Arama

Seyyid Kutub - Tek Mesaj #4

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
27 Kasım 2012       Mesaj #4
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Seyyid Kutub (1906-1966)

Seyyid Kutub, radikal reform hareketin farklı bir ideolojisini, İhvanul Müslimin'ı formüle eden aktif bir reformcu ve önde gelen bir Müslüman entelektüeldir. Bu organizasyonun lideri olmasa da radikal eğilimine örnek oluşturur. Dolayısıyla İhvanın kurucusu Hasan el-Benna'nın entelektüel varisi olarak kabul edilir. Eserleri büyük ölçüde edebi eser olarak görülürler. Hapiste geçen yıllarını Fi zilali'l Kuran ve Yoldaki İşaretler gibi ünlü kitaplarını yazmaya yoğunlaşarak geçirir. Mısır Cumhurbaş-kanı Cemal Abdünnasır'ın İhvanul Müslimin'e karşı kampanyalarının bir parçası olarak, Seyyid Kutub 1966'da yönetime yönelik komplo kurmak suçuyla idam edilmiştir. İdamı ona şehit statüsü kazandırmıştır. Seyyid Kutub, 1906'da yukarı Mısır'daki Asyut bölgesinde dünyaya gelir. Babası bir âlim olmasa da takvasıyla tanınan bir kişidir. Kutub'un yaşamının, hemşerisi Hasan el-Benna'nın yaşamıyla birçok benzerliği bulunmaktadır. El-Benna gibi Kutub da Kahire'de yaşamak için köyünden ayrılmış ve bu da kent hayatının, özellikle belirgin sosyal dengesizlik, politik yozlaşma ve İngilizler'in varlığının onun üzerinde bıraktığı izlenim nedeniyle büyük bir öneme sahip olmuştur. el-Benna'nın aksine Kutub apaçık dini kayıtsızlıkla daha az alakadar görünür. Kutub gençliğinde dini bağlılık adına az şey sergilemiştir. Kutub'un öğretmenlikteki ilk kariyeri de aynı öğretmen okulu yani Daru'l Ulûmda eğitim alması nedeniyle el-Benna'nın kariyeriyle paralellik gösterir. Bu okulda 1929'dan 1933'e kadar eğitim almıştır. Mezun olduktan sonra annesinin daima arzulamış olduğu gibi bir ilkokula öğretmen olarak atanır. Ancak zamanını edebi eleştiri, kısa öykü ve roman yazımına adar. Başlıca temaları dini değil romanstır.

1940'da Seyyid Kutub, Eğitim Bakanlığındaki kültür denetim müdürlüğüne geçer. Daha sonra ilköğretim müfettişi olarak görev yapar. Bu dönemde Mısır'daki mevcut en eski siyasi parti ve dönemin yegâne büyük muhalefet gücü olan Vefd Partisine katılır. Bir edebiyat eleştir¬meni olarak ünü artmış olsa da bu durum ona fınansal olarak küçük bir getiri sağlarken, edebiyata olan ilgisindeki azalışla sosyal ve politik makaleler yazmaya başlamıştır. Kutub, 1948'de Kuzey Colorado Üniversitesinde eğitim bilimlerinde master için devletten yol ve eğitim bursu alır. Colorado'da çok az gezerek 3 yıl geçirir. Kutub burada aşırı materyalizm, cinsel serbesti ve ırkçılık olarak kabul ettiği (Kutub olduk¬ça koyu renkli bir deriye sahiptir ve şahsen ırkçılığa maruz kalmıştır) özellikle de ABD medyasının pro-siyonist görüş açısı olarak kabul ettiği hususlara birinci elden tanık olur. İhvanın lideri Hasan el-Benna -bü¬yük olasılıkla Mısır hükümetinin buyruğuyla- 1949'da öldürüldüğünde, görünüşe göre ABD medyası bu olayı sevinçle karşılamıştır.

