Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1858
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Naz-lı hayat...


Uzun bir gecenin ardından dönüyorum kendime...Yol uzun, şeritleri saymaktan uyumayı unuttum. Sürekli akıyor evler ve yollar bulutlarla yarışıyor. Zamanı sağ şeritte bırakarak akıp gidiyorum. Durup durup " Efkârlıyım " diyor içimde ki tanıdık ses. Biliyor mudur acaba kendisini dinlediğimi? Kimbilir nerededir şimdi ? Eminim çoktan geçmiştir efkârı, eskiyen keder yüzüme düşüyor böyle hüzün günlerinde. Başım, kendini dayadığı camla inatlaşıyor. Ama sarsılmıyorum. İçimden geçenleri yıkamıyor yağmur taneleri. Sadece susuyorum.Yollara susuyorum. Camlara susuyorum. Karanlığa susuyorum. Kendime susamak pahasına…Sonra dayıyorum ağzımı yol çeşmelerine…Yollar çeşme oluyor, çeşmelerden yollar damlıyor. Kanı-yorum kendime…Inanıyorum, ceşmeler olmasada bu ulkede…

Uzat dudaklarının kulaklarını. Duyuyor musun, dün geceden kalan sensizliğimi ? Görüyor musun yüzümde ki özenle süslenmiş gülümsemeleri ve ellerimde ki kırmızı gülleri…Mumlu masanın üzerinde dokunulmadan duran sarhoş yunan mezeleri. Çıtkırıldım tabaklar sirtakiye hazır şimdi. İçkiler elbette bizden olmalı, tam şimdi Leman SAM kemanın bam telinden ”Kim İnanır Ayrıldığımıza”yı vurmalı…

Gelinin tebessümünü yudumluyor damat, kadehten taşarak dökülüyor ortaya karışık sevişmeler, eller elleri yıkarken, avuç içinde terliyor hevesler, utanmıyorum çırılçıplak kaldı bakışlarım, arzular erojen bir fondip, ayakaltında yerin dibini kırıyor tabular… Hepsinin kıblesine tek kaldırımlık bir şerefe…Kulak memelerinin çukuruna uzandı bakire sesler, ezgiler hep mi arsız olur ki sus denilince...Gözlerimin optik merceğinde tek kare mutluluk, edepsiz duruşu bu yüzden parlak kağıt parçası üzerinde..Özgürlük sığar mı dört köşe bir objektif içine..

Sızanlar usulca ayırken, gece söylene söylene gitti gülenleri ağlatıp…İhanetimin ilk durağından kalkıyorum, sis değil kasabanın bulvarlarında ayaklanan. Susuşuma kandı vicdanım, yanıldı sesim, sadece hüznümün çevirisidir kelimelere dökülen sessizliğim...Kimden biriktim, bilmiyorum… Gözlerime açılan deliğin karasında, isterse hiç aklanmasın kadınlığım, ben ağladıkça kadın olmayı öğreniyorum başka baharlara…Lüks bir hayatın tam ortasından geçiyor üzerimde yollar, tuttu yine yalnızlık beden yakamdan, utanmadan ah bir çıkarsam bu bedenden elbiseyi, sefil bir huzur akıp gidecek içimin kıyılarından…

"Böylesi hepsinden güzel" boynu bükük dursun bırak! kenar tabelaları. Üzerlerinden kızarsın ve bozarsın utangaç güneş, sarsılarak geçtiğim bağırları açık tren raylarından bir daha asla bilet kesilmesin geleceğe, Yolculuğa çıkmak için niyet edemesin uzaklar…Madem ki herşey aynı, güneş yeniden damlasın yapraklara, kininden sararsın ormanlar, hep yakışır dudağıma güz şarkıları, güllerinden vazgeçerken sonbaharlar …Vaktim varken yaslandım, gençliğimin ukala omuzuna. Şimdi, döne dolana dökülüyorum satır başlarına…Nokta…Nokta..Nokta...

Gözlerimin arka tarafında bir kör noktada sürgündeyim, hadi peşimden gelsin metropol yalnızlık kentleri…Sus/ma..Yol uzun, küçücük ellerimle en mavi bulutlara haber göndereyim, âniden bastırsın hüzzam yağmur, hüznüm ıslansın ve aksın...