Arama


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Ekim 2006       Mesaj #1766
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Kızım defalarca telefon edip , "Anne , zamanları geçmeden gelip nergisleri görmelisin" demişti . Aslında gitmek istiyordum , ama Laguna'dan Arrowhead Gölü neredeyse iki saatlik araba mesafesindeydi . Biraz gönülsüzce , "Haftaya Salı geleceğim" diye söz verdim . Çünkü bu üçüncü telefon edişiydi . Ertesi Salı yağmur ve soğukla birlikte geldi . Ama ne çare , söz vermiştim bir kere ve bu yüzden arabaya atlayıp gittim .

Carolyn'in evine girip kızımı kucakladıktan ve torunlarımla hasret giderdikten sonra dedim ki : "Nergisleri boş ver Carolyn ! Yol sisten görünmüyor . Zaten şu anda seni ve çocukları o kadar çok özlemiş durumdayım ki bir metre daha araba kullanmayı düşünmüyorum ! " Kızım sakince gülümsedi ve "Biz her zaman böyle havalarda araba kullanıyoruz , anneciğim" dedi . Bense : "Hava açılmadan dünyada tekrar yola çıkmam. O zaman da doğru evime döneceğim !" diye kararlı bir şekilde konuştum . Carolyn , "Arabamı almak için beni garaja kadar götürebileceğini düşünmüştüm" deyince "Ne kadar mesafede ?" diye sordum . "Sadece birkaç yüz metre ötede" dedi Carolyn . "Tamam o zaman, götürürüm . Nasılsa bu kadar yola alışığım" dedim .

Yola çıktıktan birkaç dakika sonra "Nereye gidiyoruz biz ? Bu yol garaj yolu değil !" diye sordum . Carolyn gülerek, "Garaja uzun yoldan gidiyoruz" dedi, "Nergislerin yolundan." "Carolyn!" dedim sert bir sesle, "lütfen geri dön ." "Tamam anne" , dedi Carolyn , "inan bana ; bu fırsatı kaçırırsan kendini asla bağışlamazsın . " Yirmi dakika kadar sonra küçük bir çakıl yola saptık ve ileride bir kilise gördüm . Kilisenin diğer ucunda elle yazılmış "Nergis Bahçesi" yazısı vardı .

Arabadan çıkarak her birimiz bir çocuğun elinden tuttuk ve patikadan aşağı doğru yürüyen Carolyn'i takip etmeye başladım . Patika yolun dönemeç yaptığı yeri döner dönmez gördüklerim karşısında nefesim kesildi . Dünyanın en göz alıcı görüntüsü gözlerimin önünde uzanıyordu . Sanki birisi koca bir kazan dolusu altını alıp dağın zirvesinden aşağıya , yamaçlarına doğru boca etmişti . Çiçekler görkemli bir şekilde , helezonlar halinde , koyu turuncu , beyaz , limon sarısı , somon pembesi , hardal ve krem , rengarenk , adeta kurdeleler gibi ardarda dizilmişlerdi . Aynı renkteki çiçekler bir arada ekilmiş olduğundan , her biri kendi rengindeki bir ırmağı andırırcasına akıp gidiyordu . Beş dönüm çiçek vardı .

"Fakat, bütün bunları kim yaptı ?" diye sordum Carolyn'e . "Sadece bir tek kadın" diye cevapladı , "Kendisi de burada yaşıyor ; burası onun evi ." Tüm o ihtişamın ortasındaki küçük ve mütevazı , iyi bakılmış , A şeklindeki bir evi gösterdi . Eve doğru yürüdük . Evin girişindeki bahçede bir tabela gördük .

"Cevaplayabildiğim Kadarıyla Soracaklarınızın Yanıtları" yazıyordu tabelada .

İlk yanıt basitti , "50.000 çiçek soğanı" diyordu .

İkinci yanıt, "Hepsi birer birer , bir kadın tarafından . İki el , iki ayak ve birazcık akıl ile ."

Üçüncüsü , "1958'de başlandı" idi .

İşte bu , Nergis İlkesi buydu . O an benim için hayatımı değiştirecek bir deneyim oldu . Hiç görmemiş olduğum bu kadıncağızı düşündüm , aşağı yukarı kırk yıl önce bu işe koyulan , her seferinde bir çiçek soğanı ekerek , görülmesi bile zor bir dağa göz zevkini ve neşesini getirmiş olan o kadını . Ama , her seferinde tek bir çiçek soğanı ekerek , yıllar boyu süren çabası sonucunda dünyayı değiştirebilmişti . Bu bilinmeyen kadın , içinde yaşadığı dünyayı ebediyen değiştirmişti . Tarifi zor bir büyülü ortam , güzellik ve ilham yaratmıştı . Onun nergis bahçesinin öğrettiği ilke , en çok bilinen prensiplerden biriydi . Yani , amaçlarımıza ve arzularımıza doğru her seferinde bir adım atarak -daha çok küçük birer adım atarak- ulaşmayı öğrenmek , bir iş yapmayı sevmesini öğrenmek ve zaman birikiminin nasıl kullanılacağını öğrenmek . Zamanın küçük parçacıklarını ufak günlük çabalarımızla çarptığımız zaman , kendimizin de muhteşem şeyler yapabileceğimizi görürüz . Biz de dünyayı değiştirebiliriz .

"Yine de bu beni biraz üzüyor" dedim Carolyn'e . "Düşünüyorum da , otuz beş-kırk yıl önce böyle güzel bir amaçla ben yola çıkmış olsaydım , şu anda ne kadarına ulaşmış olabilirdim acaba ? "Kızım , günün anlamını , kendine has tavrıyla kısaca , "Bunu öğrenmeye hemen yarın başla !" diyerek özetledi .

Dün kaybettiğimiz saatleri düşünmenin hiçbir yararı yok. Pişmanlığımızın nedenlerinden bahsedeceğimize kutlanacak bir ders almak istiyorsak , "Bunu bugün nasıl işe yarar hale getirebilirim ?" sorusunu sormamız yeterlidir .