Marx’ın sosyoloji ve sosyolojik araştırma yöntemi nasıl eleştirilmelidir?
Her şeyden önce Marx,tarihi ya da toplumsal evrimi Comte ve Comte’tan önceki düşünürler gibi çizgisel bir görünüş içinde incelemekte,bir diyalektik olarak,bir karşıt güçler oyunu olarak sunmaktadır. Biliniyor ki Comte ve ondan önceki düşünürlere göre,insan ve toplum gelişiyorlar,fakat temel yapılarında değişmiyorlardı. Hegel’den esinlendiği ve ters çevirdiği oluş felsefesinden hareket eden Marx,gerçek tarih yönünde insanı ve toplumu yorumlamaya çalışıyordu. Kısacası Marx,mekanik ve çizgisel ilerleme düşüncesine karşı çıkarak,tarihi diyalektik evrimle açıklıyordu.
Marx ,toplumların tarihsel evrimi içinde sırasıyla şu üretim biçimlerini ayırt etmektedir:Asya tipi üretim biçimi ,ilkel toplum,kölelik ,derebeylik (feodalisme),kapitalizm,sosyalizm.
İlk tarihsel şemasını yukarıdaki gelişme sırasıyla gösteren Marx,sonradan ,Asya tipi üretim biçimini tarihsel şemadan çıkarmıştır. Marx’ın kendisinin de pek açıkça nedenini belirmediği bu çıkarma ya da bir yana atma hakkındaki değişik yorumları şöyle özetleyebiliriz: Marx,ya Asya tipi üretim biçimini,tarihsel gelişme için farklı bir yol olarak düşünüyordu.”
Yukarıdaki sırada görülen toplumsal yapı şeması ya da “ekonominin ilerleyişini ifade eden bu dizi”kuramsal açıdan ve tarihsel kategoriler olarak Batı Avrupa’da tamamlanmıştır. Başka bir deyişle bu dizi ,kapitalist toplumun tarihsel kategorilerini göstermektedir.
Kapital’de yalnız Avrupa tarihinin ve bu tarihin özellikle İngiltere’den ve onun on dokuzuncu yüzyılda ki ekonomik büyümesinden itibaren incelendiği bilinmektedir. Beş aşamalı bu tarihsel şema, Marx’ın Avrupa’yla ilgili araştırmalarının sonucudur. V Marx,bir toplumsal yapının daha doğrusu kapitalist üretim biçimli toplumların ,başka toplumsal yapı yada toplumsal örgütlenme biçimlerine göre değişiklikler ,özellikler sunduğunu göstermiş olmaktadır. Örneğin ,bu özellikler “kapitalist toplumun bireylerinin bilinçlerinde ,insan ilişkileri yerine tecim eşyalarının değerinin ,nitelik yerine niceliğin geçtiğinin” belirtisidir. Kapitalist toplumlarda “toplumsal yaşantının öteki kesimlerine göre özerk bir ekonomik kesim gelişmekte ve gittikçe güçlü bir biçimde öteki kesimleri etkilemekte,ama onlardan gittikçe daha az etkilenmektedir.” Bilincin ,her zaman ve her yerde eşya üreten çalışmanın basit bir yansıması olduğunu Marx’ın asal söylemediği bilinmektedir. Fakat ,özellikle “Pazar için üretim yapan kapitalist toplumda,özerk bir ekonomik kesimin gelişmesinin,bilincin etken görevlerini git gide ortadan kaldırmaya ve onu alt yapının edilgin,basit bir yansıması haline dönüştürmeye yöneldiğini” göstermiştir. Başka bir deyişle,Marx,her şeyi ekonomik olguyla açıklamamakta,”ekonomik bir belirleyiciliği formül haline getirmemekte” fakat, “ekonomiyle belirlenmenin kapitalizmle başladığını” ve kapitalizmin özelliği olduğunu göstermiş olmaktadır. Ekonomik belirleyicilik ya da ekonominin başat (en başta gelen) etken oluşu,burjuvaziyle ortaya çıkmıştır. Görülüyor ki Marx’ın tarihsel maddeciliği,ancak on dokuzuncu yüzyıl Batı Avrupasına uygulandığı zaman geçerli olmakta ve bir anlam taşımaktadır. Zaten Marx,kapitalizmin tarihsel ön şartı olarak gördüğü derebeylikte ,bütün toplumsal ilişkilerin belirleyenin ekonomik olgu olmadığını,”bütün toplumsal ilişkiler,kişiler arası ilişkiler olarak görünmektedir” demekle göstermektedir. Derebeylik ,baskıcı bir toplumdur;kişisel ilişkilerde bağımlılık söz konusudur. Derebeylikteki ekonomik yaşantı ,kapitalist toplumda olduğu gibi değildir,yani kendisini amaç olarak daha ortaya koymamıştır ve kendi başına buyruk değildir. Derebeylikte ,aralarında paranın da bulunduğu şeyler arasındaki ilişkiler,kişisel ilişkilere bağlıdır. Oysa,kapitalist toplumda ,kişiler arasındaki ilişkiler,şeylerden (eşya,para,sermaye) ve bu şeyler arasındaki ilişkiden geçmektedir.
