Arama

Sosyoloji (Genel Bilgi) - Tek Mesaj #51

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
26 Aralık 2012       Mesaj #51
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Türkiye’ de Cumhuriyet’ ten beri sosyoloji ne gibi gelişmeler göstermiştir?

Cumhuriyet’ in kuruluşundan sonra ülkemizde sosyoloji,toplumu inceleyen bilim olarak,Comte- Durkheim sosyoloji yaklaşımıyla öğretilmeye devam etmişti. Üniversitelerimizdeki ve liselerimizdeki sosyoloji derslerinde aynı yaklaşım öğretiliyor ve yazılan sosyoloji ders kitapları,hiçbir zaman etki alanı bulamayan az sayıda eklektik (seçmeci,toplayıcı) olanlarının dışında,Comte- Durkheim sosyolojisi kuramla-rına ve açıklama yöntemlerine göre yazılıyordu. Yalnız Mehmet İzzet,yazdığı sosyoloji kitaplarında sosyoloji geleneğini felsefe kültürüyle uzlaştırmaya çalışıyor ve bir taraftan sosyoloji verileri üzerine dayanırken,bir taraftan da onu idealist felsefeyle barıştırıyordu. 1933-1936 arası tarihsel maddecilikle ilgili yayınlarda belirli bir artış görüldü.

Comte- Durkheim sosyolojisi etkisini sürdürürken,ayrıca,1933-1940 yılları arasında, üniversitelerimizin bazı fakülteleri sosyoloji derslerinde,Alman sosyoloji okulu dediğimiz biçimci sosyoloji etki alanı bulmuştur. Bu sosyoloji (daha önceki sayfalarda açıklamaya çalıştığımız gibi) toplumsal yapı varlığını ve sorununu hiç gözetmeyen;toplumsal gerçeği,temel toplumsal içeriğinden,temel kurucu öğe ve boyutlarından soyutlayarak yalnız bireyler arası ilişkilere indirgeyen biçimci bir sosyolojiydi. Bazı fakültelerimizde hala bu sosyoloji öğretilmektedir.

1940-1945 arası,sayıları birkaçı geçmeyen bazı sosyologlarımız,kısımsal toplumsal gerçekler olarak ve monografiler biçiminde köy araştırmaları yapmışlar ve bu araştırmalarda diyalektik yöntemi uygulamışlardır. Fakat,araştırma konusu olan köylerin evrimini (hem de tarihlerini derinliğine incelemeden) Batı Avrupa ülkelerinin tarihsel evrimindeki belirleyicilik kalıplarına sığdırmaya çalışarak açıklamaları, diyalektik yöntemin bütünlük yasasının gözden kaçmasına neden olmuştur. Böylece,amacı belirleyicilikler bulmak olan bilimsel çabalar,eksik ve yetersiz kalmıştır.

Ayrıca,1940’tan beri sosyoloji,kimi fakültelerimizde Le Play okulunun deneysel sosyolojisi temelinde öğretilmeye çalışırken,1950-1960 arasında genel kuramı reddeden, gözleme dayalı,betimleyici ve deneysel Amerikan sosyolojisi de bazı kuruluşlarımızda etki alanı bulmaya başlamıştır. Yine Amerikan sosyolojisinin etkisi altında üç dört yıldan beri ‘davranışçı sosyoloji’ savunucularını bulmaya başlamış ve ‘davranış kürsüsü’ açmak gibi kuramlaştırma çabaları görülmüştür. Oysa,yalnız şimdiki zamandan insan davranışlarını gözlemek,ölçmek,onların yalnız nesnel görünümünü tasvir etmek ya da genel olarak yalnız insan davranışları üzerine bilgi edinmek ve bunlarla bir toplumdaki ilişkileri açıklamaya kalkışmak,gerçek olmayan bir sonuç ve kötü bir sonuç ve kötü bir soyutlamayla karşılaşmak demektir. Yine 1960’ tan beri, 1940-1945 arasındaki araştırmalar doğrultusunda (öncekilere göre biraz daha gelişmiş araştırma tekniklerinden yararlanarak) kısımsal toplumsal gerçeklerimizle ilgili araştırma yapan sosyologlarımız olmuş,fakat,bunlar da 1940-1945 arasındaki sosyologlarımız gibi diyalektik yöntemin bütünlük yasasını gözden kaçırmışlardır.

Her türlü kavram kargaşasından korumak için,burada,bir konuya açıklık getirmenin yararlı olacağı kanısındayız. ‘ekonominin baş belirleyici olması ya da ekonomi ile belirlenme’ başka bir şey,’ekonomik yaşantıyla toplumsal gerçeği doğrudan doğruya özdeşleştirmek’ başka bir şeydir. Bu gerçek,yani özdeşleştirme,bir toplumu incelemek için, “bilimsel açıklamalarda ekonomik koşulların yol gösterici olduğunu” ortaya koymak içindir.

Böylece,tarihsel maddecilik,ekonomik bir belirleyiciliğin formülü olarak kalmayacak; toplumlardaki başka belirleyicileri ve onların yarattıkları çelişmeleri,gelişmeleri kapsayacak biçimde,insan bilincinin toplumsal belirlenmesini araştıran daha geniş anlamda,daha nesnel bir tarihsel maddecilik olacaktır.

kaynak: 100 soruda sosyoloji
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.