Arama


taklım - avatarı
taklım
Ziyaretçi
27 Kasım 2012       Mesaj #4
taklım - avatarı
Ziyaretçi
SENDİKA
Çalışanların haklarını işverenlere ve devlete karşı korumak ve geliştirmek üzere oluşturdukları örgütlerdir.
Sendikalar sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan çalışanlarla işverenler arasındaki güç eşitsizliğini ortadan kaldırmak için oluşturulmaya başlamıştır. Önceleri belirli niteliğe sahip çalışanların oluşturduğu ve meslek sendikaları olarak tanımlanan bir yapıdan, sonraları niteliksiz işçilerinde yer aldığı genel sendikalara doğru bir evrim geçirmiştir.


TÜRKİYE'DE SENDİKACILIK VE SİYASET
İşçi sınıfının ve örgütleri olan sendikaların, siyasetle uğraşmadan, kapitalist sistem içinde kalarak sorunlarını çözüp çözemeyeceği sorusunun yanıtı günümüz dünyasında bakıldığında, bir kez daha büyük bir açıklık kazanmıştır. Kapitalist sistemde zaman zaman önemli haklar elde edilse de bu haklar ilk kriz ile birlikte ortadan kaldırılmaktadır. Tüm bunalım dönemleri bunu doğrulayan örneklerle doludur. Bu durum, sendikaların siyaset ile ilişkisinin ne olacağını da gösteren önemli bir olgu özelliği taşımaktadır. Kapitalist sistem içinde kalarak, sadece çalışma koşullarını ve ilişkilerini düzeltmeye, iyileştirmeye yönelik dar bir siyasal yaklaşım kalıcı haklar kazandırmamakta, bu haklar ilk kriz ile birlikte bir sabun köpüğü gibi hızla yok olmaktadır. Bu durumda ortaya önemli bir soru çıkmaktadır: işçi sınıfı ve örgütleri olan sendikalar, kendileri için ücretli kölelik düzeni olan bir sistemin yarattığı sonuçları yumuşatmak, hafifletmek için mi mücadele etmeli, siyaset ile olan ilişkisini buna göre mi biçimlendirmeli; yoksa bu sorunu kökten çözecek olan başka bir seçeneği, ücretli kölelik düzenine son verecek olan iktidarı almayı hedefleyen siyasal faaliyetler de mi bulunmalıdır?

İşçi sınıfının önde gelen teorisyenlerinden, düşünürlerinden Marx ve Engels (1967), 1848 yılında, Komünist Manifesto’yu yazdıklarında işçi sınıfının ve örgütleri olan sendikaların siyaset ile ilişkisine yönelik ilk düşüncelerini dolaylı şekilde de olsa ortaya koymuşlardır: “Günümüze kadar tüm toplumların tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir”. Kuşkusuz, bu mücadele işçi sınıfı ile iktidara egemen olan burjuvazi arasında olacaktır. Marx ve Engels’e göre, emek ile sermaye arasındaki mücadele tarihten kaynaklanan bir mücadeledir, ancak işçi sınıfının egemen olup, iktidara gelmesiyle sona erebilir. Bu yaklaşım sonucunda, sendikaların işlevleri de farklı olacaktır. Marx, 1866 yılında Cenevre’de toplanan Enternasyonel’in 1. Kongresinde sendikalar ile ilgili kararda, çağının sendikalarını, “geçmişi”, “bugünü” ve “geleceği” olmak üzere üç ana başlık altında ele almıştır (Marx-Engels, 1978).

