Arama


ROSE - avatarı
ROSE
Ziyaretçi
31 Mart 2013       Mesaj #13
ROSE - avatarı
Ziyaretçi

ateş ve suyun aşkı


ates bir gun görmus suyu yuce daglarin ardinda sevdalanmis onun deli dalgalarina...hircin hircin kayalara vurusuna, yuregindeki duruluga...
demiski suya;gel sevdalim ol hayatima anlam veren mucizem ol, su dayanamamis atesin gözlerindeki sicakliga al demis yuregim sana armagan...
sonra, sarilmis atesle su birbirlerine sikica kopmamacasina...
zamanla su buhar ates kul olmaya baslamis...
ya aski yok olacakmis yada kendisi...
bastan alinlarina yazilan kaderide yuregindeki aci kederide alip gitmis uzak diyarlara su...
ates kizmis yakmais ormanlari...aramis suyu gunler, geceler, diyarlar boyu...
birgun gelmis suya varmis yolu...bakmis o duru gözlerine suyun biraz hircin ve biraz kirgin...
ve o an anlamis askin bazen gitmek oldugunu ama gitmenin yitirmek olmadigini..
o gunden sonra ates sudan, su atesten kacar olmus...
atesin yuregini sadece SU,suyun yuregini sadece ATEŞ alir olmus...

GÜL YAPRAĞI


Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.
Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.
Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Beklenen Yağmur


Seneler seneler önce kaf dağının ardında küçücük bir ülke varmış.Bu minicik ülkenin gururlu ama kibrli olmayan bilgin bir kralı varmış.Hep beraber alacakaranlık kuşağındaki minik ülkelerinde mutluluk içinde yaşayıp giderlermiş. Birgün kralın kahinleri gaiplerden bir haber getirmişler: - Kral hazretleri yarın öğleden sonra bir yagmur yağacak,sakın bu yağmurda ıslanmayın !..Çünkü;bu yağmurda ıslananlar delirecek....çıldıracak..demişler.Kral teşekkürler ve hediyelerle uğurlamış kahinleri.Bir anlamda verememiş bu işe doğrusu..? Ertesi gün kapkara bir bulut çöreklenmiş,dağlarında nilüfer çicekleri açan bu güzel ülkenin üzerine..BEKLENEN yağmur yağmaya başlamış fütursuzca hiç bir şeyden habersiz insanların üstüne....Ve kehanet gerçekleşmiş,insanlar birer birer delirmeye başlamış..garip tuhaf hareketler yaparak kralın etrafında dolaşıp duruyorlarmış kral olduguna bile aldırmadan..Ülke dışarıdan bakıldığında büyük bir tımarhaneyi andırıyormuş adeta.. İlk zamanlar kral halinden memnunmuş,bu kadar anormal insanın içinde akıllı kalmak gizliden gizliye zevk bile veriyormuş aslında..Fakat günler geçtikçe hayat çekilmez bir hal almaya başlamış,etrafında konuşacağı,dertleşecegi,kendisini anlayan bir kişi bile bulamamak derinden yaralıyormuş kralı,kısa süre içinde sararmış solmuş,ızdırabından yataklara düşmüş......Ve acı da olsa kararını vermiş,kahinleri yeniden çagırmış saraya,bitkin bir halde dudakları titreye titreye bu yağmur demiş...bu yağmur ...bir daha ne zaman yağacak..BENDE ISLANACAĞIM.... Kral pes etmiş ama siz pes etmeyin,çünkü;akıllı olan,normal olan sizsiniz,etrafınızdaki insanların anormal olması ve çoğunlukta olması,sizin gibi düşünüp hissetmemesi ümitsizliğe sürüklemesin,direnin..savaşın..kendi doğrularınızı yaşayın,başkalarının doğrularını değil... Bir çift gözüm var Baktığını görmeyenlere Karıncaları dinlemek isteyenler Kulaklarımı alsınlar Uykusunda gezenlere Ayaklarımı vereyim Ellerim karanlıkları silenlerin olsun Kalbimide taşıyabilenlere Satıyorum............
Son düzenleyen Safi; 7 Mayıs 2017 15:04