Arama


bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
15 Mart 2013       Mesaj #7
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
III. SELİM
Reformcu Bir Padişah


Sultan III. Selim 24 Aralık 1761’de doğdu. 1774 Ocak’ında ilme ve sanata aşık olan babası III. Mustafa, uzun süren bir harbin getirdiği yenilginin kahrından öldü. Rusya’nın Suvorov’dan sonra karşımıza çıkan Rumyantsev gibi bir generali Küçük Kaynarca Antlaşması’na doğru giden gelişmeleri başlatmıştı. Doğrusu, 18’inci yüzyılda Rusya ve Avusturya’nın karşısında karada yer yer gerilemeler, zaman zaman da direniş ve mevzii zaferlerle imparatorluk tutunabiliyordu.

Osmanlı 1699 Karlofça Barışı’ndan beri askeri teknolojisini Avrupa standartlarında yenilemeye başlamıştı. Topçuluk düzeni, süvari kuvvetleri yenileniyordu. Askerî modernleşme tamamlanmış değildi, ama kısmi neticesi de görülüyordu. 1768’de Polonya’nın işlerine Rusya’nın karışmasından dolayı Osmanlı Rusya’ya harp ilan etmişti.

Bu savaşın en kötü olayı 1770 Temmuzu’nda donanmamızın Çeşme Körfezi’nde Rus donanması tarafından ablukaya alınıp yakılması olur. Çeşme Faciası’nın tek önemli olayı Cezayirli Hasan Paşa’nın kendi komutasındaki gemileri kurtarması ve Limni Adası civarında Rus donanmasını püskürtüp Boğazlar’ı müdafaaya almasıdır. Cezayirli Hasan Paşa bu olaydan sonra kaptanıderya tayin edildi ve donanmada da ilk reformlara başlandı.

Osmanlı Klasiklerini Okudu

III. Selim’in mahzun bir veliahtlık dönemi vardı. Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak için her şeyi planlamaya başladı ve galiba aydın bürokrasinin her şeyi gerçekleştirebileceğini düşündü. Nizam-ı Cedid takımının adı büyük, kendileri kifayetsizdi ve muhtemelen birkaç akıllı adamı da öbürküler saf dışı etti.

Sınıf tırmanan insanlar bazen mucizeler yaratır, bazen de adamakıllı çığrından çıkarlar. At sahibine göre kişner. III. Selim Han etrafını dizginleyen bir lider olamadı. Büyük Petro başta Prens Mençikov dahil bütün adamlarını sopadan geçirirdi. II. Mahmud Han ise o kadar zahmete ihtiyaç duymaz, cellada teslim ederdi. Çünkü reform devrine şiddet lazımdır.

Uzun veliahtlığı, sırasında amcası I. Abdülhamid yumuşak karakterli, müstebit olmaktan uzak biriydi. Cariyesine yalvararak aşk mektupları yazan tek hükümdar odur. Böyle mutedil karakterli bir padişahtan ileride II. Mahmud gibi şedid ve acımasız oğlunun çıkması ilginçtir. III. Selim aydın bir veliahtlık dönemi yaşadı. Musikide memleketin en sevilen bestekârıydı ve bizzat kuzeni II. Mahmud’u da çok etkiledi. Ama II. Mahmud ne kadar göz dolduran bir hattatsa, III. Selim o derece yazısı kötü olan bir hükümdardı.

Osmanlı klasik eserlerini okudu, politika ilmine merak sardı, hatta bu ilmi öğrenmek için safdil bir gayretle Fransa Kralı XVI. Louis ile dahi mektuplaştı. Hükümdarın, yani amcası I. Abdülhamid’in bilgisi dışındaki bu mektuplaşma o zaman ağır bir suçtu. Nitekim III. Selim’den 70 yıl önce böyle bir fiilde bulunan Rusya veliahdı Aleksi Petrovic, babası Büyük Petro’nun gözünün önünde işkenceyle öldürülmüştür. I. Abdülhamid ise iyi bir insandı, yeğenine kıymayı bile düşünmedi. Bu fiili bir ihtarla men etti.

