Allah, Âdem için bir çocuk yaratmak istedi ve onu Akl-ı kül’de şekillendirdi. Oradan da düşünceyi arşa doğru üfledi ve “ol” dedi. Arşı ve Kürsi’yi geçen düşünce ilk gökte kendilerden sonra, on iki burcun arasında gezindi. Daha sonra düşünce toprak ile karıştı, su katılıp yoğruldu, rüzgâr ile kurutuldu ve ateş ile pişirildi. Bu hamurdan bir zerre dünya göğüne düşürüldü. O kadar hızlı indi ki; bir buluta tutunmasaydı, yere düşüp parçalanacaktı. Bulut sımsıkı tuttu ellerinden çünkü o, Allah’ın nefesi idi. Sonra Allah göğe buyurdu:
“Suyunu dök!”
Emrin ağırlığı ile gök, döktü incilerini. Allah’ın mucizesi olan yağmur ile yavaşça indi nefes toprağın üzerine. Toprak çok sevdi onu. Ne de olsa, o Allah’tandı. Yaratılanı sevmişti o, yaratandan ötürü. İncitmeden çekti içine ve anladı ki; bu Âdem’in çocuğuydu. Bir bitkiye seslendi: “Gel, al yükümü benden” diye ve hatırlattı.
“Bu Âdem’in çocuğudur.”
Bitki usulca uzattı köklerini, yavaşça aldı gövdesine, Allah’ın emanetini. Daha sonra otlamaya çıkan bir hayvan geldi yanına ve Allah’ın izni ile onu yedi.
Âdem’in canı et istedi ve mızrağını alıp ava çıktı. Az ötede emaneti taşıyan semiz hayvanı gördü. Mızrağı kaldırdı ve “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek fırlattı hayvana. Hayvan adeta taş kesilmiş, mızrağın vücuduna girmesini bekliyordu. Ve mızrak saplandı, hayvan yere yığıldı. Âdem sevinç ile yaklaştı hayvana. O bilmiyordu ama sadece bir yemek sandığı hayvanın içinde bir nesil yatıyordu. Bir hayvanın ölüsünden insanlık doğuyordu.
Adem ile Havva, hayvanı yediler. Emanet artık Âdem’in kanındaydı. Oradan saklanacağı yere geldi. İki su birbirine aktı ve karıştı. Emanet Havva’nın rahmine düştü. Milyonlarca küçük hayvancığın yarışında Allah’ın seçti göğüsledi ipi. Emanet kırk gün birbirine karışmış iki su, iki hücre olarak derlenip toplandı, sonra kan pıhtısı olup Havva’ya bağlandı. Sonra bir et parçası kadar oldu ve Allah bir melek gönderdi. Ona, “yaz!” dedi. Melek yazdı. Genleri belirleyen atomlar tek, tek dizildi. Doğumdan ölüme kadar olan her şey kaydedildi. Ve Allah emretti, o et paçasına ruh üflendi. O et, kemikleşti ve üzerine et giydirildi. Sonra şekil verenlerin en güzeli olan Allah, onu bambaşka bambaşka bir yaratılış ile tamamladı ve Allah “ol” dedi.
O da bir insan olarak dünyaya geldi. Ve sonra kardeşlerinin, çocuklarının ve tüm insanların doğumu böyle gerçekleşti.