Bu sabah beni uyandirmadan ise gitti. Giyindigini duydum, ama kalkmadim. Kalkmak istemedim. Bir ara yataga egilip bir süre yüzümü seyretti. Solugunu hissettim. Uyumadigimi farketti saniyorum. Ama birsey demedi. Gözlerim kapaliydi, ama yüzüme umutsuz bir hüzünle baktigini hissettim.
Günlerdir dogru dürüst birsey konusamiyoruz. Birbirimizden saklanarak yasiyoruz sanki. Oysa bir yil önce ne büyük bir hevesle baslamistik birbirimizi sevmeye... 5 aydir bende kaliyor. Günlük hayatin o basit, o bayagi ayrintilari sevgimizi acimasizca kemiriyor. Ama o bu konuyu açmaktan israrla kaçiyor. Ne zaman iliskimizin nereye gittigini konusmak istesem, ya konuyu degistiriyor, ya kaçamak cevaplar veriyor...
Kalktigimda mutfakta notunu gördüm:
Sevgilim, öyle güzel uyuyordun ki, uyandirmaya kiyamadim. Bu gece isyerinde nöbetçiyim. Beni merak etme. Sevgiyle, yaziyordu...
Notunu okuyunca gözlerim doldu. Bir biçagin ucu kalbimde hafifce gezindi sanki... Ona karsi hoyrat davrandigimi hissettim bir an. Iliskimizin sürmesi için asil çirpinan oydu sanki. Bir de bana bu aralar çok ihtiyaci vardi. Baska bir eve tasinacak gücü yoktu.
Aslinda ben de onu hayatimdan kolay kolay çikaramazdim. Bir tek onunla huzur içinde uyuyabiliyordum.Bu sevginin en gerekli kosullarindan biridir, bilirsiniz. Ama baska bir sevgiliyi, baska bir aski özlüyordum. Ve bu kentten uzaklara, çok uzaklara gitmek istiyordum. Hem onsuz uyuyamiyordum, hem de çok yalnizdim. Ben ondan uzaklastikça, o da benden uzaklasiyordu. Uzaklastikça ruhumuz üsüyor, üsüdükçe de örtünüyor, birbirimizden gizleniyorduk. Gizlendikçe daha bir yalnizlasiyorduk...
Bütün gün onu düsünüp içtim. Baska hiçbir sey yapmadim. Aksam oldu. Sehrin isiklari yandi. Kalktim internetimin basina geçtim. Aslinda yaptigim büyük bir hataydi. Bu iliskiyi tamamen bitirebilirdim. Ama nedense kendime karsi koyamadim. Ve internette onun sayfasina girdim... Sayfasinin ismi Ayazdaki Bir Yürek’ti. Fransiz yönetmen Claude Saute’nin bu filmini birlikte gözyaslari içinde seyretmistik... Filmin ismini günlerce sayiklayip durmustu. Benim de yüregim hep ayazdadir, diyordu. Sinema tutkunuydu. Para buldugunda çekmeyi düsündügü birsürü senaryosu vardi... Ama parasi hiç olmuyordu. Zamaninin daraldigini düsünüyor, yaptigi islerin onu asil yapmak istediklerinden uzaklastirdigini farkettikçe hirçinlasiyor, bu yüzden çalistigi yerlerde fazla barinamiyordu...
Kendimi tiyatrocu Ümit olarak tanittim ona... Dedim ya, yaptigim büyük bir hataydi diye...
"Sizi tanimak istiyorum.. Ben tiyatroyla ugrasiyorum. Adim Ümit. Arada sirada dublaj yaparim."
Adini söyledikten sonra, onu aramama iten nedenin ne oldugunu sordu.
"Sitenizin ismi Ayazda Bir Yürek. Yanilmiyorsam bu bir filmin adi..."
"Evet, Claude Saute’nin filmi. Çok etkilenmistim. Siz seyrettiniz mi?.."
"Seyrettim. Ben de çok etkilenmistim. Sinemayla ilgilisiniz galiba."
Ilgili ne demek. Sinema benim tek tutkumdur. Senaryo yaziyorum. En büyük idealim yazdigim senaryolari çekebilmek... Ama para meselesi iste...
"Su an ne is yapiyorsunuz?"
"Reklamcilikla ilgili bir dergide editörlük yapiyorum.Çok sikiliyorum ve atilmam an meselesi... Sizin isler nasil?"
"Pek iyi sayilmaz, hatta berbat diyebilirim. Tiyatro çevresini bilir misiniz, bilmem. Hep ahbap çavus iliskileri geçerlidir. Yoz, çürümüs bir dünya. Idealist, dürüst insanlara yer yoktur bu dünyada..."
"Desenize sinema dünyasindan pek bir farki yok. Peki söyler misiniz, bizim gibi insanlara ne zaman sans taninacak?"