Görülüyor ki Marx’ın tarihsel şeması,Batı Avrupa’daki tarihsel kategorileri gösteren bir şemadır. Bu şemayı ya da bu tarihsel kategorileri dünyadaki bütün toplumlar için evrensel şema,evrensel kategoriler sanmak ve bu yüzden onları,bütün toplumların tarihsel evrimini açıklamak için uygulamak,işin ya da araştırmanın başında yöntembilimsel açıdan en büyük yanlışlığa düşmek demek olacaktır. Çünkü,bütün toplumlardaki gelişmeyi,on dokuzuncu yüzyılda Batı Avrupa’daki gelişmeyi açıklamış olan tarihsel maddeciliği mekanik olarak uygulamakla açıklamaya çalışmak,her toplumun özel ve somut tarihini araştırma alanına almamak dolayısıyla da inkar etmek demek olacaktır.
“Başka toplumlardan başka örnekler verildiğinde,ekonominin ,bütün toplumlarda ,tarih boyunca kendini gösteren,genel bir kategori olmadığı anlaşılmaktadır. Öyleyse tarihsel maddeciliği,kapitalizmin özelliği olan ekonomik temele indirgemek doğru olmayacaktır. Şu halde kapitalist olmayan toplumlardaki başka belirleyicileri (köy-şehir ilişkileri,bürokrasi ,teknokrasi) ve onların yarattıkları çelişmeleri ,gelişmeleri kapsayacak biçimde,insan bilincinin toplumsal belirlenmesini araştıran bir tarihsel maddeciliği savunmak gerekecektir. Ve bir toplumda en önemli süreç üretim süreci olduğuna göre ve bu üretim sürecinin aldığı biçimler bakımından ,böyle bir tarihsel maddecilik içinde altyapı-üstyapı kuramı da yerini almalıdır.
Marksizmin çağdaş kuramcılarının en önemlilerinden biri olan Henri Lefebvre şunları yazmaktadır. “Aslında ,Marx’ın üzerinde önemle durduğu şey,yönseme (tendance) olgusudur. Tarihte yönsemeler olmuştur;şimdi de yönsemeler vardır,bu yönsemeler ,kendileriyle çelişen başka yönsemelerle çatışma halindedir. Bir üretim biçiminin kurulması için yönseme,bir yanadan geçmişin üretim biçimlerinden artakalanlarla,öte yandan da geleceğin üretim biçiminin tohumlarıyla çatışma halindedir. Marx için önemli olan geçişlerdir,çünkü geçişler ,yapılardan daha anlamlı ve daha gerçektirler.”
Yine Marksizmin önde gelen çağdaş kuramcılarından György Lukacs,şunları söylüyor:” Marksizmi burjuva biliminden kesin bir biçimde ayıran şey,tarihin açıklanmasında ekonomik nedenlerin en başta gelmesi değil,bütünlük görüşüdür. Bütünlük kategorisi ,yani bütünün kısımları üzerindeki evrensel ve belirleyici etkisi, Marx’ın yönteminin özünü meydana getirir. Marx,bu yöntemi Hegel’den almıştır,fakat onu,tamamıyla yeni bir bilimin temelini oluşturacak biçimde dönüştürmüştür.”