III. Selim 7 Nisan 1789’da tahta geçti. Buzu Bozgunu’ndan sonra Rusya Tuna’nın kuzeyinde ilerlemeye başladı. General Suvarov, İsmail Kalesi’nin kuşatmasını inatla sürdürdü ve ani bir hücumla aldı. Özetle, padişah böyle bir ortamda tahta çıkmıştı ve kararını uyguladı; Nizam-ı Cedid teşkilatını kurdu, muhteşem bir eser olan Selimiye Kışlası’nı inşa ettirdi. Bu kışla bugün de 1. Ordu Merkezi’dir. Türkiye’de askerliğin ve askerî ihtiyaçların ile kadar önde geldiğini gösterir.

Halk, Nizam-ı Cedid askerinin talimi, mühimmatın alımı, yeni dökümhaneler ve silah imalathanelerinin kurulması için konan aşırı vergile ve her zaman olduğu gibi tepki gösterdi. Ama fitneyi üreten kesimler daha da gürültücüydü. Nitekim dönemin popüler tarih yazarı Yayla İmamızade risalesinde bu gibi provokatörleri; “Nizam-ı Cedid’in karşısında laf söylemeyi kâr bilen bir alay taharetini bilmez”ler diye ifade eder.

Bir müddet sonra Rumeli Kavağı’nın muhafızı olan Laz uşakları balarında zabitleri ile şehre yürüdüler. III. Selim tahttan indirildi, Kabakçı Mustafa ve hempaları amca oğlu Şehzade Mustafa’yı IV. Mustafa olarak tahta çıkardılar. Osmanlı tarihinin en karışık yılıydı. Kabakçı Mustafa ve hempaları arasında Aygır İmam diye bir tip de vardı. Sahanda üç okka pastırma üzerine 40 yumurta kırmış, yedikten sonra çatlayarak ölmüştü.

Kısa zamanda Hareket Ordusu’ndan 100 sene evvelki benzerlik tekrarlandı. Rusçuk ayanı yani o bölgeyi idare ve savunmadan sorumlu Alemdar Mustafa Paşa kendisine bağlı diğer Rumeli ayanları ile başkente geldi. Rumeli, III. Selim’i istiyordu. Bu sebeple araya saldırdılar.

IV. Mustafa 28 Temmuz 1808 günü yani bundan 200 sene evvel bu sanatkâr padişahı en adi bir biçimde katlettirdi. Şehzade Mahmud’u da takip etmeye başladılar ama onu Cevri Kalfa başta olmak üzere saray kadınları katillerin elinden kurtardı. Hanedanın son erkeği kurtarmak için Cevri Kalfa kendini öne atmıştır, bu tabii ki unutulmadı. Şehirde Cevri Kalfa adına yapılmış bir okul, çeşme, cami var ve kendisi de Valide Nakşidil Sultan’ın türbesinde, onun yanı başında gömülü.

Alemdar Mustafa Paşa yeniçerilerin ayaklanmasında sadaret konağının barut deposunu uçurarak helak oldu. Dedikodulara göre II. Mahmud kimseye borçlu kalmak istemedi ve bu katliama göz yumdu ama ondan sonra aslan kesildi. Vaka-i Hayriyye dediğimiz yeniçeri katliamı başlamıştı.

Bir asır önce Rusya’da Büyük Petro’nun tüfekçi askerini imha etmesi gibi bir olay ama dahi tarihçi Cevdet Paşa’ya sorarsanız; “Büyük Petro’nun strelitzleri ortadan kaldırması Rusya’nın sırtından bir uru kazımak gibidir. Halbuki yeniçeri, Devlet-i Aliyye’nin yüreğinde bir seratan, yani kanserdi; onun kazınmasıyla çok şeyi değiştirmek gerekti”.


kaynak: Defterimden Portreler (İLBER ORTAYLI)
Osmanlı Padişahları - Sultan Üçüncü Selim

Son düzenleyen Safi; 23 Eylül 2016 23:49