Arama


bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
7 Eylül 2012       Mesaj #217
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
57. ALAY FİLİSTİN (Susuz Aslanlar)

KİTABIN YAZARI İSMAİL BİLGİN’İN ÖZ GEÇMİŞİ
1964 yılında Gelibolu'nun Evreşe bucağında doğdu. îlk ve ortaokulu Evreşe'de, liseyi Gelibolu'da bitirdi ve İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi,
Jeoloji Mühendisliği Bölümünü kazandı. Fakülteye devam ederken, iki sene süreyle Türkiye Çocuk dergisinde çalıştı. Daha sonra, mezun olduğu üniversiteye
asistan olarak girdi.
1993 yılında yüksek lisansını
1999 yılında doktorasını tamamlayarak jeoloji doktoru unvanını aldı.
2000 yılında, akademik hayatını sürdürdüğü İstanbul Üniversitesi'nden ayrıldı. Yayınlanmış makaleleri bulunan yazarın, edebî faaliyetlerinin yanı sıra
Çanakkale muharebeleri üzerine bilimsel çalışmaları da sürmektedir.

57. ALAY FİLİSTİN (Susuz Aslanlar)

Galiçya cephesinde savaşan 57. Alay trenle kendi vatanlarına dönerler. Erlerin komutanı Ahmet muzaffer bey’in tek düşüncesi bir an önce vatanına ve içini yakıp kavuran Gülnihal'e kavuşmaktır.
Uzun bir yolculuktan sonra tren Ayestofenos (yeşilköy) istasyona yanaşır. Herkeste büyük bir coşku bir birine sarılanlar, bağıranlar sevinç gözyaşları dökenler, bir bayram havası oluştururlar. Ama Ahmet Muzaffer beklediği Gülnihal’i göremeyince büyük bir hayal kırıklığı içinde köşeye çömelip oturur uzun bir bekleyişten sonra gelen Gülnihal’i görüce birden irkilir, koşarak ona sarılır ve birlikte istasyondan ayrılırlar.
Üç gün sonra filistine çatışmaya gidecek olan Ahmet muzaffer günlerini çok özlediği Gülnihal’i ile geçirir. Üç gün sonra askerleriyle birlikte Filistin cephesinde savaşmak üzere yola çıkarlar. Tümenin komutasında;
*19. Tümen Komutanı Yarbay Sedat Bey,
* Alay Komutanı Binbaşı Hacı Mehmet Emin Bey,
* 1. Tabur Komutanı Yzb. Ömer Fevzi Efendi,
* 2. Tabur Komutanı Yzb. Mehmet Salih Efendi,
* 3. Tabur Komutanı Yzb. Süleyman Efendi dir.
Alayın kuvveti ise 54 subay, 3689 Er ve Erbaş, 331 Hayvan, 2351 Tüfek ve 6 Ağır Makineli tüfekten ibarettir.
İstasyondan ayrılırken Gülnihal’e verdiği mektubu gittikten sonra okumasını ister. Trende derin düşüncelerle yol alırken Haydarpaşa Gar’ında herkesin treni boşaltması emri verilir. Verilen ihbara göre trende bomba yerleştirildiği söylenir. Tam bu sırada havada dolaşan uçaklardan bomba yağmaya başlar. İngilizler daha burada ilk saldırılarına başlarlar.(9-10 Temmuz 1917)
Uçak saldırıları sonucunda bir şehit, beş yaralı vardır. Ahmet muzafferin bölüğünden ise sadece Arnavut Badur alnından hafif yaralanır. Yapılan ihbarın doğru mu yoksa yalan mı olduğunu kimse bilmez. Tekrar trene binip yollarına devam ederler. Uzun bir yolculuktan sonra Pozantı’ya varırlar. Buradan Gülek’e yayan yürümeleri gerekir. Oradan da tekrar terene binip Mamure’ye gidilir. Hava gittikçe ısınır. Askerler çok yorulurlar. Kimi ise kaçmaya yeltenir ve “kaçan kim olursa olsun vurulacaktır” emri verilir.
Sabahın alacakaranlığında Mamure’ye varılır. Buradan da yine Halep’e yaya olarak gidilir. 29 Temmuz 1917 tarihine kadar Halep’te kalırlar. Yaklaşık bir ay burada kalan ordu birliklerde eğitim alırlar. 1238 Er’in firar etmesi komutanları büyük bir şaşkınlık içerisinde bırakır.