Şu da biliniyor ki Marx’a göre,üretim güçleri,yalnız maddesel güçlere ya da en geniş anlamıyla ekonomik üretime indirgenemez. Marx,özellikle ilk kitaplarında,maddesel çalışma içinde bulunan ve onu etkileyen düşünsel üretimi söz konusu etmiştir. Ve toplumsal varlık tarafından belirlendiğini söylediği bilincin ya da düşüncenin ,aynı zamanda bir üretim gücü olduğunu anlatmak istemiştir. Başka bir deyişle ,ekonomik temelle ideolojik üstyapı arasındaki karşılıklı ilişkiler olgusu,Marx’ın üzerinde önemle durduğu bir konudur.
Toplumun ya da toplumsal gerçeğin açıklanmasında kullanılacak araştırma yöntemi olarak “klasik ekonomi politiğe özgü” soyut bir yönteme karşı gelen Marx, “ekonomi politikteki tarihsel okula özgü” tasviri (betimleyici)yönteme de karşı gelmiştir. Toplum araştırmalarında uygulanacak yöntemin,gerçeği yansıtabilecek kapsamı üzerinde özellikle durulması gerektiğini söyleyen Marx’a göre “somut somuttur” çünkü birçok belirlemenin sentezidir,yani somut çeşidin birliğidir.” Ve somutun açıklanabilmesinde izlenecek yol olarak Marx şu işlemi önermektedir: “Somutu tanımak için,somuttan soyuta ve soyuttan somuta doğru,baştan başa çift yönlü bir inceleme yapmak gerekir.” Hegel’in idealist diyalektiğini daha önceki sayfalarda gördüğümüz biçimde eleştiren Marx,bilimsel araştırmalardaki soyutlamanın ,hem Hegel diyalektiğinden apayrı bir şey olduğunu,hem de bilimler için bir zorunluluk olduğunu şöyle açıklamaktadır: “Örneğin Hegel,tasarlamak yanılsaması içinde,gerçeği,kendi kendinde emilen düşüncenin sonucu olarak verdi,gösterdi...Oysa soyuttan somuta giden yöntem,somutu somut bir şey gibi zihinsel olarak tekrar üretmek için,ancak somutu kendine mal edebilmede düşünceyle iş gören bir tarzdır..” Bir toplumu açıklayabilmek için yapılacak araştırmalarda,bilimsel bir yöntemin öncelik vereceği hareket noktasının ekonomik belirleyicilik olduğunu ileri sürmek için Marx şunları söylemiştir:”Toplumun anatomisi,ekonomide aranacaktır,maddesel üretim güçleri ,öteki üretim güçlerinden önce gelir.” Şunu belirtmek gerekir ki Marx’ın bu yöntembilimsel niyeti,daha öncede söylediğimiz gibi tarihsel maddeciliği ,kapitalizmin özelliği olan ‘ekonomik’e indirgemek demektir. Böyle bir tutumun,her toplumun özel ve somut gerçeğini araştırma alanına almamak gibi bir sakıncası olduğunu,daha önceki sayfalarda söylemeye çalışmıştık.
Gerçek tarih yönünde insanı ve toplumu yorumlamaya çalışmak gibi bilimsel bir tavırla işe başlayan Marx’ın yöntembilimdeki ve dolayısıyla toplumsal yapı şemasındaki en büyük eksiklik,görecelik (relativisme) eksikliğidir. Marx,insan bilincinin toplumsal belirlenmesini araştıran bir tarihsel maddecilik yerine, “toplumsal gerçeğin olgularını ,üretim güçlerine ,üretim ilişkilerine ,sınıf bilincine ve ideolojiye indirgemek eğilimini göstermektedir. “ Oysa,üretimden düşünceye kadar toplumsal gerçeğin olgularının hiyerarşisi,”toplumsal yapı tiplerine ve belirginleşmemiş (alttaki) tüm toplumsal olaylara göre değişmektedir. “
kaynak: 100 soruda sosyoloji