Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
18:13, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Çarşamba, 10 Aralık 2025 - 18:15
Arama
MaviKaranlık Forum
Aivazovski
-
Tek Mesaj #2
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2006
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Aivazovsky'nin Sanatı
Aivazovsky'nin yaşam aralığı 19.yüzyılın önemli bir kısmını kapsamaktadır. Bu süreç, batı sanatında önemli gelişmelerin ardarda geldiği bir dönemi işaret eder. 19.yüzyılın başlarında Fransa'da Gericault ve Delacroix, İngiltere'de Turner ve Constable gibi sanatçılarla gelişen romantik resim anlayışını, yüzyılın ortalarına doğru Courbet, Millet ve Daumier'nin toplumsal gerçekçi resimleriyle somutlanan realizm izlemiş ve yüzyılın ikinci yarısında Manet, Monet, Renoir ve diğer izlenimci sanatçıların çıkışları resim sanatına yepyeni bir yön kazandırmıştır.
Yirminci yüzyıl girmeden önce, bir yandan sembolistler diğer yandan modern resmin öncüleri olan Cezanne, Van Gogh ve Gaugin gibi geç-izlenimci sanatçılar yüzyılın resim alanındaki son atılımını gerçekleştirmişlerdir.
Resim sanatının böylesine hızlı değişim sürecinde olduğu bir dönemde Aivazovsky'nin resimleri, kesin bir tutarlılıkla en erken çalışması olan Deniz Üzerinde Hava Çalışması'ndan (1835) ölümünden önce başladığı Patlayan Gemi'ye (1900) kadar romantik geleneğe bağlı kalmıştır.
Aivazovsky'nin yetişme döneminde, batı sanatında romantik gelenek halen çok güçlüdür. Aivazovsky'nin pekçok resminde, deniz kazazedelerini ve dalgalar arasında boğuşan gemileri konu edinmesi, başta bizzat tanıma fırsatı bulduğu Turner olmak üzere pekçok romantik ressamın temel yaklaşımını ifade eder: Doğa-insan mücadelesi ve doğanın gücü... 1876 tarihli Gemi Kazası ve 1878 tarihli Günbatımında Gemi Kazası, denizin hoyrat dalgalarının sahile savurduğu, güçleri tükenmiş insanları tasvir eder. Doğa güçlüdür, resmin büyük bölümünü kaplamaktadır; insanlar bitkindir ve ufak resmedilmiştir. Aivazovsky için övgü dolu satırlar yazacak olan Turner'ın 1805 tarihli Batış adlı resmi ve Gericault'nun 1818 tarihli Medusa'nın Salı adlı ünlü çalışması bu geleneğin çarpıcı örnekleridir. Aivazovsky'nin 1850 tarihli Dokuzuncu Dalga adlı çalışması Medusa'nın Salı'na doğrudan bir göndermedir. Dokuzuncu dalga deniz bilimine göre düzenli bir şekilde devinim gösteren dalgaların en güçlüsüdür ve kırık gemi direğini tutmuş olan kazazedeleri yutmak üzeredir.
Dokuzuncu Dalga
Sappho (M.Ö.610-580) Midilli'de yaşamış eski Yunanlı kadın şairdir. Aivazovsky'nin dönemin yazın dünyasından isimlerle kurduğu ilişkiler ve onları ve etkilerini resimlerine taşıması da romantik gelenekle bağlantılıdır. Puşkin'e olan hayranlığı; Kırım Sahilinden Denizi Seyreden Pushkin (1889) ve İlya Repin'le birlikte yaptığı Karadeniz'e Veda Eden Pushkin (1887) gibi resimlere kaynaklık etmiştir. Fırtına gibi doğayı konu alan şiirleriyle tanınan Pushkin dışında, birlikte İtalya'da seyahat ettiği Rus yazar Gogol ve ünlü İngiliz romantik şair Lord Byron sanatçıyı etkileyen diğer edebiyatçılardır. Byron Venedik'te adlı resim, şehrin kanallarında gondol ile gezinen ünlü şairi tasvir eder. Resim aynı zamanda, Byron'ın Venedik'in düşsel bir betimlemesi olan Beppo (1817) adlı şiirine bir göndermedir.