23 ağustos 1917 de Azaz’a hareket ederler. İki günlük bir yürüyüşten sonra Azaz’a varılar. 15 Ekim 1917 de ise Şam’a giderler. 10 Kasım’a kadar burada kalırlar.
Bu durum artık erlere sıkıntı vermeye başlar. Belirsizlik, durmadan yürümek, bazı yerlerde beklemek, oyalanmak istemezler. Bir sabah gelen posta erin getirdiği mektupla hemen hazırlanıp 11 Kasım 1917 de Vadi-yi Harar’a hareket etmeleri emri verilir. 57. Alay komutanlığı tarafından El Mugar Köyü ’ünde kolordu Komutanları Albay Rafet Bey’le buluşacak ve 22. Kolordunun ihtiyatını oluşturmaları gerekir. Hemen hazırlanan alay artık görev verildiği için Alay Sancağı açılır. El Mugar Köyü’ne ulaştıktan sonra Kolordu Komutanı ile buluşurlar.
Sıcak kayaların ardından zorla ilerleyen erler Miraba Vadisi’nde hiç beklenmedik bir şeyle karşılaşırlar. Biraz ileride büyük bir mermi infilak eder. Patlayan bombadan dolayı kayalardan saçılan parçalar sağa sola düşerler. Ateş kesildikten sonra kalkıp yoluna devam etmek isterler fakat büyük bir kaya daracık yolu tıkar. Bin bir zorluktan sonra kayayı aşağıya yuvarlarlar ve yola devam ederler.
Görev için 57. Alay iki taburuyla tetikte beklerler. Bütün geceyi hiç uyumadan geçirirler. Sabahın serin saatlerinde birden top atışları başlar. 7. Tümen’in Merkez Cephesi’ne şiddetli bir bombardıman yapılır. Hemen 2. Tabur 7. Tümen’e yardım için ilerlerken gelen habercinin 7. Tümenin çok iyi savaştığını ve yardıma gerek olmadığını söylemesi üzerine yarı yoldan geri dönerler.
Daha sonra 7. Tümen İngiliz saldırısını durdurur. Fakat bir gün arayla İngilizler denizden şiddetli bir şekilde bombalamaya başlarlar. Bunu üzerine 1. Tabur’u sağa, 2. Taburu ise sola alırlar. İki Tümen arasındaki küçük tepeyi İngilizlerin ele geçirmemeleri için Tabur Komutanı bu görevi iki takımla beraber Ahmet Muzaffer’e verir.
İngilizlerin ateş etmeye başlamasıyla patlayan bombalardan etrafa yayılan taş toprak 57. Alayın genizlerini yakar ve boğulma derecesine gelirler. Çatışmada İngilizler süvari yüzbaşısını vururlar. Hemen orayı terk eden taburun terk ettikleri yere bir top mermisi daha düşer. Patlama sebebiyle yere yuvarlanırlar. Bu kadar patlamanın sonucunda artık birlerlerini duyamaz olurlar. Ancak üzerinden bir iki saat geçtikten sonra normal olarak duymaya başlarlar.
Bir süre patlama olmayınca komutan bütün askerleri alıp tekrar bulundukları Yani tepeye geçerler. Can havliyle bütün askerler yerlerini almak için tepeye tırmanırlar. İngilizler o tepeye varmadan bizim askerlerin cephede yerlerini almaları gerekir. O cepheyi almak için elinden geleni yaparlar. Çatışmada 57. Alay’ın üstün çıktıklarını anlayan İngilizler yürüttükleri taarruzları durdururlar.
Kasım ayı olmasına rağmen artan sıcaklık ve susuzluk askerleri harap eder. Su bulması için komutan Saka Ömer’i görevlendirir. Tabur komutanları Yüzbaşı Mehmet Salih Efendi Ahmet Muzaffer’in bölüğünün 7. Tümen’e takviye gitmesini ister. Bulundukları tepeye ise 3. Takım yerleşir. İki üç günden beri canla başla savaştıkları tepeden ayrılmak askerleri hüzünlendirir.
Girdikleri üç tepede de hep tehlikeli görevler alan 57. Alay büyük kayıp verir. 11 Kasım 1917 950 kişiyken 13 Kasım 1917’de ise sayıları 250 kişiye düşer. 680 er kayıpları olur. Bir dönem dünya tarihine damga vuran bu koca devlet şimdi bu tarihte bu kumlara mı gömülecek düşüncesi sarmıştı bütün askerleri.
16. Tümen karargâhına Yani El- Ramle’ye gitme emri verilir. Oldukları yerden geri çekilirler. 14.15 Kasım 1917’de El-Lacun’a Çekilmeleri gerekir ve tekrar yola koyulurlar.
