Arama


virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
27 Kasım 2006       Mesaj #10
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

Kocanın Hak ve Sorumlulukları


A) Kadının Kocasına İtaat Etmesi Ve Bunun Sınırı:


Evli kadının kocasının evinde oturması, mutat ev işlerini yapması ve çocuklarının eğitim ve bakımıyla uğraşması, itaat kapsamına girer. Diğer yandan peşin konuşulan mehrini teslim eden koca, eşinin cinsel yönlerinden yararlanma hakkına sahip olur. Kadın önemli bir özrü bulunmadıkça, kocasının cinsel isteklerini geri çeviremez.
Kadının kocasına itaat yükümlülüğünün delili şu ayettir: "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır." (el-Bakara, 2/228.)
Hz. Peygamber (s.a.s) de şöyle buyurmuştur: "Eğer bir kimsenin başka bir kimseye secde etmesini isteyecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim." (Ebü Davud, Nikah, 40; Tirmizî, Rada, 10; İbn Mace, Nikah, 4; A. b. Hanbel, IV, 381, VI, 76, V, 228. Tirmizi bu hadise «hasen» demiştir.) "Bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse, cennete girer." (İbn Mace, Nikah, 4; Tirmizi, Rada, 10, Tirmizi bu hadise "hasen, garib" demiştir.)"Erkek, eşini yatağına çağırınca, gelmekten kaçınır ve bu yüzden erkek ona kızgın olarak sabahlarsa, melekler sabaha kadar bu kadına lanet eder." (Buhari, Bed'ü'l-Halk, 7; Ebu Davud, Nikah, 40; Tirmizi, Rada, 10)

Koca, eşinin görüşüp görüşemeyeceği kişi veya aileleri belirleme hakkına sahiptir. Yukarıda belirttiğimiz, kocasından izinsiz çıkabileceği durumlar dışında kadın izinsiz olarak evden çıkmamalıdır. Ancak eşlerin birbirine güveni tam olur ve aile çevresi güvenilir durumda bulunursa, koca bu konuda eşine serbestlik de verebilir. Koca, haklı bir nedene dayanarak karısının mescide veya başka yere çıkmasını yasaklarsa, kadının buna uyması gerekir.
Abdullah İbn Ömer (r.a)'ten şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir kadın Allah'ın elçisine gelerek; Ey Allah'ın Rasülü! Kocanın karısı üzerindeki hakkı nedir? diye sordu. O da; kadının, kocasının evinden ondan izinsiz çıkmamasıdır, dedi. Çıkarsa ne olur? sorusuna Hz. Peygamber; "Allah, rahmet ve gazap melekleri, bu kadına tövbe edinceye veya evine dönünceye kadar lanet eder" dedi. "Eşine zulüm yapan bir koca olması halinde de mi durum aynıdır?" sorusuna Hz. Peygamber; "Zalim bile olsa" cevabını vermiştir. (Ebü, Davud, Nikah, 40; İbn Mace, Nikah, 4; Darimî, Nikah, 38.)
Kadının eve bağlı olması onun oraya hapsedildiği ya da kafes arkasına, dar bir alana sıkıştığı anlamına gelmez. Kadın için evi, en hayırlı yerdir. Evi onun mescidi, huzur ve mutluluk yuvasıdır. Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Kadın örtülmesi gerekli olan bir varlıktır. Evden dışarı çıkınca şeytan gözünü ona diker. Kadın için Rabbının rahmetine en yakın olduğu yer evinin içidir." (Tirmizî, Rada', 18.)

Bu durum kadının evden dışarı çıkınca tesettüre riayet etmesini gerektirir. Çünkü örtünme kadın için koruyucu bir perde vazifesi görür. Kötü niyetli bakışları kırar ve kadın kendisini güvende hisseder.
Kadın nafile oruç için kocasından izin almalıdır. Çünkü kocanın eşi üzerindeki cinsel hakları nafile oruçtan önde gelir. Nitekim Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Bir kadın için, kocası yanında iken ondan izinsiz nafile oruç tutması ve evine ondan izinsiz bir yabancının girmesine izin vermesi helal değildir." (Buharî, Nikah, 86; eş-Şevkanî, Neylü'l-Evlar, VI, 211.)

