Arama


virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

İSKENDER III Büyük

Ad:  Büyük İskender (III. Aleksandros)1.jpg
Gösterim: 3631
Boyut:  42.4 KB

(Pella, Makedonya, İ.Û. 356 - Babil 323)
Makedonya kralı (336-323)

Philippos II ile Olympiasin oğlu. 343'te eğitmeni olan Aristoteles, bilim, coğrafya, tarih alanındaki geniş bilgilerinden bir bölümünü ona aktardı, ancak siyasetle ilgili görüşlerini öğrencisine benimsetmeyi başaramadı. Genç İskender savaş sanatını Traklar ve illyrialılar'a karşı yapılan seferlerde öğrendi ve Khaironeia savaşı'na katıldı.

Babasının ölümünde (İ.Û. 336) tahta çıkmasına karşı koyabilecek herkesi ortadan kaldırdı ve Korinthos birliği meclisi'nde kendisini Hellenler’in strategosu tayin ettirdi (335). Makedonya'nın kuzeyindeki hellen olmayan toplulukları egemenliği altına aldı, birkaç yunan sitesindeki ayaklanmayı bastırdı (Thebai yakılıp yıkıldı) ve babasının Asya’yı fethetme tasarılarını yeniden gündeme getirdi.

Makedonya'yı Antipatros'a emanet ederek, 37 000 asker ve Lakedaimon dışında bütün yunan sitelerinden topladığı birliklerle Çanakkale boğazını aştı (İ.O. 334 ilkbaharı). Haziranda Granikos zaferini kazandı, sonra Küçük Asya'ya egemen oldu, ionia ile İran arasında önemli bir durak olan Gordion'da, Gordion düğümünü bir kılıç darbesiyle çözerek bütün dünyaya egemen olma iddiasını kesin bir biçimde açıkladı. Toroslar'ı aştı. Kilikia'ya girdi ve issos ovasında karşılaştığı Dara H'nin kalabalık ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Ahemeni hükümdarının ordugâhı ve ailesi İskender’in eline düştü.

İskender her türlü barışı reddetti, Doğu Akdeniz'i çember içine alma tasarısını sistemli bir biçimde yürüterek Suriye kıyılarını egemenliği altına aldı (Tir ve Gazze kuşatmaları). Kudüs'ü ele geçirdikten sonra Mısır'a girdi, Libya çölünde ilerleyerek Amon vahasına ulaştı ve burada kendini Zeus’un oğlu ilan ettirdi, sonra geriye dönerek Nil deltası'nın batı ucunda, doğal güzelliklerle dolu bir yerde İskenderiye kentini kurdu. Burası daha sonra Hellenistik çağın en ünlü kenti oldu.

331 ilkbaharında Fırat ve Dicle nehirlerini aştı, Gaugamela ovasında Dara'nın son ordusuyla karşılaştı, iki ordu arasında Arbeles'te yapılan savaş Ahemeni hanedanının sonu oldu. Bundan sonra, bütün başkentler Yunanlılar'a kapılarını açtılar ve İskender aşağı yukarı aynı tarihte Babil, Sus, Ekbatana kentlerini işgal ettirirken, kendisi de Persepolis'e girdi. MakedonyalIlarda Media ve Baktria’da kovalanan Dara, temmuz 330'da yakalanıp öldürüldü.

Bundan sonra, İskender için yapılacak iş, zorlu iklim, doğa ve insan (özgürlüklerine düşkün soylular, bağımsız kabileler) koşullarına rağmen doğu illerine egemenliğini kabul ettirmekti. Yaralılarını yol boyunca kurulan birçok İskenderiye kentinde bıraka bıraka ilerleyen ordu yıpranmıştı. İskender, 326’da Hyphasis (günümüzde Bias) kentine vardıMan sonra doğu yürüyüşünü kesmek zorunda kaldı. Ayaklanan askerlerinin isteğine uyarak Indus nehrine doğru indi, Karmania ve Gedrosia çölleri üzerinden Babil yolunu tuttu. Komutanlarından Nearkhos ise, bu arada Hint okyanusu kıyılarıyla Basra körfezinde keşif gezileri yapıyordu. İşte tam bu sıralarda, otuz üç yaşında doğu dünyasına egemen olmuş İskender, 13 haziran 323'te birdenbire öldü.

İskender, mutlakıyetçi bir kraldı. Kendisine karşı çıkmak isteyen soylu MakedonyalIlar'! öldürtmekte duraksamadı. Ahemeni törelerini benimsedi ve doğulu büyük ailelere dayanmaya çalıştı; karma bir ulus yaratarak (Sus kenti evlenmeleri), hellen ve hellen olmayan topluluklardan karma bir ordu kurarak, Makedonya'nın özgürlükçü geleneklerini kırabileceğini ve dünya egemenliği tasarılarını başarıya ulaştırabileceğini sanıyordu. Yerine geçenler, İskender'in, yeni topraklar kazanma hırsını bir yana attılar ve onun politikasındaki, yerel halktan yana görünen her şeyi dışladılar; Doğu'yu birer işgalci gibi sömürdüler.