Hadar Köprüsün’de İngilizlerle çarpışan askerler köprüyü ele geçirirler. Bunun üzerine köprünün girişine alay sancağı dikilir. Son günlerde sürekli geri çekilen ordu için büyük bir başarı ve zaferdir. Akşama doğru 22. Kolordu’nun düşman süvarisi ve piyadesi ile yaptığı muhabereyi kazandığı haberi gelince ordunun coşkusu daha da artar. Herkes havalara zıplar ve birbirlerine sarılırlar. Bu muharebede 20 şehit verirler.
Alay sancağının köprünün girişinde dalgalanması herkesin kendini daha da güvende ve rahat hissetmesini sağlar. Sancaklarının gölgelerinde olmak bütün çektiklerine rağmen her şeyi unutturur.
Gündüz insanın beynini pişirecek derecede sıcak olan hava, geceleri ise yerini adeta buz gibi dayanılmaz soğuğa bırakır. Sıcaktan perişan bir halde olan askerlerin yüzlerinde yanıklar oluşur. Böyle bir anda bulutlanan havanın yağmur getireceğini beklerken birden kum fırtınası çıkar. Çıkan kum fırtınası askerleri, atları, develeri ve hecinleri kötü bir şekilde etkiler. Kayalıkların arkasına saklanıp başlarını örterek yere yatarlar. Çünkü çıkan kum fırtınası göze, yüze sert bir şekilde çarpar ve etrafa bakmak mümkün olmaz. Yattıkları yerde kumlar tozuyor ve nefes almakta güçlük çekerler. Bir iki saat süren fırtınanın azalmasıyla Ahmet Muzaffer Bey hemen köprüye doğru yol alır. Sancağın orada olup olmadığına bakmak ister. Gitmesiyle karşılaştığı manzara onu o kadar şaşırtmıştır ki… bir Er’in çıkan kum fırtınasına rağmen köprünün girişine gidip sancağı sıkıca topladığını ve ceketinin içine koyduğunu görür. Bu durum karşısında Ahmet Muzaffer çok duygulanır ve Er’e sarılıp öper. Böyle bir esnada ortalığı saran bir ses herkesi rahatsız eder. Bu İngilizlerin tankının sesidir. Yavaş yavaş köprüye yaklaşıp ateş etmeye çalışan İngilizleri, 57. Alay’ın Onbaşısı Veli ateş eder ve tankın vadinin yamacına doğru yuvarlanmasını sağlar. Bu arada Onbaşı Veli’de omuzun dan yaralanır.
Daha bu durumu atlatmadan bir kez daha motor gürültüsü duyarlar. Ama bu kez çıkan ses köprüye doğru alçalan uçak sesidir. Askerler hemen kendilerini sipere atarlar. Uçaklardan atılan bombalardan biri Rami’nin yanına düşer ve Rami orada şehit olur. Kimse yerinden kıpırdayamamıştır. Fakat İngilizleri püskürtmek için de ateş ederler. Bu hamleyi beklemeyen uçaklar hızla yükselirler ve ufuktan kaybolurlar. Bu saldırıdan 5 şehitleri ve 10 yaralıları vardır.
Sancağı bu kez alay komutanının olduğu yerde bir kayanın yanına dikerler. Sancağı daha sıkı koruma altına alırlar. Susuz kalan askerlere su bulmak için Ahmet Muzaffer Bey Saka Ömer’i görevlendirir. Saka Ömer yanında kılavuz ile birlikte su bulmaya gider. Kılavuz onu bedevilerin içine götürür. Bedeviler Saka Ömer’e önce işkence yaparlar. Sonrada üstünü soyduktan sonra atın üstüne bindirip gönderirler. Ahmet Muzaffer ve erler Saka Ömer’in hali görünce inanamazlar ve hemen yaralarını temizlerler. Bunun üzerine askerlerde susuzluğun yanında birde yalnızlık duygusu eklenir. Uçsuz bucaksız bu topraklarda yapayalnızlardır. Tuzaklar ve düşmanları artar. Bütün bu olanlara karşı hırsları daha da artar.
Susuzluğa en fazla iki gün dayanırlar. Gittikçe ölüme yaklaştıklarını düşünürler. İnançları ve güçleri kalmamıştır artık. Su bulmak imkânsızdır. Tam ümitsizliğe kapılacakken boşanırcasına yağan yağmur onları bir çocuk gibi sevindirir ve elindeki bütün kaplara su doldururlar. 3-4 saat yağan yağmur askerlere yeniden hayat verir.
