Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ekim 2006       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bilge ile Diyalog

-Sizin Yeryüzünün en büyük bilgesi olduğunuzu söylüyorlar, doğru mu bu?
-Bilge derken tam olarak neyi kast ediyorsun?
-Dünyanın neden var olduğu ve insanın nasıl yaşaması gerektiği konusunda özgün bir fikri olan birini.
-Eğer bilge , gerçektende bu sözünü ettiğinin konularda fikri olan biriyse, bilge falan değilim ben, hiçbir şey değilim!..
-Peki nasıl kazandınız bu sıfatı?
-Bilinmeze boyun eğerek…
-Anlayamadım!
-Doğru tavır tam da bu işte: “Anlayamadım…” Benim bir felsefem varsa, onu bu sözcükle özetleyebilirsin: “Anlayamadım…”
-Ama o zaman bilgeliğinize özenenlerden; ya da ondan istifade etmek isteyenlerden bir farkınız kalmıyor ki...
-Hayır… Bu sözünü ettiğin kişilerin tutumu benimkine taban taban zıttır. Onlar anlamak istiyorlar; bense, anlayamamaktan hoşnudum. “Bir hoş bilmece içinde yaşadım…” Ne güzel bir dize, öyle değil mi?
-Bu biraz kolaycılık olmuyor mu ama?.. İnsanoğlunun bir zekası ve hayal gücü var. Bunlarla bir şey yapılamaz mı yani?
-Bunların birer merdiven olduğunu kabul ederim. Ama o kadar yükseğe tırmanamazlar. Yani Tanrı’ya ya da tanrısızlığa…
-Peki bundan çıkarılması gereken sonuç nedir? Yani bilinemezcilikten…. Bunu anladıysam ne yapmalı; ya da nasıl hareket etmeliyim?
-Yapman gereken hiçbir şey yok. Bunu bilmek ve tadını çıkarmak sana yetmiyor mu?
-Cehalet, tadı çıkarılması gereken bir şey mi yani. Ben bilmeyi ve bu bildiğimin tadını çıkarmayı tercih ederim.
-Neyi bileceksin! Şimdiye dek ne öğrendin?
-Fazla bir şey değil… Hem öyle olsa size gelmezdim zaten. Ama boşuna geldim sanırım... Sizde bana verebilecek bir şey yok.
-Yanlış düşünüyorsun. Kendini büyük görüyorsun…. Özgürlük, esrarın kabulündedir. Bunu göremediğin sürece huzura eremezsin.
-Siz huzura erdiğinizi söyleyebilir misiniz?
-Ben her şeyden gereksindiğim kadarını alırım. Gereksindiğim ölçüde huzurluyum.
-Ne demek şimdi bu?
-Şu demek: Süreğen bir huzur insanoğlunun arzu ettiği bir şey değildir. Arada sırada suları bulandırmak ister o, kendini tutuşturmak…
-İyi ama ne için?
-Bilmiyorum… Sen neden bilmek istiyorsun ki? Bu tamamen bir önyargı. İhtiyacın olan şey insanı tanımak; özü ile davranışı arasındaki nedensellik bağlarını çözmek değil...
Bu bilinemez zaten… Hep bir soru işareti kalır...
-Bilinemezciliğe nasıl vardınız?
-Yıldızlar sayesinde…
-Anlamadım!
-Yıldızlara baktığında ne hissediyorsun?
-Sonsuzluk duygusu elbette.
-Sonsuzluk sana neyi çağrıştırıyor?
-Ürpertiye kapılıyorum.
-Başlangıçta evet. Ama orada durmamalısın..
-Alıntıdır-