"Isimiz çok zor. Ya kurallara uyacagiz, ya da kösemizde bekleyip hüzün biriktirecegiz..."
"Hayir, ben kösemde oturup beklemek istemiyorum. Mutlaka birseyler yapmaliyim."
"Su an neredesiniz?"
"Lanet olasi isyerimdeyim. Bitirilmesi gereken sayfalar var. Yarin dergi baskiya girecek. Ya siz, siz neredesiniz?"
"Ben evimdeyim. Ve canim hiçbir sey yapmak istemiyor."
"Yalniz misiniz?"
"Evet, yalnizim"
"Birlikte oldugunuz kimse yok mu?"
"Neden sordunuz?"
"Hiç iste, öylesine sordum."
"Hayatimda biri var. Ama su an evde degil. Peki siz, sizin hayatinizda biri var mi?"
"Evet, var..."
"Ne is yapiyor?"
"Yazar. Oldukça da taninmis bir yazar. Bir yili askindir beraberiz."
"Nerede yaziyor?"
"Nerede yazdigini söylemesem. Onu bilmenizi istemiyorum. Kitaplari da var. Peki, siz ne zamandir birliktesiniz?"
"Ne tesadüf bizim de iliskimiz bir yili asti. Ama yolunda gitmeyen seyler var. Tikandik. Galiba. Birbirimizden gizlenerek yasiyoruz ne zamandir. Ayni evdeyiz, ama birbirimizden çok uzaktayiz..."
"Bizim iliskimiz de pek farkli sayilmaz. Biz de tikandik. Ne zamandir yogunlasamiyor bana. Varsa yoksa yazilari ve okurlari. Bazen beni görmedigini bile düsünüyorum. Iliskimiz tikandikça kendini yaptigi ise daha çok veriyor ve benden daha çok uzaklasiyor."
"Hayatinda baska biri olabilir mi?"
"Biri degil, birileri var. Flört etmeyi çok sever. Ama iliskiler biraz derinlesmeye, ciddilesmeye baslamaya görsün, hemen bitirir. Baglanmaktan çok korkar."
"Peki, nasil katlaniyorsunuz bu duruma, çok zor olsa gerek. Ben olsam dayanamazdim. Ayrilmayi düsünmüyor musunuz?"
"Çok düsündüm. Ama bu konuda biraz korkagim galiba. Bir de ona çok alistim. Yalnizca onunla uyuyabiliyorum."
"Sizin de hayatiniza baskalari giriyor mu?"
"Evet, giriyor. Ama hiçbiri onun yerini tutmuyor. Hay Allah, neler konusuyorum sizinle ben böyle... Ben en yakin arkadaslarimla bile bunlari rahat konusamiyorum..."
"Ama bana rahatça anlatiyorsunuz..."
"Bilmiyorum, belki sizi hiç tanimadigim için, bana bir yabanci oldugunuz için bu kadar rahatim sizinle... Hiç tanimadigi insanlara daha kolay anlatiyor insan kendisini... Peki, siz birlikte oldugunuz insanla herseyinizi konusabiliyor musunuz?.."
"Evet, desem yalan olur. Ben de sizin gibi hiç tanimadiklarima daha rahat anlatiyorum kendimi..."
"Sevgilinizin yerinde olmak istemezdim..."
"Ben de sizin sevgilinizin yerinde olmak istemezdim."
"Hayatimiz ne kadar yorucu degil mi? Belirsizlikler beni çok yipratiyor. Hersey net olsun isterdim. Hiç tanimadigim birine en gizli seylerimi anlatmak bana aci veriyor. Kendimden utaniyorum. Ama yine de yapiyorum. Ne kadar yalnizim demek ki, ne kadar susamisim birine kendimi anlatmaya... Sabah ise gelirken onu uyurken seyrettim. Öyle masum görünüyordu ki... Neden hiç basladigi gibi sürmez iliskiler..."
"Ask çok güzel birseydir, ama kisa ömürlüdür."
"Kisa ömürlü olduguna inanmiyorum. Askta hata aramayalim. Aslinda bizler benciliz. Sahip olduklarimizin degerini bilmiyoruz, hemen tüketiyoruz. Ilk günlerimizi öylesine çok özlüyorum ki. Soluk alamazdim bazen. Kis günü bütün pencereleri açardim. Yanimdayken bile özlerdim. Soluksuz kalip ölecegim sanirdim hep. Nereye dokunsam ona dokunmus gibi olurdum. Nereye gitsem beni gördügünü hissederdim. Tanrim gibiydi o. Bedenime dokunurdum ve dokundugum yer hazla titrerdi. Çünkü kendime dokundugumda ona dokunmus gibi olurdum. Kanardi dokundugum heryerim, tipki onunla sevisirken kanadigi gibi... Ama son zamanlarda onu öptügümde bir boslugu öper gibiyim... Artik birbirimize tahammül etmek zorundayiz. Para biriktiriyorum, ayri bir eve çikmak için. Bir süre daha onun evinde kalmaya ihtiyacim var."
