15 Kasım 1944 Sabahı ve Ahıska Tarihi’nde Kırılma Noktası
Yol zorludur, yol soğuktur, bilinmeze doğru bir göç başlamıştır. Geri döneceklerini zannederek yola çıkan 120 binden fazla Ahıskalı artık vatansız, topraksız, kimsesizdir. İçlerind...
en okur-yazar ve aydınlar alınıp Sibirya’ya gönderilir ve kendilerinden bir daha haber alınamaz. Bir halkı yok etme planının süreci tıkır tıkır işlemektedir. Açlığın, soğuğun ortasında, Kafkasya’nın acımasız tabiat şartlarında birçok insan bu ölüm yolculuğuna daha fazla direnemez, hayatını kaybeder. Kızıl ordu askerleri şehit olan bu insanların gömülmesine namazlarının kılınmasına dahi izin vermez. Onları kolundan- bacağından tutarak Kafkasyanın uçsuz bucaksız karlı dağlarına fırlatır, şehitlerimizi kurtlara-kuşlara yem olarak bırakır ve sürgün bir ay boyunca böyle sürüp gider. Bu nedenle çoğu insan ölülerini koynunda-kucağında saklayarak varacakları yere kadar götürmeye çalıştır.
Ahıska Türkleri
Ahıska Türkleri merkezi Ahıska şehri olan ve yukarıda bahsi geçen 1944 sürgününe kadar Gürcistan’ın güneybatı bölgesinde yaşamış yerli bir ahalidir. Bu halk çok eski Gürcü kaynaklarında Kıpçak ve Bun-Türk olarak anılmaktaydı. Günümüzde bu halk, kendisini Türk olarak tarif etmekte ve Türkçe konuşmaktadır. Sürgünden önce aynı bölgede Kürtçe ve Hemşince konuşan küçük Müslüman gruplar da vardı. Ancak sürgün edilen nüfusun büyük çoğunluğunun ana dili Türkçe idi. Bölgenin ahalisi hiçbir zaman bağlı olduğu devlete asi olmamıştır.
Yıllar boyu Rus hükümetinin elinde acımasızca yönetilen bu halk, İkinci Dünya Savaşı’nda da 40 bin evladını SSCB ordusuna vermek zorunda kalır. Daha bu yiğitler savaşdayken, kalan yaşlılar ve kadınlar Ahıska-Borcom demiryolu inşasında çalıştırılır. Ne hazindir ki kendi elleriyle döşedikleri demir yolunda, gelen ilk trenlerle -hem de hayvan vagonlarıyla- bu halk bir sürgüne, bir ölüm yolculuğuna sürüklenir. Savaş sonunda çoğu sakat olarak dönen askerler için geride ne evleri, ne yurtları ne de aileleri vardır artık..
(A.K.T)