ŞEHRİN SONU
Elbet bir yağmura rastlar ellerim,
Yüreğim hiç yazılmamış bir şiire;
Kalemime bulaşan kan kurumadan,
İçimde büyüyen bu ıssız intihar
Karışmadan önce,
Ölümsüz harflerden kurulmuş o iki heceyeSeni acıtmasın diye topladığım harflerden
Yapabildiğim tek kelimeye
Kan bulaştı
Kan bulaştı göğsümde hışırdayan tek şiire.
Gömleğime sinmiş bu zindan kokusu
Sırtımda asılı kalmış aciz iftira
Tenime musallat olan ateş
Ellerime bulaşan bu kan da ne?
Ne söylesem şaibeli bir itiraf hükmünde,
Ne sussam küflü bir zindan kokusu sesimde.
Bir rüya bul artık tabir etmekten usandığın,
Ya da beni usulca çıkar bu hikayeden.
Genzimdeki bu yabancı sesi söyletme.
Hiç söylenmemiş bir söz fısılda da kalbime;
Tenime musallat ol!
an ateşi elleme.
Söyle bana artık bu şehrin sonu nerede?
Ben avucumda yağmurlar,
Bu şehrin sonunu arıyorum.
Susuyor insanlar
Ben su/suyorum.
Ağaçlar ağlıyor geçtiğim caddelerde
Çocuklar aniden büyüyorlar
Anneler şaşkın sabahı bekliyorlar
Aldırış etmeden geçiyorum
Şehrin sonunu bulmaya
Geçiyorum tek başıma uzun bir nehri
Saçlarımda rüzgar
Geçtiğim her yerde zindan kokusu
Sabah oluyor
Ve hala şaşkın anneler
Aniden ölüyorlar sokaklarda çocuklar
Oysa her kabus uyanıncaya kadar demişlerdi
Gece hiç bitmiyor
Geçiyorum gömleğimde zindan kokusu
Orada aşktan ölenler karşılıyorlar beni
Alınlarında aşk izleri
Gömleğimdeki kokudan
Sırtıma bulaşan yırtılmış iftiradan
Tenime musallat olan ateş!
ten tanıyorlar beni
Bir yağmur çağırıyorum gökyüzünden
Gece bitmeden
Toprak kokusu var şimdi
Yağmurun ıslattığı sesimde
Biliyorum
Artık hiç kimse anlamayacak
Gidişimin taşıdığı hikmeti.