Arama


bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
7 Mart 2013       Mesaj #228
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
MANİPÜLASYON SUÇU
YAZAR: SİNAN BAYINDIR


1980 sonrasında piyasalardaki liberalleşme dalgası sonucu finans sektörün¬de serbestleşme yeni finansal araçların ortaya çıkması aynı zamanda bilgi ve ile¬tişim teknolojilerindeki hızlı gelişimler finansal piyasaların ekonomi içindeki önemim her geçen gün daha arttırmıştır.
Ekonomik göstergelerin en önemlisi olan finans piyasalarında yukarıda be-lirttiğimiz gelişim ve değişim yeni ekonomi suç tiplerinin ihdas edilmesini ve ceza hukukunun ekonomik alana müdahalesini adeta zorunlu kılmıştır.
Sermaye piyasalarının ekonomik işlevlerini gereği gibi yerine getirebilme¬leri ancak yeterli derinliğe ve etkinliğe sahip olmaları ile mümkündür. Sermaye piyasalarının güven açıklık ve kararlılık içerisinde çalışmaları yatırımcıların piya¬saya güven duymaları bu piyasalarının gelişebilmesi için vazgeçilmez esaslardır. Finansal araçların çeşitlilikten yoksun olduğu, hisse senedi işlemlerinin sığ ol¬duğu bir piyasada manipülasyon fiilleri ön plana çıkmaktadır.
Sermaye Piyasası Hukuku alanında en yaygın olarak işlenen ekonomik suç olarak manipülasyon suçu karşımıza çıkmaktadır. Kendine özgü yapısı ve hızlı değişen işleniş yöntemleri dolayısıyla yabancı kaynaklarda "sanat" kavramıyla da ifade edilen bu suç esasen, piyasanın etkinliğini ve derinliğini, zedeleyen do-landırıcılık fiilinin özel bir türü olarak ifade edilebilecek hileli hareketlerdir.
Şüphesiz sermaye piyasası hukukunda düzenlenmiş olan suç tiplerinin da¬ha iyi analiz edilmesi üst kavram olan ekonomik suçların irdelenmesi ile müm¬kün olacaktır.
Doktrinde ekonomik suçlar konusunda henüz uzlaşılmış bir tarif yer alma-maktadır. Dolayısıyla bu suçlar ortak özellikleri yönüyle bir kısım tasniflere ta¬bi tutularak incelenmektedir.
Ceza hukuku ile ekonomi arasında her geçen gün artan ilişki Ekonomik Ce¬za Hukuku disiplinini ortaya çıkarmıştır
Ekonomik suçlara tarihin çok eski dönemlerinde dahi rastlanmaktadır
Esasen insanların yerleşik hayata geçmelerinin tabi bir sonucu olarak aralarında basit bazı ekonomik ilişkilerin kurulması bu alanda insanların çeşitli sorunlarla karşılaşmasına yol açmış ve ekonomik hayattaki bazı fiillerin yaptırım altına alınması gereğini doğurmuştur. Nitekim Eski Yunan ve Roma'da ticaret hayatın¬da yapay fiyat oluşumlarına sebebiyet veren tacirlere yönelik cezai yaptırımlara rastlanmaktadır
Ticari ilişkilerin çok-uluslu bir hal aldığı günümüzde ekonomik suçların tespiti ve soruşturulması kimi zaman devletlerarası yardımlaşma ve işbirliğini zorunlu lalar. Ekonomik suçların tüm ülkelerde yeknesak olarak düzenlenmesi ve böylece faillerin ceza almaktan kurtulmalarının önüne geçilmesi, denetleme görevi üstlenen bağımsız idari otoriteler arasında bilgi akışının sağlanması, he¬sap bilgilerinin ve hesap hareketlerinin paylaşılması, yargılama makamları arasında adli yardımlaşmanın kurallara bağlanması gibi konular bu işbirliğinin içe¬riğini oluşturur.