Dinen yağmurun ardından Hadar köprüsünü bırakıp Milis Köyü’nün batısına gitmeleri emri verilir. 29 Kasım 1917 günü hep tahkimat ve siper açmak için çalışırlar. 20. Tümen’in bütün birlikleri öğleye doğru gelirler. Taarruz 29-30 Kasım 1917 gecesinde yapılacaktır. Her taburdan bir bölük kuvvet takviye edilir. Bu bölükler arasında Ahmet Muzaffer komutanın bölüğü yoktur. Alay komutanı onların biraz dinlenip tümenin yapacağı taarruzda yer almasını ister.
Taarruz başlar ancak İngilizler yan taraflara yerleştirdikleri makineli tüfeklerle bölüğü adeta biçerler. Bu taarruz başarısızlıkla sonuçlanır ve geriye sadece bir Subay ve 29 Er döner. Bir yığın hayal kırıklı. Ne ummuşlardı ne buldular.
27-28 Aralık 1917 gecesi düşman taarruz eder taarruzun sonucunda istihkâm tepesi ile kırmızı tepe İngilizlerin eline geçer. Destan yazdıkları Hadar köprüsünün İngilizlerin eline geçmesi Ahmet Muzaffer Bey’i bir kez daha yıkmıştır.
10 Mart 1918 tarihinde Alay’ın mensup olduğu 19. Tümen’in cepheye intikal etmesiyle sayıları 750 kişiye yükselir. 57. Piyade Alayı 19. Tümenin cepheye intikal etmesiyle cephenin merkezini tutmaya başlar. Sağında 72. Alay, solunda ise 77. Alay vardır. Alayları 7 Kilometrelik cepheden sorumludur.
Eylül ayında İngilizlerin saldırıya geçmelerini beklemek canlarını sıkar. Sabahın 05.30’unda ilk top mermisi ön siperlerine yakın bir yere düşer. Dört bir yanlarına düşen top mermileri onları zor durumda bırakır. Bir çok kişi yaralanır. Ellerindeki toplarda alınmış ve başka yere kaydırılmıştır. 19. Tümen 22. Kolordu ile haberleşemiyordu. 77. ve 72. Alay’ın kendilerinden yüksekte olmalarından dolayı haberleşemiyorlardı. Düşman gittikçe ilerliyordu. 7. Bölüğün savunduğu Sürügü Tepe den geri çekilir ve Sürgü Tepe düşman eline geçer. Gözler ve tüfekler tepeye çevrilir beklenir. Sağda da çok az sayıda askerleri vardır. Birden çok sayıda düşman askeri “Hurra” diyerek ateş eder edeler. Sipere yatan 7. Bölük askerleri ilk sıradaki düşman askerlerini yere indirir. İngilizlerin makineli tüfeklerini kurmalarına izin vermezler. Düşman askeri geri çekilir.
19 Eylül 1918 tarihinde 57. Alay komutanı Binbaşı Hacı Mehmet Emin Bey İhtiyat Taburunu kuzeye, yüksek tepeye çekilmesi emrini verir. 3. Tabur’un ve 10. Bölük Komutanının ve 2. Taburun cesareti sayesinde düşman sağ taraftan ilerleyemez. Sol taraftaki 77. Alay ile bağlantı tamamen kopar. İngilizler durmadan dört taraftan top mermileri atması ve gittikçe yaklaşmaları üzerine Öğlen vakti geri çekilme emri gelir. Bu emir herkesi üzer. 57. Alay’ın bütün kuvvetleri Şahin Tepe’nin gerisine çekilecektir. Bu arada 77. Alayda onlara destek için gelir ve Gurun sırtlarında İngiliz ilerlemesi durdurulur. 20 Eylül 1918 günü gelen emir geri çekilmedir. 16. Tümen ile birleşip kuzeye çekilip bu toprakları terk edeceklerdir. 16. Tümenin kurtarılmasının tek yolu taarruzdur. Mermi yağmuru altında İngilizlere doğru koşmaya, ölmeye giderler. Kuzeyde savaşan 7. Ordu Bisan’ın düşmesinden ötürü Beyt-i Hasan doğrultusunda geri çekilir. Kuzeyde savunmasız kalan 16. ve 19. Tümenler ise Nablus’u savunmaktan vazgeçerek bölgedeki tek geçiş yeri olan Şeria Nehrindeki Tel-Ahmer’den geçip kuzey doğuya ilerlemesi emredilmişti. Kuzeyden ilerleyen İngiliz birlikleri 16. Tümen’in üzerine taarruz etmiş ve tümen İngilizlere esir düşmüştür. 2. Tabur ise nehre yakın bir yerde İngilizlerle savaşır, karşı koymak ve dayanmak artık imkânsız olduğu için burada ölünceye dek savaşırlar.
