Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
13:08, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cumartesi, 13 Aralık 2025 - 13:08
Arama
MaviKaranlık Forum
Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv]
-
Tek Mesaj #1832
recruit87
Ziyaretçi
5 Kasım 2006
Mesaj
#1832
Ziyaretçi
GERDANLIK
Apartmanları karşı karşıyaydı. İşleri bitti mi, ya da canları sıkıldı mı, balkona çıkıp birbirlerine:
"Nazife hanım uhuuu!.. Duydun mu?.."
“Ne olmuş Vesile abla?..”
"Halide hanımın gelini gerdanlığını kaybetmiş."
“Vayşşşş!.. Gözleri kör olsun haaa!.. Nasıl kaybeder. Tabi ki kaybeder Vesile abla... Evinde misafirleri bırakıp gezmeye gidiyor. Hem misafirleri kimlermiş biliyor musun?.. Kimisi köyden, kimisi de alttaki komşuları, sen evi onların üstüne bırak, götür patik sat. Sanki patik yok anam. Kime lazımsa aha pazar, gider alır. Hem kim neydecekmiş, herkes onun eski patiklerine mi kalmış...”Diyerek, kollarını "Offff!..”anlamına gelecek şekilde yana açtı.
"Bizim gelin de kudurdu anam,”dedi Vesile hanım. Sonra da iki elini böğrüne dayayıp sürdürdü konuşmasını.
“O kudurur da ben durur muyum?.. Baktım olmuyor, saldım haberi babasına. Hemen çıkıp geldi. Verdi veriştirdi kızına."
“Seni öldürürüm, keserim,”dedi. “Ben de beş tane gelin getireceğim eve. Benim eve gelirken kocanla değil, kaynananla geleceksin,”dedi dünürüm.
“Yaaaa!.. Kızım Nazife hanım. Öyle olmasaydı, başa mı çıkabilirdim ******le. Kaynana isterim ki gelin yetiştirsin. Balkonlarda birbirlerine baka baka öğrenmişler hanım kızım. Kır atın yanında duran ya tüyünü alır, ya da huyunu. Bizimki ikisini de birden almış. Bizim gelin, Halide'lerin gelinine diye siymiş ki!.."
“Odana kimseyi koma, kaynana da kim oluyor... O bir söyledi mi sen iki söyle. Olmadı mı kocana birkaç yalan uydur, çek al kocanı, başka yerde otur. Ne halleri varsa görsün moruklar,”diyesiymiş. Birisi görür de ayıplar düşüncesiyle; Vesile hanım pazar yerindeki kalabalığa çevirdi gözlerini.
Nazife de, iki koluyla balkona yaslanıp baktı pazar yerine. Pazar ana baba günüydü. Yan yana kurulmuş küçük çadırlar, bir sahil kıyısını andırıyordu. Ufacık çadırların arasında dolaşanların uğultusu, bir arının oğul verirken çıkardığı vınlamanın aynısıydı... Vınlama arasında Turnetlerle, küfelerle öte beri taşıyan çocukların tiz sesleri yükseliyordu. Simitçiler, su satanlar...
Vesile hanım heyecan dolu bakışlarla, Nazife'ye işaret ederek, alt katı gösterdi. Sonra da iki elini yumruk edip vurdu birbirine...
Vesile hanımdan habersiz, yandaki dairenin balkonuna çıkan komşuları Müzeyyen:
“Hemi kız Nazife hanım, Süreyya gerdanlığını mı kaybetmiş?.."
“He Yaaa!.. Gözleri kör ola onun, kaybetmiş ya ne!.."
“Ohhh!.. Canıma değsin ohhh!.. Canıma deysin işte, iyi olmuş. Kapısını açık bırakıp gezmeye gitmesin ******,”dedi Müzeyyen.
Vesile hanım, Müzeyyen'den yana dönüp kin dolu gözlerle baktı bir süre.
“Halide teyze anlattıydı... Vesile hanım bili yon mu?
“Hııı!.. Nazife hanım kızım ne anlattıydı?.."
“Dedi ki bana, ben onları ne hevesle gelinime taktım. Oğlum bir tane diye; gelinim herkesten üstün giyinsin, her şeyi olsun diye."
“Şimdiki gelinler gelin değil ki, Nazife hanım kızım. Bizler böyle miydik?.. Kaynananın sesi duyulunca çarşambayı, perşembeyi şaşırırdık. Ya şimdikiler, Amaaaan Allah düşmana vermesin. Tüh tüh tüh onlar kaynana, biz de gelin..."