Romantik resim geleneğinin doğayı ve doğa olaylarını ön plana çıkartan anlayışı Aivazovsky'nin sürdürdüğü bir özelliktir. Aivazovsky'nin sürdürdüğü bir başka özellik, romantik resmin şiir, edebiyat ve efsanelerle olan bağlantısıdır. 1886 tarihli Antik Zamanlarda Atina Akrapolü, 1892 tarihli Kızıldeniz'den Geçiş ve 1893 tarihli Sappho tarih ve edebiyatla bağlantılı örneklerdir. Aivazovsky'nin özellikle hayatının son dönemlerinde mitolojik ve klasik konulara duyduğu ilginin de bir göstergesi olan bu resimlerden Sappho, Fransız romantik ressam Antoine-Jean Gros'un (1771-1835) Sappho Leukada'da adlı resmine bir göndermedir.
Aivazovsky de, Byron gibi Venedik'ten derin bir şekilde etkilenmiştir. Onu etkileyen diğer şehirler doğduğu Feodosiya, eğitim aldığı St.Petersburg ve en çok da İstanbul'dur. Aivazovsky, İstanbul'u ilk olarak 1845 baharında ziyaret etmiştir. Şehir onun üzerinde çok büyük bir etki bırakmıştır. Bu etki yazdığı bir mektupta şu şekilde ifade edilmiştir: "Galiba dünyada bu şehir kadar muhteşem bir yer yok, buradayken Napoli ve Venedik'i unutuyorsun."
1845 tarihli Haliç'te Akşam Karanlığı onu, böylesine etkileyen şehre dair taze izlenimlerini ortaya koyar. 1851 tarihli Boğaziçi Kaprisi ise İstanbul'un bir diğer pitoresk köşesinin daha geç tarihli bir izlenimidir ve belki de sanatçının altı yıldır görmediği şehre duyduğu özlemi ifade etmektedir.
Haliç'te Günbatımı
Bu ilk kısa ziyaretin ardından, Paris'ten dönerken 1857'de yeniden İstanbul'a uğramıştır. Bu sırada Abdülmecit'in emriyle, mimar bir aile olan Balyan'lar tarafından batıdaki örneklerin bir yorumu olarak Eski Beşiktaş Sarayı'nın yerine Dolmabahçe Sarayı inşa edilmektedir. Osmanlı'nın batılılaşma sürecinin mimarideki ilk anıtsal örneği olan bu yapının duvarları, aynı sürecin ürünü olacak resimlere de ihtiyaç gösterecektir.
Ancak 1857'de Türk resminin ilk güçlü temsilcileri, henüz eğitimlerinin başlangıç aşamasındadırlar ve bu yüzden Osmanlı Sarayı yabancı sanatçılara kapılarını açmıştır. Aivazovsky, Sultan Abdülmecid'e hediye ettiği tablo nedeniyle IV.dereceden Osmanlı nişanı ile ödüllendirilmiştir. Kasım 1857'de, Hariciye Nazırı Keçecizade Fuat Paşa'ya yazdığı mektupta, İstanbul'a yaptığı bu ziyaretin olumlu izlenimlerini şu şekilde aktarmıştır: "Aziz Ekselans, nazik ve doyurucu mektubunuzu büyük bir memnunlukla aldım. Beni son derece duygulandıran iyi anılar için samimi teşekkürlerimin kabulünü rica ederim. İlk fırsatta size bir tablomu küçücük bir armağan olarak göndermekle mutlu olacağım. Yeğeniniz Sara Kamil Hanımefendi'nin el işlemesini, güzel bir hatıra olarak hep gözümün önünde durduğunu lütfen kendilerine söyleyiniz. Eşim edindiği güzel izlenimler ve hatıralar için size teşekkürlerimi bildirmemi istedi. En derin sevgi ve saygılarımı kabul buyurunuz efendim."
Aivazovsky'nin İstanbul ziyaretleri içerisinde en önemli olanı, 1874 yılında gerçekleşenidir. Bu sırada tahtta olan Abdülaziz, daimi ikametgah olarak Dolmabahçe Sarayı'nı kullanmaktadır. Aivazovsky, İstanbul'da saray baş mimarı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme'deki konağında kalmış ve sultana onun tarafından takdim edilmiştir.