Biraz sonra 19. Tümen’in yenildiği ve hayatta kalan Subay ve Erlerin esir düştüğü haberi her kesi can evinden vurmuştur. Artık Alaya ait ne varsa bütün evraklar yakılmıştır. Bu saatlerde Ahmet Muzaffer’in Rabbinden tek istediği onlara esareti göstermeden canlarını almasını istemesidir. Ölüm artık onlar için müjdeli bir haber olacaktır. Hem konuşuyorlar hem de birlikte gözyaşı dökerler. Bedel Raşit ise sancaklarını alıp getirir. Birden İngiliz askerlerin içlerinden biri elinde beyaz bir bayrak ile atın üstünde gelir. Bunun üzerine 57. Alay 7. Bölük Komutanı Hilmi’de çıkar, orta yerde buluşurlar, İngiliz askeri teslim olmalarını ister. Ama 57. Alay kabul etmez.
Sancakları korumak için canlarını vermeye hazırdırlar. Çok susamışlardı. Sonra teyemmüm edip kendi cenaze namazlarını kılmaya başladılar. İngilizler ise ne yapmaya çalıştıklarını anlama çabasındaydılar. Kimileri ise üzerinde ne var ne yok çıkarıp üstüne adreslerini yazıp bıraktılar. Belki birileri ailelerine gönderir ümidiyle bunu yaparlar. Cephaneleri de çok az kalmıştır. Bitene kadar kullanacaklardı. Birden makineli tüfek ön taraflarını tarar ve bir İngiliz Subayı Türkçe olarak “Teslim Olun” der. O anda 57. Alay karşıya ateş açar ve İngilizler de karşılık verir. İngilizlerin ateşi gittikçe şiddetlenir.
57. Alay da ellerindeki son mermileri ve güçleri tükenene dek çarpışırlar. İngiliz askerleri peşlerinde oldukları için sancağı imha etmeyi düşündüler. Hemen çalı çırpı toplayıp bazı evrakları Ahmet Muzafferin Gülnihal’e yazdığı birkaç mektubu alıp yakar. Sonra sancağı Remit’den ister titreyen bir sesle sancağı üç kere öpüp alnına götürdükten sonra ateşe bırakmak ister ama bunu bir türlü yapamaz. Elleri yanıncaya kadar sancağı ateşin üstünde tutar tam o sırda sancak bir avucundan tutuşur ve yanar. Ağlayan askerler hıçkırıklara boğulurlar. Künyelerini de alıp ateşe atarlar. Sonra yanan ateşten kalan külü toprağa bırakmadan bir kutunun içersine doldurup gömerler. Artık İngilizlere karşı koyarlar. Toplam sekiz kişi kalır. Etrafları ise 800 kişi ile birlikte sarılmıştır. Çok geçmeden kıs kıvrak yakalanırlar.
Önce 16. Tümen, sonra 19. Tümen ve en sonda Trablusgarp’ta Balkanlarda, Çanakkale’de Galiçya’da, Filistin’de savaşan destanlar yazan Susuz Aslanlar 57. Piyade Alayı teslim alınmış, Sancak düşman eline geçmiştir. Ahmet Muzaffer’in elleri bağlıydı. Künyesi yoktu. O anda aklına Gülniha’le yazdığı mektup gelir. Mektupta Gülnihal’e şehit olursam nişanlılığımız düşer demişti. Şu an yaşayan şehitlerdi.
Gözleri ufukta batmakta olan güneşe takılıp kalır Ahmet Muzaffer bu topraklarda onlarda kuma batmış ve tarihe gömülmüşlerdi. Güneş tepelerin ardından batıp kaybolur tıpkı 57. Alay gibi.
Tük tarihinde pek çok önemli yer tutan cephelerde (Trablusgarp, Balkanlar, Çanakkale, Galiçya, Filistin, Sakarya Muharebesi), günümüzde ise Sarıkamış'ta kendisine verilen görevleri büyük zayiatlar vererek yerine getiren 57. Piyade Alayı kuşkusuz daha çok anlatılmayı ve anılmayı hak ediyor.

Aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun...
Son düzenleyen bekirr; 7 Eylül 2012 12:30 Sebep: yazı rengi