"O bunlari biliyor mu?"
"Biliyor, ama bunlari hiç konusmuyoruz onunla. Gitmemi bekliyor sanirim. Yalnizligi ve yazilariyla basbasa kalmak istiyor ve uzaktaki bir sürü sevgilisiyle... Ayazda iki yüregiz biz simdi..."
"Soluksuz kalirdim, dediniz ya, aklima birsey geldi. Gazetelerden birinde yazmisti. Küçük bir çocuk karpuz yerken, çekirdeklerinden birini soluk borusuna kaçirmis. Aradan günler geçmis. Çocuk gittikçe soluk almakta zorlaniyormus. Tikanmalari artinca doktora götürmüsler. Röntgen çekilmis ve soluk borusunda karpuz çekirdeginin kök yaptigi görülmüs... Solugunu tikayan buymus. Hemen ameliyata sokmuslar ve bu kökü söküp almislar. Çocuk rahat soluk almaya baslamis. Ama birkaç gün sonra ölmüs!.. Asktan sözedilince hep bu olay gelir aklima.(1) Asikken soluk almakta zorlaniriz, ama ask olmayinca, onu bizden aldiklarinda ölürüz. Ve kimse niye öldügümüzü anlamaz..."
"Çok kötü oldum. Bütün bedenim ürperdi. Bana ne yaptiniz böyle. Herseyi unutmaya çalisiyordum oysa. Bütün duygularim ayaklandi birden... Sizde anlayamadigim birsey var..."
"Nasil birsey?"
"Sanki sizi çok eskiden beri taniyormusum gibiyim... Biliyor musunuz, insanda uzun yola çikmak duygusu uyandiriyorsunuz."
"Asik oldugumu hissettigim anlarda uzun bir yola çikmayi çok isterim.."
"En çok nereye mesela?.."
"Trabzon’daki Uzungöl’e... Orada hem kendinizi sonsuzluk içinde hissedersiniz, hem de aci veren, ama sefkatli bir korunaklilik içindesinizdir... Tipki ask gibi..."
"Inanmayacaksiniz belki ama, ben de orasini düsünmüstüm.Ne tuhaf, internette kurulan dostluklara, yakinliklara pek inanmaz, gülüp geçerdim. Ama su an sizi görmeyi ve yüzyüze tanismayi öyle çok istiyorum ki..."
"Farkinda misiniz, sabah oluyor?.."
"Evet, vaktin nasil geçtigini farketmemisim bile. Peki siz, siz benimle yüzyüze görüsmek istiyor musunuz?"
"Istemiyorum, desem yalan olur.. Hatta ben sizinle hemen bugün Uzungöl’e yola çikmak istiyorum.."
"Siz ciddi misiniz, yoksa benimle dalga mi geçiyorsunuz?"
"Hayir, hiç olmadigi kadar ciddiyim. Ama siz bu yolculuga hazir misiniz, sorun o..."
"Hazirim... Ben biraz deliyimdir.Siz benim deli yanimi bilmiyorsunuz daha..."
"Peki isiniz, asil önemlisi sevgiliniz..."
"Isimin cani cehenneme. Zaten bugün yarin çikartacaklardi. Onlar atmadan ben ayrilirim serefimle..."
"Peki sevgiliniz?.."
"Nasildi o dizeler: Can çekisen asklari vurmali / Vurmali ve siradan bir intihar süsü verilmeli... Akif Kurtulus’un dizeleri yanilmiyorsam.."
"Sevgilinizin yerinde olmak istemezdim..."
"Nerede ve kaçta bulusuyoruz?"
"Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde, saat 12.00’de... Peki sevgilinize ne diyeceksiniz?"
"Onu arar, herseyi söylerim, o isi bana birakin. Hadi, simdilik hosçakalin..."
Ve birkaç dakika sonra telefonum ardarda kez çaldi. Açmadim tabii ki, telesekreter devreye girdi. Telesekreterin sesini iyice açtim. Konusmasi tedirgindi. Beni incitmekten korktugu belliydi: Canim, birbirimizi çok sevdik, ama ne zamandir sevgimiz bizi korumuyordu. Son günlerde ikimizde çok yalnizdik. Bitmesi ikimiz için de iyi olacak. Seni hep güzel anmak istiyorum. Uzun bir yola çikiyorum. Beni merak etme ve bekleme. Belki bir gün seni ararim. Hiç beklemedigin bir anda... Seni incittiysem bagisla.
Evet, ben de en az onun kadar deliydim. Hemen bavulumu hazirlamaya koyuldum. Beni görünce ya mahvolacak ya da uzun yola çikacaktik. Birlikte ne zamandir çikmayi düsledigimiz, ama birtürlü çikamadigimiz o uzun yola...