Kendisi de resimle uğraşan Abdülaziz, Aivazovsky'i otuzdan fazla resim yapmakla görevlendirmiş ve bazıları için kendisi hazırlık niteliğinde taslaklar yapmıştır. Aivazovsky'nin Osmanlı Sarayı için yaptığı resimlerden bazıları Abdülaziz'in hazırladığı taslaklara göre yapılmıştır. Aivazovsky'nin Abdülaziz'le yakınlığı, onun 1874 tarihli Boğazdan İstanbul resminde belli olmaktadır. Resimde, Boğaz'ın girişine açılan manzaranın önünde sultan ve mahiyeti gezintideyken görülmektedir. Aynı tarihli İstanbul; Eyüp'ten Ayışıklı Görünüm ise, bu "tarih" ve "su" şehrinin değişen atmosfer koşullarına ve ışık yansımalarına nasıl uyum gösteren bir özelliğe sahip olduğunu işaret eder.
1880 tarihli İstanbul; Sanatçının Desen Çizerken Oto-portresiyle Haliç Görünümü, onun İstanbul'un günlük yaşantısına akseden resim üretim sürecini ortaya koymaktadır. İstanbul'u ve onun pitoresk görünümlerini keşfetmek Aivazovsky için heyecan verici bir tecrübe olmuştur. Burada, Balyan'lar dışında, İstanbul'da bir fotoğraf stüdyosu işleten Abdullah Biraderler ile de dostluk kurmuştur. Onlara yazdığı bir mektup, doğadan çalışma alışkanlığı olmayan sanatçının, İstanbul manzaraları için hafızası ve desenler dışında başka kaynaklardan da yararlandığını ortaya koyar: "Göndereceğiniz fotoğrafları, çok rica ederim, ikisini de güzel ve sağlam sandıklara koyup, Sivastapol'a gönderin.." Abdullah biraderler, bu dönemin İstanbul'undan çeşitli köşelerin fotoğraflarını çekmiş olmalarıyla tanınırlar ve Aivazovsky, bir referans unsuru ve başlangıç noktası olarak bu fotoğraflardan yararlanmış olmalıdır.
Günbatımında Istanbul
Aivazovsky hayatı boyunca, 1845'deki Haliç'te Akşam Karanlığı'ndan 1900 tarihli İstanbul Boğaziçi'nde Gemiler'e kadar, İstanbul'u değişmez bir konu olarak resimlerine dahil etmiştir. Deniz ve şehrin kozmopolit tarihini yansıtan mimarinin uyumlu birlikteliği; bu birlikteliğin değişen atmosfer koşulları altında değişen güzelliklere olanak sağlaması Aivazovsky'i derinden etkilemiştir. Ayrıca Osmanlı Sarayı'nın yakın ilgisine sahip olması da onun İstanbul resimlerinin bir diğer nedenidir.
Aivazovsky'nin sanatının en önemli kaynağı ise "deniz"dir. Kariyerinin başlangıcından itibaren deniz resimleri konusundaki olağanüstü başarısıyla, kendisini Avrupa'nın pekçok sanat merkezinde kabul ettirmiştir.
Deniz resmi geleneği, 17.yy. Hollanda resminde doğmuştur. Protestanlıkla bağlantılı olarak dinsel tasvirlerden uzaklaşan Hollanda'da günlük yaşam sahneleri yaygınlaşmıştır. Hollanda'da günlük yaşam sıkı bir şekilde denizle bağlantılıdır. Böylece, Hendrick Vroom ve Jan Porcellis gibi sanatçılar, deniz resmine yoğunlaşmışlardır. Onların deniz manzaraları konusundaki erken örnekleri dışında, Fransız asıllı olup hayatının büyük bir bölümünü Roma şehrinde geçiren Claude Lorraine'in Liman- Azize Ursula'nın Ayrılışı gibi deniz ve atmosfer dolu resimleri Aivazovsky'i derinden etkilemiştir.
Su yeryüzünün büyülü çoğunluğunu kaplayan bir kaynaktır. Aivazovsky'nin resimlerinin yüzeyi için de bu geçerlidir. Herşey suyun sınırsız biçim, renk ve ışık zenginliği içerisindeki dünyasında küçük bir ayrıntı olarak kalmaktadır. 1889 tarihli Dalga adlı resminde batan gemi ve figürler, coşkulu suyun anıtsal kıvrımları arasında küçücük kalmıştır. 1898 tarihli Dalgalar Arasında'da ise deniz ve gökyüzünden başka hiçbir şey yoktur.