Ekonomik suçlar klasik suç tiplerine göre daha hızlı nitelik değiştirir. Eko¬nomik ilişkilerin ülkeler arası boyut kazanması ve ekonomik faaliyetlerdeki çe¬şitliliğin her geçen gün artması mevcut düzenlemeleri yetersiz kılabilmektedir. Aynı zamanda teknolojik gelişmelerin ekonomik alana yansıması faillerin suç iş¬lerken bu teknolojik imkânlardan faydalanması sonucunu da doğurmaktadır. Bu durum zaman içerisinde belirli fiillerin suç olmaktan çıkarılmasını gerektire¬bileceği gibi bazen da yeni suç tiplerinin ihdasını gerektirir. Örneğin inceleme konunuzu oluşturan SerPK ‘da düzenlenmiş olan kimi suçlar daha sonra ya¬pılan değişiklik ile idari suç haline getirilmiştir.
Kanaatimizce bu ilkenin günümüzde mutlak olarak uygulanması ekono¬mik alandaki cezai normların etkinliğini önemli ölçüde azaltacaktır. Ayrıca eko¬nomik cezaların, cezanın bireyselleştirilmesini temin etmemesi ve her fail üze¬rinde eşit ölçüde caydırıcı olmaması, faillerin malvarlıklarını kaçırmak suretiyle yaptırımdan kaçabilmeleri, enflasyon karşısında sembolik kalmaları gibi neden¬ler bu görüşümüzü desteklemektedir. Ancak hürriyeti bağlayıcı cezalara ek ola¬rak bu tür ekonomik yaptırımlar öngörülmesi daha yerinde bir yaklaşımdır. Ni¬tekim 5237 Sayılı TCK 'da da ekonomik alandaki bir çok suçta karma sistem esas alınmıştır.
Bir ülkenin ekonomik işleyişini düzenleyen normlar, o ülkenin ekonomik sistemiyle doğrudan ilgilidir. Öyle ki serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı bir sistemde devletin ekonomik alana müdahalesi de düzenleyici (regülatör) bir müdahaleden öteye gitmeyecektir. Diğer taraftan devletçi yapıya sahip bir eko¬nomik sistemde ekonomik ceza hukuku sadece kişinin menfaatlerini korumak¬la kalmayıp; ekonomik faaliyetlerde bir araç rolü de üstlenebilmektedir
1982 Anayasası'nda "Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti" başlığı altında 48. mad¬dede "(1) Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. (2)Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." hükmüne yer ve-rilmiştir.
Anayasanın bu maddesi sözleşme hürriyetini düzenlemektedir. Öte yandan devletin hukuki ilişkilere başta ceza hukuku kuralları olmak üzere emredici hu¬kuk kuralları ile müdahale etmesi irade serbestisini ve sözleşme özgürlüğünü önemli ölçüde sınırlayabilmektedir. Öyle ki sözleşme özgürlüğünün en geniş uygulandığı Borçlar Hukuku'nda dahi bu müdahaleyi görmek mümkündür
Anayasa Mahkemesi, konuya ilişkin vermiş olduğu bir kararında sözleşme hürriyetini, sözleşmenin ne zaman ve ne şekilde sona erdirileceğine karar ver¬me yetkisinin ancak sözleşmenin taraflarına ait olmasını ve sözleşmelere dışarı¬dan müdahale yasağım içerdiğini ifade etmiştir
Türk Hukukunda ekonomik suçlara uygulanacak normlara ceza hukuku¬nun genel kısmında ve özel kanunlarda yer verilmiştir.
Yasama tekniği açısından Türk Hukuku'nda, ekonomik suçların genellikle özel hukuk alanındaki kanunlarda "Cezai Hükümler" başlığı altında düzenlendi¬ği görülmektedir . Özel kanunlar ile tanımlanan ekonomik suçların yanında 5237 Sayılı TCK'nın İkinci Kitap Üçüncü Kısım, Dokuzuncu Bölümünde Ekono¬mi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar başlığı altında ekonomik suç olarak değerlen¬dirilebilecek bazı suçlara yer verilmiştir.
