vadinin güneyinde Kaşkaderya havzası, ülkenin güneydoğusunda ise Serhanderya havzası uzanır.
Kırgızistan ve Tacikistan’daki dağlardan doğan Sir Derya ve Amu Derya dışında, ülkedeki 600'ü aşkın akarsuyun hepsi Aral gölü havzası içinde kalır.
Özbekistan'da çok kurak bir kara iklimi hüküm sürer. Yıllık ortalama yağış miktarı 200 mm'dir. Yazlar uzun, sıcak ve kurak, kışlar ise kısadır. Yazları sıcaklık sık sık 40°C'nin üzerine çıkar. Kışın ara sıra don görülür ve ortalama sıcaklık —12°C'ye kadar düşer.
Özbekistan’da bitki örtüsü yüksekliğe göre büyük değişiklik gösterir. Batıdaki düzlükler, havzalar ve dağ eteklerinde yoğunluğu yüksekliğe göre değişen otsu bitkiler, tepelerde ise odunsu ve çalımsı bitki ya da ormanlar görülür. Ülke toprakların ancak % 12’si ormanlarla kaplıdır.
Nüfus.
Özbekistan'da 60 kadar farklı etnik grup yaşamaktadır. Özbekler nüfusun % 70’ini oluşturur, onları Ruslar (% 10), Tatarlar (% 4) ve Kazaklar (% 4) izler. Küçük gruplar arasında Tacikler ve Karakalpaklar sayılabilir. Kentleşmenin hızlanmasına karşın özbeklerin dörtte üçü kırsal kesimde oturur. Kentlerde ise Ruslar, Tatarlar, UkraynalIlar, Yahudiler ve Ermeniler çoğunluktadır. Orta Asya'nın en büyük metropolü olan Taşkent'te (2 milyon nüf.) en kalabalık etnik grup Ruslardır. Rusları Özbekler, Tatarlar, Yahudiler, UkraynalIlar, Koreliler, Kazaklar ve Ermeniler izler. Ülkenin diğer büyük kentleri Semerkand (371 000 nüf.), Buhara, Hive ve Hokand’dır.
Ekonomi.
Özbekistan tarım, sanayi ve doğal kaynaklar bakımından ileri düzeyde bir ülkedir. 35 milyon hektar arazide yetiştirdiği yıllık 10 000 tonu bulan üretimiyle dünyanın en büyük üçüncü pamuk üreticisidir. Özbekistan'da kurulmuş olan yüzü aşkın sanayi dalının ürünleri, 90'a yakın ülkeye ihraç edilir. Ülke’de pamuk toplama ve işleme makinaları sanayi, kimya ve gaz ürünleri sanayi, makina ve metal işleme sanayi ile tekstil sanayi kurulmuştur. Eskiden pirinç ve ipekte SSCB’nin üretiminin % 50'den fazlasını tek başına Özbekistan üretiyordu.
Özbekistan’da geniş doğal gaz, petrol ve kömür yatakları vardır. Komşu cumhuriyetlere bağlanan boru hatlarına ek olarak Buhara'dan Urallar'a kadar uzanan bir doğal gaz boruhattı inşa edilmiştir. Kuramin sıradağlarında bakır, çinko, kurşun, tungsten ve molibden yatakları, Kızılkum çölünde altın bulunmuştur. Nuratau'dan çıkarılan Gazgan mermeri güzelliği ve dayanıklılığıyla ünlüdür. Ülkede dünyanın en saf altını çıkarılmaktadır. Özbekistan bu alanda dünyada başta gelen ülkelerden biridir.
Birçok meyvenin ana vatanı olan Özbekistan'da 150 çeşit üzüm, 30 çeşit kavun ile mısır, sebze ve tütün yetiştirilir. Ülkede 10 milyona yakın koyun, 3 milyon sığır, yarım milyon keçi beslenmektedir. Ipekböcekçiliği çok gelişmiştir. Aral gölünün kıyısındaki Muynak'ta havyar üretimi yapılır. Tarımdaki su ihtiyacını kuraklık nedeniyle doğal olarak çözümleyemeyen Özbekistan'da büyük sulama projeleri gerçekleştirilmiştir.