Kutub'un yazıları İslami bir yönelime sahip olmaya başlamış ve Kuranda bulunan söz sanatları üzerine birçok makale kaleme almıştır. Kutub Kuranı önemli bir manevi kaynak olarak görür; dikkatini İslam ve Kuran araştırmalarının önemine yoğunlaştırır. El-Benna'nın öldü¬rüldüğü yıl, Kutub'un el-Adale l îctimaiyye fi'l İslam adlı eseri yayımlanır. Bu eser birçok âlim ve Müslüman aktivitistin dikkatini çeker. Kita¬bın orijinalitesi İslam'ı yalnızca manevi bir kaynak olarak değil ayrıca entegre bir toplumsal ve ekonomik adalet sistemi olarak görmesinde yatar. Kutub kendini bir Selefi (bkz.el-Benna'nın yanı sıra Afgani, Muham¬med, Abduh ve Reşid Rıza) olarak kabul eder. İlk dört halifeyi (Hulefa-i Raşidin) idealize eder ve her ne kadar Kutub, 3. halife Osman'ın özellikle pek gündeme gelmediğini ifade ettiğinde kimi itiraz ve eleştirilerle karşılaşsa da, bu dönemin bir bütün olarak tam bir sosyal adaleti yansıttığını belirtir. Seyyid Kutub liderler arasındaki yayılan bozulma ve İngiliz alakalarıyla yakından ilişkilendirilmesi suçlamalarının bir sonucu olarak Vefd Partisinin ideolojisi ve aktiviteleriyle hayal kırıklığına uğrar. İslami radikalizmin başlıca kaynağı artık 1928'de Hasan el-Benna tarafından kurulan İhvanu'l Müslimine geçmiştir. Hasan el-Benna'nın 1949'daki ölümüyle, liderlik daha "saygın" olan Hasan el-Hudeybi'ye geçer. Kutub Mısır'a döner dönmez Eğitim Bakanlığından istifa eder. İhvan, Kutub'un revizyoncu yazılarından etkilenir ve karşılıklı bir sem¬pati gelişerek Kutub'un 1952'de üye olmasına neden olur. Kutub düzen¬li olarak fikirleri geliştirdiği el-Dava dergisi için yazılar yazar. İhvanu'l Müslimin geniş bir takipçi kitlesine sahiptir ancak Vefd'in aksine siyasi bir parti değildir; bu yüzden de seçimlere katılamaz. Daha küçük bir muhalefet gücü olan komünist partiyle -sekülarist referanslarına kar¬şın- ortak düşman olarak algılayıp "Anglo-Amerikan yardakçısı" olarak adlandırdıkları Başkan Abdünnasır a karşı birleşirler. Seyyid Kutub ko¬münistlerle ilişki rolünü üstlenir. Kasım 1954'de Abdünnasır'a suikast girişiminde bulunulur ve İhvan suçlanır. Kimileri başarısız suikast gi¬rişiminin tezgâhlı olduğunu öne sürse de bu girişim Abdünnasır'a mu¬halefeti bastırmak için gereksinim duyduğu bahaneyi sunmuştur. Bunu bir dizi tutuklama, göstermelik yargılamalar ve idamlar izler. Kutub, Hudeybi ve diğer birçok üyeyle tutuklanır. Yedisi ölüme mahkûm olur. Ancak Hudeybi'nin idamı, yaşı ve hastalığı nedeniyle hafifletilir. Kutub ise 16 yıl hapse mahkûm olur.

Aslında Kutub, yaşamının geri kalanını kapsayacak hapsi süresince, en iyi kimi eserlerini kaleme alır. Fi zilali'l-Kuran adlı bir tefsir yazar. Bu eserde her bir ayeti ayırarak inceleme şeklindeki olağan atomcu yak¬laşımdan çok Kuranı yekpare bir bütün olarak ele alır. Kutub küçük teolojik ayrıntılarla ilgilenmez ancak büyük temalarla uğraşır. Burada önem taşıyan şey, tefsirini geleneksel kaynaklara yani önceki tefsirlere başvurmadan yazmasıdır. Sonuç olarak Kuran kendi algı ve deneyim¬leri prizmasından kavranır, önceki âlimlerin "hükümleriyle" değerlen¬dirilmez.