“Süreyya’da Halide teyzeye demiş ki, sen altınları bana taktın ya, gerisi önemli değil. Halide teyze de sinirlenerek":
"Ohhh!.. Senin gibi ****** takana dek eller taksın. Aykut'a dedim ki, döv şunu dedim. İt dölü,”ben kadın dövmem,”diyor da başka bir şey demiyor. Yaaa!.. Kızım, Nazife’m yirmi bin liraya almıştım gerdanlığı. gitti gitti... Alan der mi ki ben aldım."
Vesile hanım yaşının geçkinliğine bakmadan uzun uzun boyanmış, ince bir elbise giymişti. Giysinin altında buruşuk teni görünüyordu. Kendisini soylu bir aileden sananlardandı. Nazife'ye imreniyordu. Şimdi Nazife'nin yaşında olmak istiyordu. Özlemle, içtenlikle... Nazife'ye, göz kırparak sürdürdü söylenmesini.
“Pek kıymetli değilmiş canım ne olacak."
“Amaaaan! Vesile abla zenginler ne olacak, bir gerdanlığı da olmasın.
Birden sinirlendi ama belli etmedi Vesile hanım.
“Hay diline sağlık Nazife kızım,”dedi. “Tıpkı bizim İstanbul'daki akrabalar gibi ama, bizimkiler de bunların ayarında tıpa tıp.”diyerek göz kırptı. “Onlar da kızlarının düğününe çağırdılardı beni. Ant verdiler de zorla götürdüler. Aman Vesile hanım fendi, sen maldan anlarsın, şu kızın cehizlerini birlikte alalım, sen şöylesin, sen böylesin. Gittik... Gitmez olaydım da ayaklarım kırılaydı. Mağazaya giriyorsun, alacakları on kuruşluk mal, çaldıkları çene bir sürü. Ama İstanbul orası..."
Birden bir çocuk çığlığıyla aşağıya baktılar. Nazife oğlunu sesinden tanıdı. Merdivenleri koşarak indi. Müzeyyen, Vesile'yle dargın olduğu için ayrıldı balkondan. Vesile hanım yalnız kalınca, Nazife’nin üzerindeki elbiseyi yeniden düşündü.
Birden kendi gençliğini anımsadı.
“Tıpkı benim kızlığım gibi güzel.”Diye söylendi. Çevresine telaşla bakındı, duyan ya da gören var mı diye. Müzeyyen’i yan gözle bir süre, balkonda olmadığını anlayınca rahatladı. Kendi kendine kızıyordu. Nedense bugünlerde, iki de bir köyü anımsıyordu. Köydeki akranları bir zincirin halkaları gibi döndü usunda. Köydeki çalışmasını, sırtıyla odun taşımasını, tezek yapmasının yanında, tırpancıların ardında kan ter içinde tırmık çekme, yığın vurma...
"Hay gözün kör ola Zeynel, Zeynel gözün!.. Ulan töremiyesice, kan kusasıca, sana kaç kez dedim lan!..”diyerek başını kaldırıp Vesile'ye baktı Nazife.
Vesile balkondaydı. İçeriye gireceği sıra Nazife'nin sesiyle geri döndü.
“Yedi beni Vesile abla, yedi beni bu oğlan. Allah böylelerini düşmana vermeye. Bunlar ne ki anam. Bir rahatımız yok bunların yüzünden,”diyerek, ağlayan oğlunu tokatlamaya başladı. Nazife'nin bağırmasıyla sıyrıldı düşlerinden Vesile. Ne zaman bu gibi düşlere dalsa, Nazife onu kurtarıyordu.
Balkondan ayrılıp içeri girdi Vesile. Tarağı alıp aynanın karşısına yeniden geçti. Saçlarını hızlı hızlı taradı. Sinirinden elleri titriyordu. Elleri tokalara takılı kaldı bir süre. Ruju hiç yakışmamıştı. Bütün uğraşlarına karşın ne saçları, ne de ruj , Vesile’yi gençleştiremiyordu. Aynayı eline alıp iyice yaklaştırdı yüzüne. Aman Yarabbi!.. Yüzündeki çizgiler, yamaçlarda suların yara yara meydana getirdiği kıvrımlı dereciklere benziyordu. Bütün uğraşına karşın, boyalar kırışıklıkları kapatamamıştı.
Elleri titreyince ayna elinden düştü. Divana bıraktı kendisini, hıçkırmaya başladı.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Kapat
Saat: 13:08
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...