Arama

Enver Paşa - Tek Mesaj #2

KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
25 Kasım 2006       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Ad:  enver paşa3.jpg
Gösterim: 1928
Boyut:  52.8 KB

ENVER PAŞA


türk asker ve devlet adamı
(İstanbul 1881 - Balcuvan, Tacikistan, 1922).

Sürre emini Ahmet Bey ile eşi Ayşe Hanım'ın altı çocuğundan biri. Manastırlı olan aile, Enver'in doğumundan bir süre sonra yeniden Makedonya'ya göçtü. Enver Manastır Askeri rüştiyesi'ni (1894), İstanbul Soğukçeşme askeri idadisi'ni (1897), Harp okulu'nu (1899) ve sınıf İkincisi olarak Harp akademisi’ni (1902) bitirdi. Kurmay yüzbaşı rütbesiyle Makedonya'nın çeşitli bölgelerinde eşkıya ve komitacı takibi işlerinde başarılı etkinliklerde bulundu. Binbaşı rütbesiyle 3. Ordu' nun Manastır'daki genel karargâhına atandı (1906).

Merkezi Paris'teki Jön Türkler hareketinin bir kolu olarak Selânik'te kurulan OsmanlI hürriyet cemiyeti’ne (sonra ittihat ve Terakki) 12. üye olarak katıldı ve bu gizli örgütün yaygınlaşması için çaba gösterdi. Selânik merkez komutanı ve eniştesi albay Nazım Bey’in öldürülmesi girişiminden cemiyet üyeleri, özellikle Enver Bey sorumlu tutulunca, kendine bağlı birliklerle Makedonya dağlarına çıkarak Abdülhamit H’ye karşı bir ayaklanmayı başlattı (1908). Çok geçmeden ön-yüzbaşı (kolağası) Resneli Niyazi ve Ohrili Eyüp Sabri (Akgöl) beyler de onu izlediler. Abdülhamit II, Meşrutiyeti yeniden ilan zorunda kaldı. Enver Meşrutiyetin ilanından sonra Makedonya genel müfettişliğine atandı, devrim ve özgürlüğün başlıca kahramanlarından biri olarak yüceltildi.

"Kahramanı hürriyet" ilan edildi, Berlin askeri ataşeliğine atandı (1909). Meşrutiyet karşıtı 31 Mart vakası (13 nisan 1909) üzerine Türkiye’ye dönerek Yeşilköy’de Hareket ordusu saflarına katıldı. Bu harekâtın kurmaybaşkanlığtnı üstlendi, italyanlar’ın Trablusgarp’a saldırmaları üzerine (eylül 1911) Berlin'deki görevinden ayrılarak Arnavutluk üzerinden Bingazi' ye geçti; Bingazi mutasarrıflığına ve cephe komutanlığına atandı. Italyan kuvvetlerine karşı başarılı bir savunma savaşı vermesi sonucu yarbaylığa yükseldi (1912). Balkan savaşı başlayınca (8 ekim 1912), öteki gönüllü türk subaylarıyla bir likte (Fethi [Okyar], Mustafa Kemal [Ata türk], Nuri [Conker] vb...) Türkiye’ye döndü ve düşman kuvvetlerinin Çatalca'da durdurulmasında önemli rol oynadı. Ancak düzenlenmesinde öncülük ettiği bir karşı saldırı başarısızlıkla sonuçlandı.