TARİH
Özbek halkı bazı tarihçilere göre; Altın Orda devletinin kuruluşu sırasında, Uralların doğusundaki Irtiş ırmağının kaynağına doğru uzanan bölgenin, Cengiz Han'ın torunu Şeyban'a verilmesiyle, bu bölgede yaşayan ve Kıpçakların büyük hükümdarı ve Mengü Timur'un torunu Özbek Han döneminde (1313-1341) müslümanlığı benimsemiş ve "Özbek” adını alarak tarih sahnesine çıkmışlardır.
XV. yüzyılın ilk yarısından itibaren güney-doğuya yönelen Özbekler, hükümdarları Ebülhayr döneminde Seyhun ırmağının kuzey kıyısına ulaşarak Maveraünnehir'deki Timurlu topraklarını tehdit etmeye başladılar. 1468 yılında Ebülhayr'ın ölmesiyle geçici bir gerileme dönemine girdiler. 1500 yılında Ebülhayr'ın torunu Muhammet Şeybani döneminde, Semerkand dahil bütün Maveraünnehir'i egemenlikleri altına aldılar. Bu bölgede merkezi Buhara ve Hive (Harizm) olan iki ayrı hanlık kuran Şeybaniler, 1598 yılına kadar Maveraünnehr'i yönettiler. Zaman içinde kıtalararası kervan ticaretinin önemini yitirmesiyle bölgedeki ekonominin gerilemeye başlaması, Şeybani hanedanının sonunu getirdi. Bölge Astrahan soyundan gelen "CaniTerin yönetimi altına girdi. Bölgenin ekonomik ve kültürel gerilemesini durduramayan Canilerin son hükümdarı Ebu’l-Gazi Han saltanatı (1758-1785) iranlı komutan Nadir Şah'ın Buhara'ya girip, Harizm'e saldırmasından yıllarca sonra, Mangıt kabilesinden Şahmurat tarafından sona erdirildi.
XIX. yüzyıla kadar büyük çalkantıların, savaşların, belirsizliklerin yaşandığı Amu Derya ve Sir Derya ırmakları arasındaki bölge Buhara, Hive ve Hokand hanlıklarının egemenliğindeydi. Ama bu devletlerin hiçbiri kesin sınıra, çevredeki kabile reisleri üzerinde sürekli bir denetime ve tehlike anında hemen karşı koyabilecek güce sahip değildi. XVIII. yüzyıl başlarında bölgeye sızmaya başlayan Ruslar, 1860'lardan sonra Hokand hanlığını topraklarına katıp Buhara ve Hive hanlıklarına da üstünlüklerini kabul ettirdiler.
1920 yılında Buhara ve Hive hanlıkları, Kızılordu tarafından yıkıldı ve sadece kâğıt üzerinde bağımsız olan “Harizm, Buhara ve Türkistan sovyet halk cumhuriyetleri” kuruldu. Bütün bu gelişmeler Basmacı ayaklanmasının daha da yayılmasına neden olunca, Türkistan Komisyonu 1922 yılında dizi reform yaparak ayaklanmanın etkisini yitirmesini sağladı.
1924 yılında Orta Asya ve Kazakistan sınırları yeniden belirlenerek Harizm, Buhara ve Türkistan cumhuriyetleri dağıtıldı. Bölge toprakları Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan arasında bölüştürüldü.
1936'da Karakalpak bölgesi özerk bir yönetim birimi statüsünde Özbekistan'a bağlandı. 1937-1938 yıllarındaki büyük temizlik sırasında milliyetçi bir komplo hazırlığı içinde oldukları gerekçesiyle, aralarında Başbakan Feyzullah Hocayev ve Özbekistan kominist partisi birinci sekreteri Ekmel Ikramov'unda bulunduğu çok sayıda Özbek idam edildi.