Bu dönemdeki diğer önemli bir eser de Yoldaki İşaretler dir (Me¬alim fi'l Tarik). Kitabın ana teması, Kutub'a göre İslam toplumundaki sorunun Batının saldırıları ya da otokratik yönetim olmayıp bir bütün olarak toplumun cehaleti (cahiliyye) olarak atıfta bulunduğu şeydir. "Cahiliye" terimi Kuranda Hz. Muhammed'in ve İslam'ın mesajının ge¬lişinden önceki Arabistan'daki duruma bir referans olarak kullanılmış¬tır. Bu anlamda insanların ilahi rehberlikten yoksun olduğu bu zaman, "cahiliye dönemi"dir. Kutub'un cahiliye terimini kullanımı, Pakistanlı çağdaşı Mevdudi tarafından popülerize edilmiş olup İslam toplumunun mevcut halini ifade etmektedir. Mevcut toplumu Hz. Peygamber'den önceki cahiliyeyle benzer hatta daha feci göründüğünü belirtir.

Kutub, İslam'ın toplumun tüm hastalıklarına karşılık verebileceğini öne sürerken Batı düşüncesinin onun fikirleri üzerindeki etkisi görmezden gelinemez. Aslında Kutub, Fransız hekim ve yazar Alexis Carrel'in (1873-1944) kendi üzerinde büyük bir etkiye sahip olan Meçhul İnsan (L'homme, cet inconnu, 1935) adlı eserine atıfta bulunmaktadır. Carrel, maddi ilerlemenin ahlak bozucu etkileri ve demokrasinin neden olduğu bozulmadan insanları kurtarmak için gereksinim duyulan şeyin, yeni bir muttaki ve mistik elit olduğunu yazar. Bu görüşler kimi açılardan Friedrich Nietzsche gibi diğer Batılı filozofları yansıtır. Kutub'un yazı¬ları ayrıca onun bireyciliğinde Kierkegaardçı'dır. Kutub ayrıca arketip olarak Peygamber ve Ashab dönemini yansıtan modern cahiliyeye karşı gizli bir "öncü güç" işlevi görecek Müslüman gençler arasında, yeni bir elit gereksiniminden bahseder. Kutub bu elitin gerçekte ne yapacağı konusunda açık değildir. İslam'ın hakikatini öğrendiklerinde vücuda gelip bir daha hiçbir dünyevi kanun ya da kuralları gerektirmeyecek bir devlet idaresinin dizginlerini ele alacak kimi takva sahibi bireylerin bir tür romantik ve saf kavramına sahip görünür.
Kutub Müslüman bir devletin hangi yönetim biçimini alacağıyla çok az ilgilenir ve fiili organizasyonu yetkin oldukları vakit ümmete bırakır.

Bununla birlikte hükümet, inananlardan oluşan bu öncü kuvvete çağrısını devlete karşı bir komplo olarak yorumlamış ve Kutub, Aralık 1964'de hapisten çıktıktan sonra Ağustos 1965'de tekrar tutuklanarak 29 Ağustos 1966'da asılmıştır. Kutub'un özellikle "köktenci" ya da yenilikçi" savaşçı olarak referansta bulunulan gruplar üzerindeki etkisi özellikle dikkat çekicidir. Onun şehadeti düalist dünya görüşü "Hizbullah" (Tanrı taraftarı) ve cihadla dönüştürülmesi gereken "hizbuşşaytan" (şeytanın taraftarları) olarak ayrıldığı için, birçok kşiye model olmuştur. Kutub sıkça cihada dava ile alakalı olarak referansta bulunurken eğer devlet davayı uygulama özgürlüğüne müsaade etmezse, silahlı gizli öncü kuvvet tarafından "fiziki cihad"ın haklılığı kanıtlanır. Bu dava ve düşünce, birçok modern grubun ideolojisinde yansır.

kaynak: İslamda 50 Önemli İsim