B) Kadının Evlilikle Üstlendiği Emanetleri Koruması:


Kadın kendi iffetini koruduğu gibi, kocasının bulunmadığı zamanda onun şeref ve namusunu, evini, malını ve çocuklarını da koruması gerekir. Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Sizin kadınlarınız üzerindeki haklarınız; hoşlanmadığınız kimselere yataklarınızı çiğnetmemeleri ve onları evinize sokmamalarıdır." (Ebu Davud, Menasik, 56; Tirmizî, Rada', 11; İbn Mace, Nikah, 3, Menasik, 84; Darimî, Menasik, 34.)
Bir İslam toplumunda her mü'minin yönetimi altında olanlardan sorumlu olduğunu bildiren şu hadis, bu konudaki genel ölçü ve prensibi belirlemektedir:
"Sizin herbiriniz bir çobansınız ve herbiriniz güttüğünden sorumludur. İslam devlet başkanı bir çobandır, bir erkek aile fertlerinin başında bir çobandır. Kadın kocasının evi ve çocukları üzerinde bir çobandır. Kısaca sizin herbiriniz bir çobandır ve her çoban da güttüğünden sorumludur" (Buhari, Cum'a, 11, Ahkam, 1, Cenaiz, 32, İstikraz, 20, Vesaya, 9; Müslim, İmare, 20; Ebu Davud, İmare, 1, 13)

C) Eşlerin Birbiriyle İyi Geçinmesi:


Kadın kocası ile iyi geçinmeli, koca da eşine karşı daima iyi muamele etmelidir. Eşlerin birbirine eziyet etme ve zulüm yapma hakları yoktur. Muaz b. Cebel (r.a)'ten nakledildiğine göre Allah'ın Rasulü şöyle buyurmuştur. "Dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin kıyamet gününde eşi olacak olan Huri, eziyet eden kadına şöyle seslenir: "Allah seni helak etsin, bu adama eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir, yakında senden ayrılıp, bize kavuşacak." (Tirmizî, Rada', 19; ibn Mace, Nikah, 62; A. b. Hanbel, V, 242.)

Başka bir hadiste en hayırlı kadının nitelikleri şöyle belirlenir: "Kadınların en hayırlısı, kendisine baktığın zaman seni sevindiren, emrettiğin zaman sana itaat eden ve senin yokluğunda kendisini ve senin malını koruyan kadındır" (Ebu Davud, Zekat, 32; İbn Mace, Nikah 5; İbn Kesir, Muhtasar Tefsir, I, 385) Bundan sonra Allah'ın Rasulü şu ayeti okumuştur: "Erkekler kadınlar üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince; önce onlara öğüt verin, yataklarında yalnız bırakın. Bunlar yarar sağlamazsa dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür." (en-Nisa, 4/34)

D) Kadını Te'dip Etme Hakkı:


Hayırlı ve İslam'a uygun olan bir işte, kadın kocasına karşı gelirse, kocanın onu eğitme ve cezalandırma hakkı söz konusu olur. Eşler sürekli olarak bir arada yaşarken, her birinin çeşitli problemleri olabilir. Koca, evin dışında, günlük iş ve mesleği gereği çeşitli sıkıntılarla karşılaşabilir. Kadın da gerek kendi ve gerekse çevresi ile ilgili sıkıntı ve streslere girebilir. Böyle bir durumda onların birbirine anlayışla davranması ve kırıcı olmaktan kaçınması gerekir. Ancak kimi zaman da önemli bir neden olmaksızın, kadın çeşitli kaprislerin etkisi altında kocasına manevî eziyet yapma yoluna gidebilir. Onun meşru istek, emir ve tekliflerine sürekli karşı çıkması kocayı da çileden çıkarır. Bu durum ciddî geçimsizliklere yol açar.
Kadın böyle bir ortamda yeniden anlayışlı bir tutum içine girerse koca ona karşı olan te'dip uygulamasını bırakmalıdır. Çünkü ayette; "Eğer size itaat ederlerse, kendilerini incitmek için başka bahane aramayın" (en-Nisa, 4/4) buyurulur. Diğer yandan iyi huylu ve saliha kadınların te'dibe ihtiyaçları yoktur. Ayette şöyle buyurulur: "İyi kadınlar itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri, kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır" (en-Nisa, 4/4). Ancak geçimsiz olan ve sürekli olarak kocasının meşru isteklerine karşı gelen kadın da te'diple yola getirilir.

