Arama

Frédéric Chopin - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Kasım 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Frédéric Chopin (1810-1849)

Ad:  chopin.PNG
Gösterim: 1826
Boyut:  62.9 KB
Frédéric Chopin
Günün gündüzle geceye bölünmesi gibi Chopin'in hayatı da ikiye bölünmüştür. Annesi Polonyalı, babası Fransız'dı. Kırk yıla yakın süren ömrünün yarısı Polonya'da ikinci yarısı Fransa'da geçti. Yirmi yaşına kadar canlı hareketli bir çocuktu, Fransa'ya gittikten sonra durgun, küskün ve hastalıklı bir insan oldu. Kişiliği de ikiye bölünmüştü. Bir halk çocuğuydu ama kibar çevrelerde oraya aitmiş gibi davranmak için kendini zorlardı. Duyguluydu, sıkılganlığından dolayı acılarını belli etmemeye çalıştı ve bu nedenle büyük acılar çekti. İç dünyasını sadece piyanosu ve besteleriyle ortaya çıkarıyordu. Bir müzik tarihçisinin dediği gibi o piyanoca konuşuyordu. Duyguları derindi, ateşi yangın değil, bir kor parçasıydı. Bütün sanatını, yaratıcılığını piyanonun üzerinde toplamıştı. Chopin bir hasret bestecisiydi. Memleketindeyken müziğini dünyaya duyuracağı günlerin özlemiyle başka ülkelerin hasretini çekerdi. Bir akşam saatinde memleketinden ayrılmak zorunda kaldı, kısacık yaşamı boyunca memleket hasreti ile yanıp tutuştu.
Chopin müzik tarihinin gelmiş geçmiş en iyi piyano müziği bestecisi olarak kabul edilir. Tek bir enstrümanı kullanarak, Mozart, Beethoven, Bach gibi en büyükler arasında yerini almıştır.
Chopin 1810 yılında Polonya’da doğdu. Fransız asıllı babası, aristokrat ailelerin çocuklarına özel Fransızca dersi veriyordu, daha sonra Varşova Lisesi’ne öğretmen oldu. Chopin ilk müzik derslerini Polonyalı annesinden aldı. 6 yaşına geldiğinde, dehası ortaya çıkan besteci oldukça yaratıcı düzenlemeler yapmaya başladı. Bunun üzerine Zvyny’den ders almaya başladı. Bach, Mozart ve Beethoven’ın eserlerini inceledi.
1822’de Varşova Konservatuarı’na yazılan Chopin, Joseph Elsner’den, kontrpuan dersi aldı. Constantia Gladkowska’ya aşık olan besteci, 16 yaşında ilk bestelerini sevgilisi için yaptı. Bu arada, öğrencisinin dehasını anlayan Elsner bir tavsiye mektubu yazarak, Chopin’in Avusturya’ya gitmesini sağladı. Besteci Viyana’da birinci piyano konçertosunu çaldı. Ardından 1829 ile 1830 yılları arasında çeşitli kentleri gezen Chopin bir dizi konser verdi. Ancak Viyana klasik akımın merkeziydi, Chopin’in kullandığı serbest formlar burada pek ilgi çekmedi. Bunun üzerine Chopin, 1831 yılında sadece Lizst, Berlioz gibi müzisyenleri değil aynı zamanda Hugo, Balzac gibi yazarları, Delacroix gibi ressamları buluşturan, Romantik Dönemin sanat başkenti Paris’e yerleşmeye karar verdi.
Tam bu arada Polonya ve Rusya arasında bir savaşın başlamak üzere olduğunu öğrendi. Paris’e gitmeden önce, evine eşyalarını toplamaya giden Chopin’den, çocuklarının güvenliğini düşünen ailesi, bir daha Polonya’ya gelmeyeceğine dair söz vermesini istedi.
Sözünü tutan Chopin, 1831’de Paris’e yerleştikten sonra, bir daha geri dönmedi, ancak Polonya’yı çok seven Chopin, bir arkadaşının hediye ettiği, Polonya toprağıyla doldurulmuş gümüş kupayı, yanından ömrü boyunca ayırmadı, hatta bu kupa, öldükten sonra da vasiyeti üzerine mezarına gömüldü.
Babası Fransız olduğu için, Chopin Fransa’ya alışmakta çok zorluk çekmedi.
Zengin ailelerin çocuklarına piyano dersleri vererek geçimini rahatlıkla sağlayabiliyordu. Maddi sıkıntısı olmayınca, Chopin çok iyi bir piyano virtüözü olmasına karşın, büyük konser salonlarında çok az çalmış, daha çok küçük topluluklara ev konserleri vermeyi yeğlemiştir.
Chopin Lizst tarafından, ünlü yazar George Sand ile (Aurore Dudevant) tanıştırıldı. 1839’da çift birlikte Mallorca’ya gitti. Chopin 24 prelüdünün büyük kısmını bu dönemde tamamladı. 1847 yılına kadar Sand’in Nohant’taki evinde birlikte yaşadılar. George Sand, sağlığı oldukça bozulan Chopin’e bir çeşit annelik yapıyordu. Sağlığına rağmen, bu yıllar Chopin’in en verimli olduğu, en güzel eserlerini yazdığı yıllardır. 1847 yılında Sand’in çocukları çiftin ilişkisinin sona ermesine yol açtı.
Ayrılığın ardından İngiltere’ye giden Chopin, bu seyahatten oldukça zayıf düşmüş olarak döndü. Aradan bir yıl geçmeden, 1849 yılında, genç yaşta veremden öldü.
Chopin, çalış tekniği olarak Mozartçı geleneği devam ettirmiş, piyanonun kullanım imkânlarının gelişimine katkıda bulunmuştur.
Bir konçertante duo, bir piyano-çello sonatı ve gençliğinde bestelediği 17 melodi (ölümünden sonra yayımlandı) bir yana bırakılırsa, Chopin yalnızca piyano için yazmıştır. Bunlar dört grupta toplanabilir: Klasik tarzda olanlar (rondolar, çeşitlemeler, konçertolar, sonatlar), halk müziğinden kaynaklananlar (polonezler ve mazurkalar), serbest tarzda olanlar (scherzo’lar, impromptu’ler, noktürnler, baladlar, prelüdler, etüdler) ve çeşitli parçalar (valsler, barkaroller, bolero vb.)
Biri iki piyano, biri de orkestra için yazılmış olan beş rondosu ve dört defter tutan tüm çeşitlemeleri virtüozlara göredir. Yirmi yaşından önce bestelediği iki piyano konçertosu Hummel’in etkisini taşırsa da, op. 21'in adagio’su, gerçek bir dehanın erken yaşta belirişi olarak kabul edilir. Üç sonat’ın “cenaze marşı” olarak bilinen ikincisi, ünlü marşıyla birlikte düşsel bir dünyayı çağrıştırır (son bölüm). Üçüncü sonatıysa, sağlam yapısıyla, daha gelenekçi bir anlayışa dönüşü belirtir.

