Kül Yere Düşmeden...
gecesini şakağına dayayan çocuk
içtiği Ouzo'dan sarnıçın küfüne yığılmış
buz artezyenlerini küfürle eritiyor
ağır tahribatlarla parça tesirli acılarla geçti
kül yere düşmeden
gel yanalım dediğimde titreyen vakitler
hayatı yanılmış zannediyor
yabancılanmış yarım kalmış
kıyım geçirmiş duyduğu öfkelerden nöbetler
kabuğuna kış değmiş fındık kıvamında sevgilim
kristal izdüşümler senden çamları deviren bir zulüm
görmüş beden infialinde benden af dilemeler
hiçbir hedefi ıskalamayan ölüm
henüz merhametle tanışmıyor
tenimi terimle terketmelisin
Ouzo'yu sözüme çarpıp kırmalı
geniş alanlı sidik hüzünleri
taşıyacak gücü yok duvarların
dilersen yine dağıl yanıl ve yığıl
nadide ve tenha bir aralıktan yüklen
bu yalımı kırık sarnıçın küfüne
söndü yüzümde güzelliğin
geceyi indir şakağından
bir gazlambası ipi kadar yüzölçümüm
intiharım ol gel
cinayetler işleyen karanlığım
failim meçhul değil
özgeçmişini öp yanlızlığımdan
dudakların alnımın son sözü olsun
pimini çek ömrümün
sol kulağının memesinde taşıyorsun sevgimi
bir damla mermiye mıhlanmış pırlanta
hafifliğince ışıyorum