Kur'an-ı Kerim'de kadının itaatsizliği "nüşûz" terimi ile ifade edilir. Nüşûz arapça mastar olup sözlükte; geçimsizlik çıkarma, serkeşlik yapma, kocaya karşı itaatsizlik etme, kocanın karısına karşı buğz edip asi olması gibi anlamlara gelir. İtaatsiz kadına "naşize" denir. Nüşûz teriminde kadının kocasına kafa tutup baş kaldırması ve kendisini üstün sayıp itaatini ortadan kaldırması anlamı vardır. Müfessirlerin tesbit ettiklerine göre; kadının kocasına isyan etmesi, koku sürünmemesi, kocasını cinsel birleşmekten men etmesi, kocasına daha önceleri yaptığı güzel muameleyi değiştirmesi, kocasından hoşlanmaması, kocasının şer'î mesken olarak belirlediği evde onunla birlikte oturmayıp, onun istemediği bir yerde oturması kadının itaatsiz halleri arasında sayılabilir. (bk. en-Nisa, 4/4; el-Mücadele, 58/11; el-Kurtubî, el-Cami li Ahkami'l-Kur'an, 1. baskı, Beyrut 1408/1988, V, 112; Elmalılı Hamdı Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İst.t.y., II, 558.)
Kadının kocasına itaatsizliği durumunda izlenecek yol Kur'an-ı Kerîm'de şöyle belirlenir: "Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara gelince; önce onlara öğüt verin, vazgeçmezlerse yataktarında yalnız bırakın, yine yarar sağlamazsa dövün." (en-Nisa, 4/4.)
Bu ayet kocaya aşağıdaki sıraya göre te'dip hakkı vermektedir.
1) Öğüt verme: İtaatsiz olan kadına önce yumuşak bir dille ayet ve hadislerdeki hak ve sorumluluklar hatırlatılır. Yüce Allah'ın iyi geçim istediği ve kocanın meşru istekleri konusunda üstün bir hakka sahip olduğu bildirilir. (bk. el-Bakara, 2/228; en-Nisa, 4/19.) Yine Hz. Peygamber'in şu hadisleri hatırlatılır: "Eğer bir insanın başka birisine secde etmesini emretseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim." (Ebü Davud, Nikah, 40; Tirmizî, Rada, 10; İbn Mace, Nikah, 4.) "Bir kadın kocasının yatağını terkederek geceyi geçirirse sabaha kadar melekler ona lanet eder." Başka bir rivayette "kocasının yanına dönüp elini onun elinin üzerine koyuncaya kadar" ilavesi vardır. (Müslim, Nikah, 120, Talak, 10; Darimi, Nikah, 38; İbn Hanbel, II, 255, 348, 386.) Eğer güzellikle söyleme ve uyarma bir sonuç vermezse, ikinci tedbire başvurulabilir. Bu da kadını yatağında yalnız bırakmadır.

2) Yatağında yalnız bırakma: Kadın kocasına itaat etmez olur veya evden izinsiz ve habersiz çıkıp giderse kocası istediği süre kadar onu yatağında yalnız bırakabilir. Ayette; "İsyandan vazgeçmezlerse onları yataklarında yalnız bırakın" (en-Nisa, 4/4) buyurulmuştur. İbn Abbas, bunu; "Eşinle birlikte yatağında yatma" şeklinde tefsir etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s), eşlerinin fazla dünyalık istemeleri üzerine onlardan ayrı kalmış ve bir ay süreyle yanlarına girmemiştir. (bk. el-Bakara, 2/226, 227; Buharî, Savm, 11, Salat, 18; Nikah, 91, 92, Talak, 21; Tirmizî, Talak, 21, Nesaî, Talak, 32; İbn Hanbel, l, 235, II, 31, 56, 298.) Ancak eşler arasındaki konuşma ve selamlaşmanın kesilmesi üç günü aşmamalıdır. Nitekim Allah'ın elçisi şöyle buyurmuştur: "Hiçbir mü'min için üç günden fazla süreyle kardeşini terketmesi helal olmaz" (Buharî, Edeb, 57, 62; Müslim, Birr, 23, 25, 26; Ebu Davud, Edeb, 47.)
Yatakta yalnız bırakmanın kapsamına; kocanın eşiyle birlikte yatmaması veya eşine sırtını dönüp yatması ve onunla cinsel temasta bulunmaktan kaçınması gibi davranışlar da girer. (el-Kurtubî, a.g.e., V, 112.)