Elli dolayında mazurka ve yirmi dolayında Polonez, Chopin ile Polonya'yı birleştiren somut bir bağ gibidir. Bunlar, Polonya halk müziğinden kaynaklanan cüretli armoni yenilikleri ve büyük bir yazım çeşitliliği gösterir.
Chopin'in öğretici yapıtları (27 etüd; op.10 [1833], op.25 [1827; 1840] ve 4 balad [1836-43]) ile şiirselliğini ve melodi dehasını ortaya koyan yapıtları (19 noktürn [1827-46], 25 prelüd [1839; 1841] ve 4 impromptu [1834; 1838-43]), derin ve özlü bir lirizmi yansıtır ve bestecinin üslubunun özünü oluşturur.
Chopin'in müziğindeki melodi zenginliği, klavyeyi kullanma dehası, armoni duyarlığı ve düşgücü, herhangi bir edebi dayanağa gereksinim duymaksızın, bir iç zorunluluktan kaynaklanır. Fa minör fantezi (1842), Ninni (1845) ve Barkarol (1846), bestecinin değişik biçimler aramaktan hoşlandığı o şiirsel dünyadan görünümler sunar. Kimi zaman da Bolero, Tarentelle ve ünlü valsler gibi kısa parçalarla kendini dile getirdi. Kaynaklarını gelenekte bulmuş olmakla birlikte Chopin’in sanatı, Faure, Debussy ve Ravel’in getireceği sarsıntıları haber veren XIX. yy’ın ilk yarısını yansıtır.