Arama

İdeoloji - Tek Mesaj #3

h_emir - avatarı
h_emir
Kayıtlı Üye
28 Ağustos 2013       Mesaj #3
h_emir - avatarı
Kayıtlı Üye
Asrın başlarında Arapçanın en kısır kökleri şaşılacak bir veludiyet kazanmış dilimizde. O dönemin mefhum üreticileri arasında en yamanı Gökalp. Fikirden mefkure, müfekkire, fikriyat uydurulmuş. İdeolojinin Türkçede ilk karşılığı –tek kelime olarak- “fikriyat” tır. Edebiyat, riyaziyat, arziyat gibi. Zamanla Batı’da ideolojinin manası değişir. Bununla beraber yazarlarımız kelime olarak “fikriyat” tan vazgeçseler bile, ideolojiyi hep fikriyat olarak anlarlar. İdeoloji belli bir tarife bağlanmış berrak bir lafızdan çok, yumuşakçagillerden bir hayvandır bizde. Necip Fazıl, dergilerde yayımlanan denemelerini “İdeolocya Örgüsü” başlığıyla kitaplaştırır. Remzi Oğuz Arık’a göre kelimenin onbeş yirmi yıllık mazisi vardır, ideale rakip olarak kullanılıyor ama idealdeki bütünlükten mahrum çünü metafizik yok. Profesör Hüseyin Hatemi, “ülkü” ile karşılıyor ideolojiyi. “Marksizm nasıl bir ideoloji ise, İslamiyet de öyle bir ideolojidir” üstat için. Aşağı yukarı ikiyüz yıldan beri Batı dillerinin baş belası olan bu kelime günümüzde dallanıp budaklanmış ve içinden çıkılması güç bir lügaz(bilmece) olmuştur.

Kaynaklardan söz edersek…

Felsefe, ideoloji, dünya görüşü… aynı gerçeğin ayrı isimleri. Felsefe, Eski Yunan’dan onsekizinci asrın sonlarına kadar Batı düşüncesinin bütününü kucaklamış. Hudutları meçhul, ihtiyar ve aşınmış bir kelime. De Tracy, onun yerini tutsun diye uydurmuş “ideoloji”yi. İnsan ilimlerinin bütününü kucaklayacaktı kelime. Konusu fikirler olacak, yani psikolojiyi de, mantığı da içerecekti. Düşünceye düşman Napolyon, ideolojiyi “metafizik bir gevezelik” olarak damgaladı. Mefhumu uğursuz bir gölge gibi kovalayacaktı bu hüküm. O dönemin en dürüst, en aydınlık düşünce adamları kelimeye eski itibarını kazandıramayacaktı.

Zamanımızda ideolojinin en yaygın tarifi: “Sosyal bir sınıfın yarı hakikatlerini sergileyen bir nevi yutturmaca”dır. De Tracy’nin uydurduğu kelime gözden düşünce, felsefenin yerini tutacak başka bir deyim bulunur: Weltanshaung. “Dünya görüşü” diye Türkçeleştirilen bu Almanca sözcüğün kirli bir mazisi yok. Esnek ve müphem.

Emperyalizmin taarruzlarına karşı genç zekaları uyarmak içim “ideolojiler, idrakimize giydirilen deli gömlekleridir” demiştim. Bu düstur, ideolojiler aleyhine ideolojik bir ikazdı. Batı düşüncesinin, daha doğrusu düşüncenin reddi için bir fetva sanıldı. Yığınlar tefekküre her zaman şüpheyle bakmıştır. Bilgiyle zırhlanmamış kalabalıklar için aşırıya kaçmayan bir yabancı düşmanlığı emniyetli bir hisardır. Ama ömür boyu hisarda oturulmaz.

Ya aydınlarımız… onlar da milletler arası düşünce pazarlarında gönüllerine göre tek “izm” bulmuşlar. Müstağriplerimizin biricik dildadesi: “Obscurantisme” (obskürantizm). Nihayet dev kocamış ve surların arkasında bekleyen bütün yalanlar, bütün ideoloji enkazları karanlık ve çamurlu bir sel gibi sökün etmiş ülkeye.

İdeolojiler tehlikelidir, amenna … Gelişmemiş beyinler için. Ama uzak denizlere açılanlar pusuladan vazgeçemez. Kaosu kozmos yapan insan zekası, tecrübelerini ideolojilerde sergilemiş, tecrübelerini ve fetihlerini.

Eski toplumlar, hayatın sırlarını mitoslarla aydınlatmış; çağdaş insanın hırsız feneri: ideoloji.

Hamlet’in meyus çığlığında alın yazımızı okur gibi oluyoruz: “yaşamak veya yok olmak”. İdeolojilere gözlerini kapamak, sürülüğe razı olmaktır. Tenkit zihniyetini boğan böyle bir ruh ikliminde hakikatler değil sloganlar konuşur. Yasaklanan ideolojilerin yerine yeni putlar geçer: sinema, spor veya siyaset yıldızları. “Yabani, tahtadan ve taştan putlara tapar; medeni insan, etten kandan putlara” demiş Bernard Shaw.