Bu açıdan bakıldığında suçun tamamlanma anı, işleme dayak manipülas¬yon açısından alım satım işleminin gerçekleştirilmesidir. Madde metninde ma¬nipülasyon oluşturmaya yönelik emir verilmesi suç olarak tanımlanmadığın¬dan, bu amaçlı "emir" lerin suç oluşturmayacağı kanaatindeyiz. Bizce manipülasyonu önlemeye yönelik düzenlemelerle piyasadaki fiyatın gerçek arz ve talep çerçevesinde oluşmasının amaçlandığı düşünüldüğünde, manipülatif amaçlı emirlerin de suç kalıbına dahil edilmesi gerekmektedir. Çünkü DVÜKB'ye iletilen emirler sisteme aktarıldığında aleniyet kazanıp yatırımcıların karar verme süre¬cini alım satım kadar etkilemektedir. Nitekim 2006 tarihli Sermaye Piyasası Ka¬nun Tasarı Taslağı'nda da bu tür emirlere suç kalıbında yer verilmişti. Yine ko¬nuya ilişkin AB Direktifinin (2003/6) 1. maddesinde de manipülasyon kapsa¬mında işlemin yanı sıra işlem yapmak için emir vermeye de yer verilmiştir. Bu konuya teşebbüs kısmında ayrıntılı olarak yer verileceğinden burada detaylı açıklama yapılmayacakta.
Bilgiye dayak hareketlerle manipülasyon suçunun işlenmesi halinde suçun tamamlanma anı yalan, yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilginin açıklanması anıdır. Bilgi vermeme hareketi açısından ise mevzuatta belirli bir süre öngörülmesi ha¬linde bu sürenin sona ermesiyle tamamlanmış olacaktır. Bilgi vermeme hareke¬ti ihmali bir suç olduğundan neticesi harekete bitişik olup; hareketin gerçekleş¬mesi (sürenin geçmesi) ile suç oluşacakta.
Her ne kadar İMKB Yön. m. 24'te fiyat ve miktar balonundan piyasayı yan¬lış yönlendirecek mahiyette borsa emri vermek hükmüne yer verilmiş ise de bu hüküm bir ceza normu olmayıp, disiplin cezası uygulanması sonucunu doğuran bir düzenlemedir
Kurul tarafından hazırlanan 2005 tarihli Sermaye Piyasası Kanunu Tasarı Taslağında manipülasyon suçu tehlike suçu olmaktan çıkarılıp bir zarar suçuna dönüştürülmesi öngörülmüştür
Konuya ilişkin olarak Yargıtay içtihatlarının yok denecek kadar az olması ve bu konunun doktrinde yeterince işlenmemiş olması bu konuda yorum yap¬ma ve analiz etme imkanının büyük ölçüde kısıtlamaktadır. Yine kanun koyucu¬nun manipülasyon suçunun sınırlarını kesin çizgilerle belirtmeden genel bir ifa¬deyle düzenlemiş olması hakime geniş bir takdir yetkisi tanımakta ve keyfiliğe yol açabilecek bir durum yaratmaktadır.
Manipülasyon suçunun tamamen teknik konular içermesi ve özel hukukla doğrudan ilişkili olması, bu davaları görecek ihtisas mahkemelerinin henüz ku-rulmamış olması ve yetersiz bilirkişi raporları kamu vicdanında bu suçların ye¬terli tepki bulmasına engel olmaktadır.
Ayrıca bu konuda yeknesak hükümlerin ortaya konulması suretiyle faille¬rin, ülkeler arası uygulanma farklılıklarından yararlanarak cezadan kurtulmala¬rının önlenmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.
Manipülasyon suçunun daha çok birden fazla kimse tarafından ve bir örgüt çatısı altında gerçekleştirilmesi bu suçun örgütlü suçlarla mücadeleye ilişkin dü-zenlemelerle birlikte değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Zira bir suçun bir örgüt çatısı altında işlenmesi suçun daha kolay işlenmesini ve ortaya çıkarılması bireysel suçlara nazaran daha güç olması kanun koyucunun bu suçlar için daha ağır cezalar öngörmesini zorunlu kılmıştır.
Bu suçların etkin olarak önlenmesi noktasında atılacak en önemli adım¬lardan biri bu konuda ihtisas mahkemelerinin kurularak alanında uzmanlaş¬mış yargılama makamları tarafından suçların kovuşturulmasıdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.