Marx’a göre, yoğunlaşmış bir toplumsal güç olan sermaye karşısında kendi aralarında rekabet eden, emek gücünden başka bir şeye sahip olmayan, gücü sayısal çokluğuna bağlı olan işçiler eşit koşullarda sözleşme yapamamaktadırlar. Ama bu sayısal güçte bölünmüştür, kendi aralarında rekabet etmektedirler. Sendikalar, başlangıçta, işçilerin kendilerini hiç değilse salt köle olma durumunun üstüne çıkaracak sözleşme koşulları elde etmek üzere aralarındaki rekabeti kaldırma veya denetim altına alma yolundaki kendiliğinden girişimlerinden doğmuştur. Bu nedenle de sendikaların öncelikli amacı, ücret ve çalışma sürelerinden kaynaklanan sorunlarla sınırlıydı. Bugünkü üretim süreci sürdükçe bu mücadele meşru olmanın ötesinde zorunlu olmaktadır. Bu nedenle, bütün ülkelerde sendikalar kurulmalı ve birleştirilmelidir. Çünkü, sendikalar, emek ile sermaye arasındaki gerilla savaşları için gerekli olduğu kadar, ücretli emek sistemini ortadan kaldırmak ve yerine geçmek için de önemli örgütlü güçlerdir.

Sendikalar, sermayeye karşı günlük ve yerel mücadeleye gereğinden fazla eğildiklerinden, hala, ücretli kölelik sistemine karşı mücadelede sahip oldukları gücün farkında değildirler. Bu nedenle de siyasal mücadele ve genel eylemlerden uzak kalmışlardır. Ama, son gelişmeler, sendikaların tarihsel görevinin farkına varmakta olduğunu göstermektedir. Sendikaların hali hazır durumunu böyle değerlendiren Marx, onlara yeni görevler yüklüyordu. Sendikalar artık, işçi sınıfının kesin kurtuluşunun geniş çıkarları uyarınca, onun örgütlenme merkezleri olma bilinciyle hareket etmelidirler. Bu doğrultudaki her toplumsal ve siyasal harekete yardımcı olmalıdırlar. Tüm işçi sınıfının savunucu ve temsilcisi olduğu için üye olmayanları da saflarına almalıdırlar. Çok düşük ücret alan tarım işçileri gibi kesimlerin çıkarları ile ilgilenmelidirler. Çabalarının, dar ve bencil olmanın çok ötesinde, milyonların kurtuluşunu amaçladığını anlatmalıdırlar.

Marx, sendikaları yalnızca salt iktisadi örgütler olarak görmemekte, politik işlevi olan sınıf örgütü olarak değerlendirmekte, ücretli emek sistemi olan kapitalizmin ortadan kaldırılmasını sağlayacak önemli örgütlerden biri olarak görmektedir. Çünkü, Marx’a göre, işçi sınıfının politik hareketi, iktidarı ele geçirmek içindir ve işçi sınıfının sermayeye karşı giriştiği her ekonomik mücadele de nihayetinde bir siyasal mücadeledir (Işıklı, 1990). Ancak, bu mücadeleden zaferle çıkmak için kendiliğinden bilincin yeterli olup olmayacağı, bu kendiliğinden edinilen bilincin dışında işçi sınıfına dışardan bir bilinç taşınıp taşınamayacağı sorunu, özellikle sendikal örgütlenme açısından, Marksistlerin üzerinde durdukları önemli bir sorun olmuştur.

Marx’ın kuramını Rusya’da bir devrim ile somutlaştırmaya çalışan Lenin (1990), 1902 yılında yayımlanan “Ne Yapmalı ?” başlıklı kitabında, “bütün ülkelerin tarihi göstermektedir ki, işçi sınıfı, salt kendi çabasıyla yalnızca sendika bilincini, yani sendikalar içerisinde birleşmenin, işverenlere karşı savaşım vermenin ve hükümeti gerekli iş yasalarını çıkarmaya zorlamanın vb. gerekli olduğu inancını geliştirebilir”. Yani, bu haliyle işçi sınıfının kendiliğinden bilinci en çok sendikacılık olabilir, onu aşamaz. Lenin’e göre, bunu aşmak, sınıfsal bakış açısına ve bilince ulaşmak için işçi sınıfına bilinç dışarıdan götürülmelidir. Kuşkusuz bu bilinci götürecek olan da siyasal partiler ve onların düşünürleri, militanlarıdır. İşçi sınıfının yandaşı aydınlardır.