İdeoloji, hakikatin bütününü kucaklamaz. İdeolojiler sisle karışık; fakat dumanlı diye ışığı reddedecek miyiz? Hiçbir ilim hakikatin bütününü sunmaz. İnsan ilimlerinin hepsi de bir yanıyla ideolojidir. İdeoloji, yani belli bir medeniyetin, belli bir inancın, belli bir cemaatin müdafaa silahı. Bir topluma şeref veren ansiklopediler bile bu suçlamadan kurtulamamış. Onuncu asırda kaleme alınan İhvan-ı Safa Risaleleri Fatımi devleti için hazırlanan siyasi bir müdafaaname imiş. Diderot’un baş mimarı olduğu XVIII. Asır Fransız Ansiklopedisi, gelişen burjuvaziye yol gösteren siyasi bir kılavuz, diyorlar.

Dilimize “Cumhuriyet”ten sonra misafir edilir “ideoloji”. Eski lügatçiler kelimeyi “Mebhasül efkar”, “ilm-i efkar”, “Aklın suretleri ilmi”… gibi tabirlerle karşılarlar. Sözlüklerimizdeki bu müphemiyet bizi şaşırtmamalı.

1796’da uydurulan kelime, Fransız Akademisi’nin Lügati’ne 1835’te alınmış; tarifler güdük ve topal: “düşünceler ilmi, düşüncelerin kaynağı ve kuruluşu hakkında sistem”. Yıllarca sonra yayımlanan Littre’nin Büyük Kamus’unda da vuzuh yok. Üstat kelimenin yaratıcısı olan Destutt de Tracy’nin adını bile anmaz. İdeolojist ile ideologu bir tutar. Oysa ideolojist, bilindiği gibi, Cabanis ile De Tracy’nin kendilerini adlandırmak için uydurdukları bir kelime. İdeolog ise, ideolojistleri küçümsemek için Chateaubriand’ın icad ettiği, Napolyon’un yaygınlaştırdığı bir tabir.

Kelime, ne Chambers’ın Cyclopedia’sında, ne Britannica Ansiklopedisi’nde, ne İngilizce Sosyal İlimler Ansiklopedisi’nde var. Encyclopedia Italiana, ideolog diye onsekizinci asır sonu Fransız yazarlarını sıralamış sadece. Paul Robert’in sözlüğü ideolojiyi anlatırken bir sürü yazardan örnekler alır ama bu yazarlar içinde tek Marksist veya “Marksizan” yok. Son yıllarda yayımlanan bazı kamus ve ansiklopediler geçen nesillerin bu garip ihmalini telafiye çalışmaktadır. Lalande’ın Felsefe Sözlüğü (1960) ve 1970’te çıkan Encylopedia Universalis gibi.

Kısaca diyebiliriz ki 1950’lere kadar Batı’nın hiçbir büyük sözlüğünde ideolojinin sosyal ve politik manalarını bulamayız. İdeolojinin Marx öncesi felsefedeki anlamları için en tafsilatlı ve en güvenilir kaynak Picavet’in altıyüz küsür sayfalık büyük eseridir: Les Ideologues (Felix Alcan, 1891).

Tekrar ediyoruz. Yirminci asrın ikinci yarısına kadar ideoloji, ya “düşünceler ilmi”dir, yahut Napolyon’un, “metafizik gevezelikler” diye kötülediği hayattan kopmuş laf ebelikleri.

Sosyolog Gurvitch, kelimenin Marksçı yayınlarda geçen çeşitli anlamlarını yedi başlık altında toplar: 1-Şuurlu veya şuursuz vehimler (aldatıcı tepkiler); 2-Sosyal durumların değerlendirilişi; 3-Bu vehim ve yorumları farklı göstermek için hazırlanan doktrinler; 4-Bir sınıf tarafından yaratılan ve onu haklı göstermeye yarayan her türlü medeniyet eseri; 5-Sosyal ilimler ve daha geniş olarak insan ilimleri (Marksist ekonomi hariç); 6-Felsefi bilgi (doğrulaması olmadığı için); 7-Din (doğru olmadığı için). Sosyoloğun tavsiye ettiği çıkış yolu: “ideoloji, siyasi bilgi” manasına kullanılmalıdır.

Zamanımızda yapılan bir araştırma bu sözcüğün otuz ayrı anlamda kullanıldığını göstermiş. Polonyalı bir sosyolog (Adam Schaff) karışıklığı önlemek için şöyle bir tanım önerir: “İdeoloji, yerleşmiş bir değerler bütününe dayanan, bir toplumun, zümrenin veya kişinin ilerlemesi için varılması düşünülen hedefleri tayin eden düşünceler sistemi”.

İdeoloji ile ilmin sınırlarını çizmek son derece güç. Yirminci asırda tarih, çok defa ve açıktan açığa, siyasi bir ideolojidir. İktisat da, sosyoloji de öyle .

Gramsci’ye göre, her aydın, belli bir içtimai sınıfın çıkarlarını allayıp pullayan bir ideologdur.

Bir kelimeyle ilkel toplumlar dış dünyayı izah için mitlere başvurmuş. Gelişmiş toplumların sosyal ve politik dünyada pusulası: ideolojiler. Valery’nin mit için söylediklerini ideolojilere de tatbik edebiliriz: “Söz sayesinde var olan, söz sayesinde yaşayan her şey. Kafamız ideolojilerle öylesine dolu, ideolojilerle o kadar kaynaşmışız ki, düşüncelerimizi onlardan ayırmak imkansızlaşmış. Hatta ideoloji yapmadan ideolojiden bile söz edemiyoruz. İstikbal ideoloji; kainat ideoloji, sayı, aşk, reel, sonsuz, adalet, halk, şiir… Dünyanın kendisi ideoloji”.

Kaynak: Cemil Meriç - Kültürden İrfana - İletişim Y.
Her şeyin genellenmesi genellikle yanlışa götürür