Arama

İran ve İran Tarihi - Tek Mesaj #10

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
9 Nisan 2013       Mesaj #10
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
İRAN DEVRİMİ

Din, bu kitapta incelenen devrimlerin her birinde bir rol oy¬namış, genellikle de yeni devrimci rejimlerin oluşturduğu politi¬kaların kurbanı olmuştur. İran Devrimi farklı bir örnek oluşturur. Bu devrimde din yalnızca etkenlerden biri değil, ana etken oldu. İran’da din, 17. yüzyıl ortasındaki İngiliz Devrimi’nde olduğun¬dan daha fazla belirleyici bir rol oynadı. Ama İngiliz Devrimi’nin aksine, İran’da din devrimi biçimlendirdi ve devrimci deneyim¬den doğan rejime hükmetti. Devrimcilerin iktidara gelmesinden sonra geçen yirmi yılı aşkın bir süredir İslami köktendincilik İran yaşamında en önemli rolü oynamayı sürdürüyor. İslami kökten- dinciliğin İran’daki etkisinin uzun vadede ne olacağını tam olarak söylemek ise henüz mümkün değil.

Ne var ki, İran Devrimi sadece İslami köktendincilikle ilgili değildir. Bir yandan otoriter siyasal sistemi sürdürürken, öte yan¬dan ekonomik, toplumsal ve kültürel konularda hızlı bir değişi¬mi gerçekleştirmenin güçlüklerine ilişkin bir örnek olaydır. İran yaşamının siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarında modernleşme, yeni düzenlemelere karşı çıkan grupların yüksek sesli muhalefetine yol açmıştı. Birçok İranlı kentleşme, laikleşme, ekonomik değişim ve toplumsal hareketlilik fırsatlarını olumlu karşıladı. Diğerleri, özellikle İslami din adamları ve hazarı"ler (sözcük anlamı, pazarcılar), yani orta sınıftan tüccar ve esnaflar geleneksel yaşam tarzının ortadan kalkmasını istemiyorlardı. Pek çok yönden İran’da, hükümetin Batı Avrupa’ya ve ABD’ye ayak uydurma girişimlerinin sorunlar ve istikrarsızlıklar yarattığı Mek¬sika ve Rusya’da görülen gelişmeler yinelendi.

Soğuk Savaş, her ne kadar Vietnam’daki etkisinden fark¬lılıklar gösterse de, İran Devrimi’nde de önemli bir etmendi. 1940’lardan başlayarak İran’da siyaseti biçimlendiren, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki çekişmeydi. ABD 1950’lerin ilk yılla¬rından itibaren İran tarihinin akışını güçlü bir biçimde belirledi ve farkında olmaksızın devrim ile onun ürünü olan köktendinci rejimin oluşumunda çok etkili oldu.

İran Devrimi, Fransız İhtilali’ne (hatta on yedinci yüzyıl İn¬giliz Devrimi’ne) kadar uzanan, daha sonra Rus deneyiminin devralıp dönüşüme uğrattığı gelenekten bir sapma mıdır? Yoksa yirminci yüzyılın ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel güç¬lerinin kendine özgü bir ürünü, Fransız ve Rus devrimlerinin sunduğu modelleri izlemeyen yerel bir olgu mu? Ya da belki, yerel bir olgunun ötesinde, tam anlamıyla İslami köktendincilik temellerine dayanan bir devrimler dalgasının öncüsü mü? İran Devrimi, kendi tarzında, siyaset, ekonomi ve kültürün kesintisiz bir ağını sunarak ütopyacı bir sistemi amaçlamaktadır, ama sis¬tem, yeni ve yenilikçi bir şeyi kurmaktan çok, geçmişi korumaya veya canlandırmaya dayanır. Bununla birlikte, İran Devrimi’nde işlemeyi sürdüren dinamik baskılardan biri, gerek kırsal kesim¬de gerek kentlerdeki yoksulların birçoğu açısından, toplumsal ve ekonomik sorunların üstesinden gelme arzusudur. Son yıllarda aşikâr hale geldiği üzere, dinsel öğretilerin belirli bir rol oynadığı, fakat hâkimiyet kurmadığı demokratik ve temsili bir hükümete yönelik güçlü ilgi sürüp gitmektedir.
Anayasa Devrimi (1906)

İran, anayasacılık ve demokrasiyi, Çin, Meksika, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu’nda baş gösteren benzer gelişmelerle hemen hemen aynı dönemde başlatan bir devrim yaşadı. Bu dev-rim İngiltere ve Rusya’nın nüfuzuna milliyetçi tepkilerin, mo¬dern dünya ekonomisinin işleyişinin yerel ticari çıkarlara verdiği zararın ve demokratik seçimler, parlamentolar ve anayasalar gibi modern siyasal düşüncelere olan ilginin bir ürünüydü.

