Herşeyi “Ol” emriyle yaratan Allah gözü, doğada çok sık bulunan ve herkesin bildiği malzemelerden yaratmıştır. Diğer tüm canlılarda olduğu gibi insan gözü de bir et parçasıdır. Sinirler, sıvılar ve kaslardan oluşur. Derin düşünmeyen, bir insanı sadece et ve kemik yığını olarak gören bazı kişiler, gözlerin bu kas ve sinirlerden oluşan kısmını önemli görür ve karşılaştığı kişinin göz rengi ve şekline değer verir. Hiç ifadesi olmayan boş bakışları kendilerince “saflık ve temizlik” olarak algılar, karşısındaki kişinin çok güzel ve anlamlı baktığını düşünür. Bu kişiler basit bir bakış açısı ile yaklaştıkları için bakışlardaki derinliğin yüze anlam ve güzellik kattığını fark edemez, anlamlı bir bakışın ruhta meydana getirdiği derin etkiyi de bilemezler. Bu nedenle birbirlerine aklı ve şuuru olmayan canlıların baktığı gibi bakarlar.
Oysa güzel ve anlamlı bakan bir göze bakmak müminlerde çok büyük bir heyecan uyandırır. Çünkü insan gözündeki anlam, kişinin aklı ve imani gücü ile orantılı olarak gelişir. Eğer bir kişi Allah’a aşkla, coşkuyla ve tutkuyla bağlıysa, Allah’a tam teslimiyetliyse, Allah’a ve tecellilerine saygısı kusursuzsa, Allah’a ve yarattıklarına değer veriyorsa bu kişinin gözünün ve bakışlarının etkisi dünyadaki en büyük manevi güçlerden biridir. İşte ruhun derinliğini yansıtan böyle anlamlı bir gözden etkilenme ve alınabilecek zevk de o derece yüksek ve şiddetli olur. Bu ise Allah’ın bir mucizesi olarak sadece samimi Müslümanlara has bir özelliktir.
Samimiyeti bilmeyen, yapmacık tavırlar gösteren kişilerin bakışları ve mimikleri genellikle sadece gösteriş amaçlı olduğundan sunidir. Bu kişiler zaman zaman müminlerin hissettikleri güven ve huzuru kendi bakışlarına yansıtmak ve karşılarında da güzel bakan gözler görmek özlemi duysalar da istedikleri güzellik ve etkileyiciliğe asla sahip olamazlar. Çünkü Allah, Allah’ı gereği gibi takdir edip sevemeyen, Allah’a derinden bağlanmayı bilmeyen bir ruha bu güzelliği hiçbir zaman nasip etmez. Bu kişilerin genel karakter özellikleri incelendiğinde egoist, bencil, güvensiz, sevgisiz, saygısız ve hiçbir şeye değer vermeyen kişiler oldukları görülür.
Bu kişilerin özlem duydukları güzelliğe ve estetiğe kavuşmaları için öncelikle Allah’a tam teslim olmaları, Allah’ın istediği ahlakı yaşamaları ve kendilerine bakan gözleri de kendi gözlerini de Allah’ın yarattığını düşünmeleri gerekir. Ve mutlaka gözlerindeki etkiyi oluşturacak akla ve derin bir imana sahip olmaları lazımdır. Çünkü Yüce Allah’ı coşkuyla seven bir insan, gördüğü her şeyi Allah’ın yarattığı bir güzellik, Allah’ın sıfatlarının güzel bir tecellisi olarak görür ve sever. Allah’ı coşkuyla seven bir insan değer vermeyi, saygı duymayı, teslim olmayı, güzelliği takdir etmeyi, güzellikten zevk almayı, karşılaştığı her görüntünün en güzel yönlerini görebilmeyi bilir. Bunu bilen ve kavrayan bir insanın ruhunda oluşan derinlik ve olgunluk ise bakışlarından hemen anlaşılır.
Bir kişi karşısındaki güzelliğin Allah’ın sıfatlarının tecellisi olduğunu düşünerek hareket ediyorsa, müthiş bir haz duyar ve o güzelliğe karşı bakışlarından nur ve muhabbet akar. Bir insanın bakışlarının nurunun ve temizliğinin, insana özel bir etkisi vardır. Eğer karşı taraf da akıllı ve samimi imanlı ise, sevgi dolu, derin, anlamlı bakışlardan aldığı zevkten dolayı Allah’a hamd eder ve bu şükrünü bakışlarına yansıtır. İşte bakışlardaki güzelliğin, yüzdeki etkileyiciliğin temeli budur.
Taklit yapan kişi de Allah’ın bir başka mucizesi olarak hemen anlaşılır. Bu gerçeği Rabbimiz bir Kuran ayetinde şöyle hatırlatır:
“Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın...” (Muhammed Suresi, 30)