1980'li yılların sonunda, glasnost ve Perestroyka politikalarının uygulanmasıyla SSCB dağılma sürecine girince, 20 haziran 1990 tarihinde egemenliğine kavuşan Özbekistan, Gorbaçov'a karşı girişilen başarısız darbe girişimini takip eden günlerde bağımsızlık kararı alarak, 31 ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan etti.
Özbekistan, bağımsızlık ilan ettikten sonra başta Türkiye olmak üzere birçok devlet tarafından resmen tanındı ve bunlarla ilişkiler kurmaya başladı. Birleşmiş Milletler'e (BM), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği konferası'na (AGİK), Kuzey Atlantik işbirliği konseyi’ne (KAİK), Bölgesel işbirliği teşkilatına (ECO) üye oldu. İslam konferansı'na ve daha birçok bölgesel ve uluslararası birliğe katıldı.
EDEBİYAT
Özbek edebiyatı çağatay edebiyatının devamıdır, Çağatay dili ve edebiyatı XVII.yy.'dan başlayarak Buhara, Hive, Hokand gibi merkezlerde eski gücünü yitirmiş olarak sürdü. Bu edebiyatın son temsilcisi Mukimi mahlasını kullanan Emin Mirza Hoca’dır (1851-1903). Özbek halk edebiyatının en eski ürünleri yazıya geçirilmediği için büyük ölçüde unutuldu. XIX. yy.'da yetişen halk şairleri arasında Cuma.n Halmuratoğlu, Casak Bahşi, Kiçik Buran ün kazanmıştı. Ergaş Cumanbülbüloğlu'nun (1868-1937) anlattığı 30 kadar destan arasında Ravşan, Kunttuğmiş, Kunduz bilan Yulduz, Kizçibek, Aysulur da yer alıyordu.
Nazaroğlu'nun (1872-1953) anlattığı destanlardan yayımlananlar Arzigul, Sahipkıran'dır. Oz- bekler arasında Alpamiş, Goroğli gibi kahramanlık destanları yanında İslam dünyasının Ferhad u Şirin, Tabir bilan Zuhra gibi ortak aşk öyküleri, Kuntuğmiş, Arzigul gibi aşk öyküleri anlatılıyordu. Nasrettin Hoca hikâyeleri Apandi fıkraları adıyla yaşamaktaydı. Hokand'da oluşan yenilik yanlısı yazarlar topluluğundan Furkat (1858-1909) eski şiir geleneğinin gül ve bülbül temalarına karşı çıkarak toplumsal temalara yöneldi. Mahmut hoca Behbudi (1874-1919), Münevver Kari (1880-1933) gibi yazarlar “ceditçilik” adı verilen yenilikçi hareket içinde eğitim sorunlarına önem verdiler. Taşkent'te yeni öğretim yöntemlerini uygulayan bir okul açan Münevver Kari, Hurşit, Necat gazetelerini yayımladı. Ayine dergisini, Semerkand dergisini, aynı addaki gazeteyi yayımlayan Behbudi ilk özbek dramının (Pederküş, 1912) da yazarıdır.
Hokand ve Margelan'da açtığı okullarla eğitim hareketine katılan Hamza Hakimzade Niyazi (1889-1929), Nihan takma adıyla toplumsal eleştiri şiirleri yayımladı (Kizil gul, Ak gut, Puşti gul, 1916); öğretim sorununa ağırlık veren oyunlar (Zaherli hayat, 1916) kaleme aldı. Çağdaş görüngü (1919-1923) adlı edebiyat topluluğunun üyelerinden Abdurrauf Fitrat (1886-1938?) şiirleri yanında Oğuz Han, Temur sağanisi gibi dramları, Hind ihtilalcileri trajedisiyle tanınır. Çolpan (1897- 1938) şiirlerinde (Tan sırları) toplumsal sorunlar üzerinde geniş biçimde durdu; Muştumzor, Coranin isyanı. Ortak Karşibayev gibi oyunları yazdı.
Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduktan (1924) sonra şiirlerinde Ekim devrimi'ni ve yeni düzeni savunan Niyazi (1889-1929) Burungu kazılar yaki Maysaranin işi (1926), Yar İslahatı (1926) gibi oyunlarında yargı organları, toprak reformu gibi konuları ele aldı. Aydın takma adını kullanan Manzura Sabirova (1906- 1953) gerçekçi düzyazının kurucusu oldu. Sadrettin Ayni (1878-1954) Buhara cellatları yapıtıyla özbek romancılığının temelini attı. Bu dönemin yazarları arasında Aybek takma adıyla yazan romancı Musa Taşmuhammetov (1905), şair, öykücü Gafur Gulam (1903-1966), Uygun takma adıyla şiirler (Bahar sevinçları, 1929; Yaş olkasiga, 1936), öyküler yazan Rahmetullah Atakoziyev (1905), Yaşin takma adıyla yazan oyun yazarı Kâ
mil Numanov (1909), romancı Abdullah Kadri Colkunbay, öykücü Abdullah Kahhar (1907) sayılabilir.
ARKEOLOJİ ve SANAT
Harizm, Sogdiane ve Kuzey Baktria’da XX. yy. ortalarından bu yana gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda, tahkim edilmiş ahemeni kentleri, Baktria siteleri, kuşana kent ve saraylarıyla buddhacı manastırları kalıntıları ortaya çıkarıldı. Her yerde karşılaşılan oymalı ve boyalı süslemeler, gerçekçilikleriyle bu bölgede yaşamış olan çeşitli kavimlerin uygarlık tarihlerini çok iyi yansıtmaktadır. Halçayan'da bulunan toprak hükümdar heykelleri (I. yy ), Dalverzintepe'de ele geçirilen bağışçı heykelleri (II. yy.), Balalıktepe' ve Efrasiyab’daki (bugün Semerkand) derebeyi ve zengin tacirleri betimleyen canlı renkli frizler (VI.-VII. yy.), buddhacılığı benimsemiş (Termez, Karatepe) ve onun Çin'e geçmesine aracı olmuş bir topluma hizmet eden sanatçıların yarattığı din dışı yapıtlardır.
İslam sanatı
Anıtlar bunlar Orta Asya'da korunmuş olanların en güzelleridir İran uygarlığına bağlanır. Bu dönemden günümüze ulaşan en eski yapı, Samani hanedanının kurucusu Jsmail bin Ahmet'in Buhara'daki türbesidir (892-907). Oysa, ele geçirilen çinilerden de anlaşıldığı gibi, ilk dönem İslam uygarlığı bu yörede olağanüstü bir düzeye erişmiştir. XII. yy., İran gibi burada da büyük minarelerin yapıldığı (Kelan minaresi, Buhara) ve ahşap mimarlığın geliştiği bir dönem oldu. Büyük bir olasılıkla 1000 yılından başlayarak yaygınlaşan bu ahşap mimarlık, XVIII. yy.'a kadar revaçta kaldı. Timur'un Semerkandh kendine başkent olarak seçmesinden sonra, kent olağanüstü güzellikte anıtlarla bezendi ve tüm ülkeye örnek oldu (Bibihanım medresesi, Şahzin- de türbeleri, Timur'un türbesi [Gur-Emir] vd.). XVI. yy.'dan itibaren mimarlar kendilerini tekrar etmeye başladılar; bununla birlikte Buhara etkin bir merkez olarak kaldı. Hive'de XVIII. yy.'da yapılan Ulu cami ile XIX. yy.'dan kalma iki medrese, geleneksel mimarlıktan esinlenen yapıtlardır. Buhara emirinin sarayı XIX. yüzyıl türk-iran sanat anlayışına uygun bir örnektir. Taşkent operası İslam üslubuna ilginç bir dönüş olarak karşımıza çıkar (XX. yüzyıl yeniislam üslubu). Özbekistan özellikle X. ve XI. yüzyıllarda büyük çini sanatçılarının yaşadığı bir bölge olarak Önlenmiştir.
Kaynak: Büyük Larousse