Yirminci yüzyıl başlarında, meşruti monarşiye ilgi duyan si¬yasetçileri, ekonomik değişimden ve yabancı rekabetinden kaygı duyan tüccar, esnaf ve loncaları, toplumsal ve kültürel değişim¬den kaygılanan ulema ve medrese öğrencilerini içeren bir koalis¬yon oluştu. 1905 Rus Devrimi de bir dış katalizör işlevi gördü.

1905 yılında milliyetçiler ve ulema, kamu gelirlerini artırmayı amaçlarken, aynı zamanda ülkeyi yabancı ithalata açan hükümet politikalarına karşı protestolar düzenlediler. 1906’nın ortasına gelindiğinde, binlerce protestocu Tahran’daki İngiliz temsilci¬liğinin bahçesine sığınmıştı. Önde gelen reformcular, sığınma¬cılarla meşruti yönetim düşüncesini görüşmek üzere bir komite oluşturdular. Kentteki grevler hem reformcular hem de hükümet üzerindeki baskıyı artırdı. Baskıya boyun eğen Muzaffereddin Şah, Ağustos 1906’da bir Ulusal Danışma Meclisi’nin oluşturul¬masına razı oldu.

Hükümet Eylül 1906’da seçim yasalarını oy hakkını sınırlaya¬cak yönde değiştirmesine karşın, hayli radikal bir meclis seçildi. Seçim yasaları kadınlara oy hakkı vermemişti; mülk sahipliğine ve dile ilişkin kısıtlamalar birçok erkeği de oy hakkından yoksun bı¬rakıyordu. Oy hakkı ulema ve medrese öğrencileri, eşraf, toprak sahipleri ve küçük çiftçiler ile tüccar ve lonca mensuplarıyla sınır¬lıydı. Loncalar ile Tebriz ve Tahran’dan gelen çok sayıda temsilci, genel oy hakkının sağlayabileceğinden çok daha radikal bir meclis oluşturdu.

Aralık 1906 anayasası Danışma Meclisi üyelerine, önemli mali işlemleri onaylama ve dış borçlan yasaklama hakkı da dâhil olmak üzere, hazine üzerinde kapsamlı bir denetim yetkisi verdi. Aynı zamanda şah ile nazırlarının yetkesini de sınırladı ve yabancı nüfu¬zunu azalttı. Rus deneyiminin etkisi altındaki sosyal demokratlar, özgür bir basın ve laik kanunlar oluşturmada liberallere katıldı.

Muhafazakâr ulema ve toprak sahipleri, yeni hükümdar Muhammed Ali Şah’ı (hd. 1907-1909) meclise karşı çıkması için teş¬vik etti. Bunu izleyen mücadelede, 1907 tarihli Ek Anayasal Dü¬zenleme bir uzlaşma metniydi, ama sonuç olarak muhazakârlara hizmet ediyordu. İranlı erkeklere eşit haklar verilmekle birlikte, tüm hakların şeriata uygun olması gerekiyordu. Bir kısmı baş¬langıçta devrimi desteklemiş olan ulema, yetkileri meclisinkini de aşan bir ruhban konseyi sayesinde eşi benzeri görülmemiş bir güce sahip oldu. Bu konsey meşrutiyet döneminde işlev görmediyse de, gelecek için bir örnek oluşturdu.

1908’de Şah ilk meclisi dağıttı. Devrimci merkez kuzeybatı¬daki Tebriz kentine taşındı. Burada kurulan ve Mücahidin (mü¬cahitler) olarak adlandırılan devrimci ordu 1909’da Tahran’ı ele geçirdi. Muhammed Ali Şah tahttan indirildi ve yerine genç oğlu Ahmed Şah (hd. 1909-1925) geçirildi. Demokrat Parti (aslında sosyal demokrat bir partiydi) ile daha muhafazakâr Ilımlı Parti arasındaki işbirliği, siyasal cinayetlere, mücahitlerin çoğunun zorla silahsızlandırılmasına ve önde gelen sosyal demokratların sürgün edilmesine yol açtı. İngiltere ve Rusya’nın devlet maliyesinin düze¬ne sokulması yönünde gittikçe artan baskıları karşısında hükümet, Kasım 1911’de hazineyi yeniden düzenlemesi için Amerikalı Mor¬gan Shuster’ı görevlendirdi. Ne var ki, Rus hükümeti Shuster’ı azletmesi için İran yönetimine baskı yaptı. İngilizler Rus ültima¬tomunu desteklediği ve Ruslar Tahran üzerine asker yolladıkları için, hükümetin Aralık 1911’de meclisi feshetmekten başka çaresi kalmadı. Bu, İran'ın meşruti monarşi deneyiminin sonu oldu.


kaynak: . Devrimler