İttihat ve Terakki cemiyeti’nin büyük kongresine katılarak arkadaşı Talat Bey'in genel sekreterliğe (kâtibi umumi) getirilmesini sağladı (1913). OsmanlI devletinin Balkanlardaki egemenliğine son veren Londra konferansından sonra bir grup subayın başında "Babıâli baskım" adıylsfanılan hükümet darbesini gerçekleştirdi. Harbiye nazırı Nazım Paşa’nın ittihatçı Yakup Cemil tarafından öldürüldüğü, sadrazam Kâmil Paşa'nın zorla görevden alındığı ve İttihat ve Terakki yanlısı Mahmut Şevket Paşa nın sadrazamlığa getirildiği bu baskın (23 ocak 1913) sonunda ittihat ve Terakki partisi iktidarda söz sahibi oldu. Balkan savaşı'nın ikinci evresinde, başka cephelerde savaşan bulgar ordusunun hiçbir direnişi ile karşılaşmadan başında bulunduğu birlikle Edirne’ye girmesi üzerine (23 temmuz 1913) “Kahramanı hürriyet" lakabına bir de “Edirne fatihi" unvanını ekleyen Enver Bey, askerlik alanında olduğu kadar siyasal alanda da hızla tırmanışa geçti. Rütbesi albaylığa (18 aralık 1913), kısa bir süre sonra generalliğe (mirliva) [5 ocak 1914] yükseltildi ve istifa etmek zorunda kalan Ahmet izzet Paşa' nın yerine Harbiye nazırlığına getirildi.

Bu arada, Mehmet V’in (Sultan Reşat) yeğeni Emine Naciye Sultan ile evlenerek "damadı şehriyari” oldu (5 mart 1914). Böylece konumu iyice güçlenen Enver Paşa, Harbiye nazırı olarak ordunun gençleştirilmesi işlemini gerçekleştirdi; alaylı subayların çoğunun görevine son verdi ve bir bölüm subay ve generalin hak edilmeden yükseltilmiş rütbesini indirdi. Silahlı kuvvetlerin siyasetten uzak durması için özen gösterdi, ordunun kilit noktalarına kendi görüşlerini paylaşan ve yakın arkadaşları olan genç subayları getirdi, askerin üniformasını yeniden düzenledi, okur yazarlığın yaygınlaşması için eski türkçe harflerin basitleştirilmiş bir şekli olan ve “enveriye yazısı" adıyla anılan bir abeceyi uygulamaya çalıştı.

Ayrıca, birçok alman subayını türk ordusunda danışman olarak görevlendirdi. Siyaset alanındaysa, Paris'te Cemal Paşa ve Bükreş'te Talat Bey tarafından itilaf devletleri delegeleriyle yapılan sonuçsuz görüşmelerden sonra, Almanya ile işbirliği siyaseti doğrultusunda, Rusya’ya karşı gizli bir türk-alman ittifak antlaşması imzalanmasında başrolü oynadı (2 ağustos 1914). Ağustos ortalarında Goben ve Breslau adlı savaş gemileriyle türk sularına sığınan alman amirali Souchon ile görüştü; gemilerin Karadeniz’e çıkması ve Rusya’ya karşı saldırıya geçmesi üzerine Çarlık Rusyası savaş ilan etti ve OsmanlI devleti, Almanya yanında Birinci Dünya savaşı'na girdi (14 kasım 1914).

Tasarladığı doğrultuda gelişmemesi üzerine savaşın yazgısını giderek Almanya'nın yazgısına bağladığı gibi, türk ordusunu da, savaşı yalnız kendi ülkelerinin çıkarları açısından değerlendiren alman komutanlarının yönetimine bıraktı. Harbiye nazırı olarak komutanlığını üstlendiği 3. Ordu'nun Doğu cephesinde rus kuvvetlerine karşı giriştiği Sarıkamış kış harekâtı (ocak 1915), tam bir bozgun ve türk birliklerinin yenilgisi, adeta yok olmasıyla sonuçlanınca, savaş gücünü iyice yitirmiş 3. Ordu’nun komutanlığını Hafız Hakkı Paşa’ya devrederek İstanbul'a döndü. Bundan böyle hiçbir cephede komutanlık üstlenmedi. Harbiye nazırlığı yanında padişah adına baştomutan vekili olduktan (26 nisan 1915) sonra, alman genelkurmayının isteği doğrultusunda Süveyş kanalına karşı başlatılan Cemal Paşa komutasında ve alman güdümündeki saldırı da başarısızlığa uğradı. Aynı yıl korgeneralliğe (ferik) yükseldi. Türk ordusunun Çanakkale savaşları'nda (nisan 1915 - ocak 1916) kazandığı büyük zafer sarsılan durumunu yeniden güçlendirdi.

