Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Tek Mesaj #11349

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #11349
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YÜZLEŞMELER

Lütfedilen bir ömrü
geri çevirmek de hakkınız,
çünkü;
dört işlemden de geçirseniz yaşamınızı;
siz kalansınız…



Belli ki geç kalmışsınız kendinizi ihbar etmekte yaşama, belki de tahammülsüz bir inançla gammazlamak istediniz kendinizi yıllarca, “buradayım” demek istediniz, ayak izleriniz silinirken her var olduğunuz yerde ve hiçbir dokunduğunuzda kalmazken parmak iziniz...
yaşamın genel bir nüfus sayımı yok, lütfen kendinizi sayınız,
bir eksik çıkıyorsanız; artık siz bir fotoğrafsınız….

gülümseyin, ağlayacaksınız…!


Sizi ilk gördüğümde yalnızlar matinesindeydiniz. Sürekli yenilenmeye muhtaç ağır bir makyaj altında, telaşlı elleriniz, ürkek adımlarınızla gezinmekteydiniz. Bu matinede, tanımlamaktan öte sadece adlandırılmaya layık görülen konuklardandınız, yalnız olduğunuzu fark edemeyecek kadar yalnız, tanımlanamayacak kadar adlandırılmıştınız. Adınız, rolünüz olacaktı ve siz bunu kendi kanını yutan bir yara gibi taşıyacaktınız. Senaryoda sesini kaybetmiş bir altyazıydı tüm repliğiniz,
av ve avcı rollerine karar veriyordu;
birini seçmeliydiniz…..

Diri bir beden kaç yaşama tekabül eder? Kaç eksik aşk tamamlanır o bedenin üstündeki sevişme tuzuyla? Bir kadın intihar tereddüdündeyken kaç bedene ev sahipliği yapar? Kaç damla gözyaşı temizler matinedeki o ağır makyajı ve hangi alt dudak dayanabilir ki o dişlemelere? Sanat için soyunmak gerekiyorsa, kaç maske gerekir yaşamak için?
abanoz aydınlıklarda, kör bir ebelikti yaşadığınız…
sobeleyiniz;
işte vesikalığınız...

Aldatılan, aldanan kadınlardan bahsetmeye çalışıyorum, aklıma aldatanlar düşüyor… yakalamaya çalışıyorum düşenleri, dokunmaya en azından…
dokunmaya…
son defa bakmaya…
son defa ağlamaya…
son defa;
sonlandırmaya…

lakin;

cüret black jack idi;
jack öldü….
Şimdi her şey black…


Ne garip; artık aldananlar ve aldatılanlar diye ayrılamıyorsunuz. Sizi hayatımdan çıkarıyorum, sonra bölünüyorum sizli dönemlerime, çarpışıyorum sevişmelerimizle,
çıkarıyorum ne varsa bana bıraktığınız
kalan;
Sadece bir satır;
“an tektir,
bir defa yaşanır…”

Kendini tavaf eden düşleriniz vardı
Vaat edilmiş bir “akıl çağı”
İnfazını en azılı yağmurlara saklayan
Bir gökyüzüydü hayat
ve gözlerinizdeki perdeyi kaldırmaya hazır
rüzgarlar barındıran saçlarınız vardı
her yangında ilk değişecek
uzadı saçlar,
kısaldı ömür,
şimdi hangi berber geçmişi geri getirecek?

Hangi ağaca çiçeği ağır gelir
ve hangi meyve,
kendi ağacının canına kastedebilir...?


Tüm bağışlanan kışkırtıcılığınızla, yanıldınız ve yanılttınız, gün ola birlikte suladığınız begonyanın kokusunda bıraktınız teninizin nefesini, bir kederli akşamda bir bardağın buğusuna yazdınız aklınızda kalan o ismi… bir damla göz yaşıyla tebessüm ettiniz belki de
alevlerini hep kendine saklayan
o yangın geçmişinize….

rolleri değişme vakti
matinenin ilk yarısı bitmiştir…
on dakika ara….
ya anlayın, ya da;
şimdi aramaya başlayın…