Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Kasım 2006       Mesaj #279
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yalnızlık ve Ölüm
Necat Dilaver

Ölüm yalnızlığın kutsanmasından başka bir şey değildir. Hayat dediğimiz eziyet dolu yalnızlığı yenme çabasının sonudur ölüm. Final yine yalnızlıktır. Kaçınılmaz son.


Ölüm yalnızlığın kutsanmasından başka bir şey değildir. Hayat dediğimiz eziyet dolu yalnızlığı yenme çabasının sonudur ölüm. Final yine yalnızlıktır. Kaçınılmaz son.
Tabutlar niye tek kişiliktir?
Bir sonu olduğunu bilerek yaşamak ne zor. Ama en zoru o sonun tam tarihini bilmek galiba. Ya da hayır ben bilmek isterdim ne zaman öleceğimi. Ne değişirdi hayatımda , bence hiçbir şey.
Yalnızlık alıştırma belki de ölüme. Ama şöyle bir sorun var ki, sanırım insanlar bunu öbür dünya inanışıyla aşmaya çalışıyorlar. Ölümün arkada bıraktıkları sorunu. Aslında ölüm hem kendimize hem arkada kalanlara büyük bir ispat yalnızlığımızın sonunun olmadığına dair.
Nasıl yaşarsak öyle ölürmüşüz. Aslında doğru olabilir bu. Çünkü hayatta yalnız olduğumuzu ancak ölürken anlarız ve ne acı ki yine yalnızızdır . Yo acı değil, gerçek.
Cenaze törenlerine herkes gitmiştir. Oradaki o terk edilmişlik, o yalnızlık hissini nerede bulabilirsiniz. Bu törenlerde herkes, buna ölünün yakınları da dahil bir an önce hayata yani işlerine dönmek isterler. Çünkü ölümü yani yalnızlığın mutluluğa dönüştüğü tek anı sevmezler, nedense?
Yalnızlık ve ölüm birbirinin kaderi gibidirler. Hiç durmadan kurban verirler birbirlerine biz fanilerden.
Kendimizi en zayıf, en mutsuz yani ölü gibi hissettiğimiz an, yalnız olduğumuzu hissettiğimiz an değil midir?
Bu yüzdendir ki yalnızlıktan neden korkulursa ölümden de o yüzden korkulur. Ölüm korkusunu yenmenin en iyi yolu yalnızlığa alışmak, yalnızlığı sevmek, yalnızlığı kabullenmektir.