Ardından Kut ül-Amare'de İngiliz generali Tavvnshend’in tutsak alınması ve Kafkasya cephesinde Ruslar’a karşı elde edilen başarılar üzerine rütbesi orgeneralliğe (birinci ferik) yükseltildi (1917). Ancak, gerekli donanımdan yoksun ve yedi cephede çarpışmaktan yorgun türk kuvvetleri Filistin, Irak ve Suriye'de 1917 baharından başlayan İngiliz saldırıları karşısında sürekli yenilgiye uğrayınca, 1918 güzünde askeri durum kurtarılamaz boyutlara ulaştı. Sadrazam Talat Paşa ve kabinesi kaçınılmaz olan ateşkes görüşmelerinin başlamasını kolaylaştırmak için görevden ayrıldı (14 ekim 1918). ittihatçıların önde gelenleri başta Enver, Talat, Cemal paşalar bir alman denizaltı gemisine binerek (2 kasım 1918) önce Odesa’ya, oradan da Berlin'e (aralık 1918) kaçtılar. İstanbul'da ise, ittihatçılara karşı başlatılan kovuşturma ve tutuklamalar sonucu divanı harp (26 aralık 1918) Enver, Talat, Cemal paşaların rütbelerini geri aldı ve gıyaplarında ölüm cezasına çarptırdı (5 temmuz 1919).

Bu arada, Enver Paşa, öteki ittihatçılar gibi kimliğim gizleyerek, Ali Bey adı altında 1918-1919 kışlarını Berlin’de geçirdi. Arkadaşlarıyla ittihat ve Terakki'yi yeniden örgütleme çalışmalarına girişti. Gizlice Moskova'ya gitmek için bir pilotla anlaştıysa da havada bozulan uçağın zorunlu iniş yaptığı Litvanya’da tutuklanarak hapse atıldı ve ancak kimliği kanıtlandıktan sonra salıverildi. Berlin'e dönünce, hapiste bulunan bolşevik önderlerden Kari Radek'i hücresinde ziyaret ederek (ağustos 1919) onun aracılığıyla bu kez Moskova'ya gitmeyi başardı (1920). Orada Sovyet dışişleri bakanı Çiçerin'le, Lenin’le ve Bekir Sami Bey başkanlığındaki Ankara hükümeti'nin Moskova'ya gönderdiği türk delegeleriyle görüştü; böylece Mustafa Kemal Paşa ile resmen ilk bağlantısını kurdu. Sovyet yöneticilerin desteğinde İslam ihtilal cemiyetleri ittihadı'nın kurulduğunu açıkladı ve bunun yönetici kurulu olarak Halk şûraları ftrkası'nı oluşturdu. Bunlardan birincisi uluslararası bir müslüman devrim hareketi olacak, İkincisi de örgütün Türkiye'ye özgü kolunu temsil edecekti. Bakü'de düzenlenen Doğu halkları kurultayı'na, İslam ihtilal cemiyetleri ittihadı adına katıldı. Burada yeterince destek bulamayınca Sovyetler'in Türkiye ve başka müslüman ülkelerdeki milliyetçi hareketleri gerçekten desteklemeyip sadece bir oyalama taktiği uyguladıkları düşüncesini edinmiş olarak Berlin’e döndü (ekim 1920).