Su maddenin üç haline de bürünebilen (katı,sıvı,gaz) bir kaynaktır. Aivazovsky'nin resimlerinde de böyledir. 1881 tarihli Karadeniz'de hareketli, devinim halinde akışkan bir maddedir. 1892 tarihli Niagara Şelalesi'nde tüm coşkusuyla akan bir sıvıdır. 1891 tarihli Durgun Su Üzerinde Bulutlar, 1870 tarihli Su Kıyısında Balık Tutan Kibar Bayanlar ve 1886 tarihli Durgun Deniz Kıyısında Öküz Arabası ve Ötesinde Bir Yüzücü gibi resimlerde durgun denizin hemen üzerinde ışığın tanımladığı bulutlar, suyun gaz halini ortaya koymaktadırlar. Maviden pembeye, turkuvazdan mora farklı renklerle verilen bu bulutlar, Aivazovsky'nin pekçok resminde yer almaktadır. Son olarak su, maddenin katı haline de bürünebilmektedir ve Aivazovsky, suyun bu haliyle de ilgilenmektedir. Onun, 1877 tarihli St.Petersburg'da Buz Tutmuş Neva Nehri Üzerinde Buz Kıranlar adlı resmi bu ilgiyi ortaya koymaktadır.
Suyun fiziksel değişiminin yanı sıra biçimsel değişimi de Aivazovsky'nin resimlerinde yer alan bir çeşitliliğe kaynak oluşturur. Sürekli devinim halinde olan su, Arkasında Ayı Dağı İle Kırım Sahili resminde olduğu gibi kimi zaman sükunet içerisinde (süt-liman), Fırtınalı Günde Sahile Vuran Dalgalar (1893) resminde olduğu gibi kimi zaman da heykelsi bir kabartı ve coşku içerisinde resmedilmiştir. Bir form olarak dalga, suyun en anıtsal durumudur. Aivazovsky'nin resimlerinde dalga, içine ışığın işlediği bir renk ve biçim bütünü olarak eşsiz güzellikte bir resimsel eleman niteliği kazanır (Dalgalı Denizde Türk Gemisi). Su ışık yansımasının bir kaynağıdır; hidrosfer, atmosferin bir aynasıdır. Işık ise, renkler ve biçimlerden oluşan görsel dünyamızı tanımlayan en önemli kaynaktır. Aivazovsky, değişen atmosfer koşulları ve bunun suyun değişen halleri üzerindeki etkisinin sonsuz zenginlikteki seçeneklerini bıkmadan resimlerine konu edinmiştir.
1845 tarihli Sabah Güneşine Övgü günün ilk ışıklarının, Kırım Ayı Dağı'nda Gün Batımı ise son ışıklarının resimsel etkilerini ortaya koyar. Buna karşılık Ayışıklı Sahilde Gemi gece karanlığını delen beyaz ay ışığının su üzerindeki gizemli yansımalarını konu edinmiştir.
Su aynı zamanda sembollerle yüklü gizemli bir dünyadır. İçine aldığı, bizlerden sakladığı bambaşka bir dünyanın sırları, zaman zaman sahile bıraktığı obje ve canlılarla aralanmaktadır. Aivazovsky, çocukken bu yolla denizin kuşattığı dünya hakkında küçük ipuçları edinmiştir. Onun atmosfer ve hidrosferle (hava ve suyla) dolu resimlerinde figürler oldukça küçük bir öğe olarak yer alır. Bu, sanatçının figür konusunda çok fazla başarılı olmamasından da kaynaklanmaktadır. 1887 tarihli Karadeniz'e Veda Eden Pushkin resminde büyük bir şekilde resme dahil olan figürü (Pushkin) Ilya Repin resmetmiştir.
Aivazovsky'nin resimlerinde figürlerden daha fazla yer tutan bir unsur gemilerdir. 1872 tarihli Denizde Kurtarma, 1860 tarihli Fırtınada Gemiler ve diğerlerinde gemi hep insanlarla deniz arasında ilişkiyi sağlayan bir aracıdır. Denizde gemi ve tekneler, insanoğlunun hayattaki zor yolculuğunun bir metaforu olarak da, Aivazovsky'nin resimlerine ayrı bir anlam katmaktadır.
Doğada çalışma alışkanlığı olmayan Aivazovsky, son derece seri bir şekilde resim üretmekteydi ve hayatı boyunca sayıları 6000'i bulan eseri tamamladığı iddia edilmektedir.
Kaynak:
lebriz.com
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 18:15
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...