—Ed. Akhilleus'a bir nazire olan kısa ve şanlı yaşamıyla, yunan kahramanlık idealini kişileştiren İskender'in, doğal olarak kurmaca dünyasında kendine özgü bir yeri vardır. Düzmece Kallisthenes’in Büyük İskender'e ilişkin tarihinden başlayarak, bilinmezlik ve erişilmezliğe tutkun bir kişi durumuna getirilen büyük fatih, bu niteliğini Ortaçağda da korudu (Lambert le Tort ile Alexandre de Paris'nin Roman d’Alexandre'l). Buna karşılık, Albâric de Briançon ya da Gautier de Lille (Alexandrois) onu bir saray şövalyesi örneğine dönüştürdüler. Racine de daha sonra onu Versailles'ın uygar hükümdarının bir öncüsü olarak gördü (Alexandre le Grand). ispanyollar’a (Libro de Alexandre) ya da Almanlar'a (Lamprecht'in Alexanderlied'i) göre, mutlak'a erişmeye çabalayan bir serüvenci olan İskender, Doğu arap dünyası için Kuran'ın “çift boynuzlu” kahramanı (Zülkarneyn), Firdevsi'nin (Şehname) ve Nizami'nin Iskendernamelerinin baş kişisi olduktan sonra, Camide mistik bir hacıya dönüşür (Hiredname-i iskenderi [İskender’in akıl kitabı]). İskender, günümüzde oyun kâğıtlarının sinek papazı olarak yaşamını sürdürmektedir.

Doğuda kazandığı büyük ün sonucu İskender'in adı çevresinde türlü efsaneler oluştu. Kuranda anılan İskender’in, Nuh'un oğlu Sam soyundan geldiği, Kâbe'nin yapımı sırasında İbrahim peygamberle görüştüğü, Yecüç-Mecüç saldırısına karşı iki dağ arasına Sedd-i İskender'i yaptırdığı, Zülkarneyn (iki boynuzlu) diye anıldığı, abıhayatı bulmak için Karanlıklar ülkesi'ne yolculuk yaptığı, peygamber ya da evliya olduğu anlatılır. Bu kahramanla ilgili efsaneler Iskender-i Rumi, iskender- i Yunani diye de anılan imparator İskender için anlatılanlarla karışmıştır. Onun Dara'yı yenmesi, kızıyla evlenişi, doğudaki fetihleri, Mısır'da İskenderiye kentini kurması, hocası Aristoteles'in yardımıyla ayinei İskender'i yaptırması, başındaki tolga nedeniyle Zülkarneyn diye adlandırılışı divan edebiyatında konu edinilmiştir. Onunla ilgili efsaneler iskendername adı verilen mesnevilere konu olmuştur Abdülhak Hamit Tarhan'ın Eşber‘ oyununun kahramanlarından biri de İskender'dir.
Ad:  Büyük İskender (III. Aleksandros)4.jpg
Gösterim: 2619
Boyut:  64.8 KB

—Güz. sant. Apelles, Lysippos ile Pyrgoteles, İskender’in resmi ve özel ressamı, heykelcisi ve değerli taş gravürcüsüydüler Gerçi yaptıkları portrelerden hiçbiri günümüze ulaşmamıştır; ama büyük bir olasılıkla, o devirde yapılmış asıllarının kopyesi olan çeşitli büstler, Plutharkos ve başka tarihçilerin İskender tanımlarına uymaktadıc Bunların en dikkat çekici olanlarından biri, kuşkusuz Louvre müzesindeki İskender Azara büstüdür. Sidon latiflerinden biri üzerindeki ay ve savaş kabartmaları (İ.Ö. III. yy. başı, İstanbul Arkeoloji müzesi) ve Dara ile İskender’i döğüşürken gösteren Pompei mozaiği (Napoli müzesi), tıpkı paraların üzerindeki portreler gibi, İskender’i idealleştiren ve tanrılaştıran resimlerdir. Rönesans sanatı, İskender’e büyük yer verdi; bu konuda, özellikle Farnesina villası’ndaki Sodoma fresklerini anabiliriz. XVII. yy.'da fransız sanatı İskender’in yaşamından sık sık esinlendi. Bu dönemin fransız sanatçıları, İskender'in yaşamını bazen hareketli ve pitoresk düzenlemeler meydana getirmek, bazen de Louis XIV'e yaranmpk amacıyla kullandılar. Puget'nin İskender ile Diogenes (Louvre) adlı alçakkabartması birinci kategoriye, Le Brun'un İskender'in tarihi (ay. ypt.) adlı anıtsal tuvalleri de ikinci kategoriye girer.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 29 Eylül 2016 18:07