Bu görüş ışığında, amcası Halil Paşa’yı (Kut), sovyet dışişleri bakanıyla görüşerek ellerindeki türk savaş tutsaklarıyla Kafkasya'nın müslüman halkından kuracağı bir ordunun başında Anadolu'daki direniş hareketine katılmasını sağlamakla görevlendirdi. Kendini de Anadolu'da yürütülen Kurtuluş savaşı'nın başkomutanı gibi görerek Berlin’de silah satın almaya başladı. Ancak, Sovyetler’ce benimsenen bu öneri, Mustafa Kemal Paşa tarafından reddedilerek sonuçsuz kaldı. Talat Paşa'nın öldürülmesi üzerine (15 mart 1921), ittihat ve Terakki cemiyeti'nin başlıca önderi durumuna yükseldi. Yeniden Moskova'ya gitti (26 şubat 1921). Moskova'daki Ankara hükümetinin büyükelçisi Ali Fuat'ı (Cebesoy) kendi komutasında bir orduyla Kurtuluş savaşı'na katılmak için iknaya uğraştı, ayrıca bu konuya ilişkin olarak Mustafa Kemal Paşa’ya uzun bir mektup yazdı, red cevabı aldı. Yunanlılar'ın Ankara üzerine başlattıkları genel saldırının gelişmesi üzerine (30 temmuz 1921) TBMM'de yer alan bir grup eski ittihatçı, Mustafa Kemal Paşa’nın yerini Enver'in alması için yoğun çalışmalara giriştiler.
Ad:  enver paşa4.jpg
Gösterim: 1796
Boyut:  51.9 KB

Temmuz 1921'de Batum’a giden Enver, burada bir ittihat ve Terakki kongresi topladı. Bu arada Sakarya zaferi (2-13 eylül 1921) onun Anadolu’ya bir kurtarıcı gibi girme umudunu boşa çıkarınca, Orta Asya müslümanlarını sömürgeci ingilizler'e karşı birleştirme ve bir Turan devleti kurma niyetiyle Batum'dan Buhara'ya gitti (ekim 1921). Ancak, sovyet devrimi yanlısı Osman Hoca önderliğindeki Genç Buharalılar partisi ona karşı çıkınca, sovyet karşıtı Özbek partisinin sürgündeki önderi Ahmet Zeki Velidi (Togan) ile bağlantı kurdu. Silahlı otuz adamıyla birlikte Buhara'dan ayrılarak Afganistan sınırı güneyinde bolşeviklere karşı savaşan Basmacılar’a katıldı (8 kasım 1921). Basmacı reislerinden İbrahim Lakay'ın ve ishan Sultan’ın birliklerini, Tacikler ve Kırgızlar’dan meydana getirdiği kuvvetleri komutası altında toplayarak Duşanbe'yi ele geçirdi ve oradaki sovyet garnizonunu tutsak aldı (14 şubat 1922).

Ardından "Buhara emiri ve halife vekili Seyit Enver" imzasıyla dağıttığı bildirilerle çevresine topladığı yaklaşık 30 000 kişilik düzensiz bir orduyla Horasan üzerine yürüdü. "Türkistan, Hive ve Buhara milliyetçi orduları başkomutanı” unvanıyla Sovyetler'e verdiği bir ültimatomla Kızılordu birliklerinin Buhara ve Horasan'dan çekilmelerini istedi (15 mayıs 1922). Ancak, iki taraf için de bir dönüm noktası olan Kafiran savaşı'nı yitirmesi sonucu (28 haziran 1922) basmacı reislerinden Devletment Bek komutasındaki kuvvetler dağılınca Kızılordu birlikleri Düşenbe ile Balcuvan'ı ele geçirdiler Dağlara çekilen ve savaştan vazgeçmeyen Enver, yeniden düzenlediği kuvvetlerle sayıca çok üstün rus birliklerine karşı Balcuvan üzerine giriştiği bir süvari hücumu sırasında vurularak öldü (4 temmuz 1922).Vurulduğu yere yakın Çeken köyünde bir çınar altına gömüldü. Türk-sovyet hükümetlerinin işbirliği sonucu orada kendisine özel bir mezar yaptırıldı.

Yazısı (enveriye yazısı), kalpağı (enveriye kalpak), bıyığı (enveriye bıyık) osmanlı aydın ve asker çevrelerinde uzun süre moda olan Enver Paşa Almanlaröa Enverland diye anılmaya başlanan imparatorluğun yazgısını beş yıl (1913-1918) elinde tuttu. Kimilerince Osmanlı devletini Birinci Dünya savaşı'na sokarak parçalanmasına yol açtığı gerekçesiyle suçlanırken, kimilerince de bir yurtsever ve hiçbir engelden yılmayan gözüpek bir asker olarak yüceltilir.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Eylül 2016 02:36
Gerçekçi ol imkansızı iste...