3) Kocanın eşini te'dip gayesiyle dövmesi: Kadının yatakta yalnız bırakılması da bir yarar sağlamazsa o, bir çeşit disiplin ve eğitim amacıyla, bedeninde iz bırakmayacak biçimde dövülebilecektir.
İslam'da prensip olarak insanın dövülmesi yoktur. Hz. Peygamber (s.a.s)'in dövmeyi yasaklayan çeşitli hadisleri nakledilmiştir. "Allah'ın kullarını dövmeyiniz" (Ebu Davud, Nikah, 42; İbn Mace, Nikah, 51; Darimî, Nikah, 34) "Müslümanları dövmeyin" (İbn Hanbel, l, 404) "Kadınları dövmeyin" (Ebu Davud, Nikah, 41.) hadisleri bunlar arasındadır. Hz. Aişe'den (Ö. 58/677) şöyle dediği nakledilmiştir: "Rasülullah (s.a.s) kendi ailesinden hiçbir kadını dövmediği gibi hiç bir hizmetçiyi de dövmemiştir. Yine O, Allah yolunda olma veya Allah'ın yasaklarına saygısızlık gösterilme yahut Allah için intikam alma dışında hiçbir şeye eliyle vurmamıştır." (Müslim, Fadail, 79; İbn Mace, Nikah, 51; Darimî, Nikah, 34; İbn Hanbel, VI, 229; eş-Şevkani, Neylü'l-Eyty, 211.)
Kadına vurmanın çirkinliğini göstermek üzere Allah'ın Rasulü şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz eşini köleye vurur gibi dövüp de, sonra akşam olunca da onunla cinsel temasta bulunmasın." ( Buharî Nikah, 93, Tefsîru Sure, 91/1'; Müslim, Cenne. 49; Tirmizî, Tefsîru Süre, 91; İbn Mace, Nikah, 51; İbn Hanbel, IV, 17.)
Diğer yandan İslam'da kimi suçların cezası değnek vurma (celde) olarak belirlenmiştir. Bekarların zinasında yüz, (en- Nur, 24/3.) namuslu kadına zina iftirası atana seksen, (en-Nur, 24/3.) ve içki içene seksen (es-Serahsi, el-Mebsut; XXIV, 30; İbnü'l-Humam, Fethu'l-Kadir, IV, 185) değnek cezası örnek olarak verilebilir. Suçu işleyen köle olursa bu cezalar yarı sayıda uygulanır. (Cevat Akşit, İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esasları, İstanbul, 1976, s. 53, 54) Buna göre vahiy ve sünnette öldürücü olmayan, yara ve iz bırakmayan ölçüde celde cezası yer almış, Allah'ın elçisi ve dört halife tarafından da uygulanmıştır. Kocasına karşı isyan durumunda bulunan kadını te'dip hakkı da bu nitelikte bir müeyyide olmalıdır.

Ünlü müfessir el-Kurtubî (ö. 671/1273) kadını dövmeden söz eden ayeti şöyle tefsir etmiştir: "Allahü Teala ilk olarak kadınlara güzel öğüt verilmesini, sonra yatağın ayrılmasını, bu iki müeyyideden bir sonuç alınamazsa dövmeyi emretmektedir. Bu sonuncusu eşlerin barışmasına ve kadının aile içinde yeniden kendine düşeni yapmasına yardımcı olur. Ayetteki darb, iz bırakmayan hafif bir darptan ibarettir. Bu yüzden bununla kemik kırılmaz ve cariyede bir kusur söz konusu olmaz. Bundan kastedilen iyilik (salah) olup, başka bir şey değildir. Dövme, kadının fizik varlığına zarar verirse tazminat söz konusu olur. Nitekim hocanın okuttuğu öğrenciyi dövmesinde de durum aynıdır. Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Kadınlarınız konusunda Allah'tan korkun. Şüphesiz siz onları Allah'ın bir emaneti olarak aldınız ve onların cinsel uzuvlarını Allah'ın kelimesi (nikah akdi) ile kendinize helal kıldınız. Sizin onların üzerindeki hakkınız; yataklarınızı sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer bunu yaparlarsa onları hafifçe dövebilirsiniz" (Müslim, Hacc, 47; Ebü Davud, Menasik, 56; İbn Mace, Menasik, 84; Darimî, Menasik, 34.) Amr b. el-Ahvas, Veda haccı sırasında Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Dikkat ediniz! Kadınlara hayrı tavsiye edin. Onlar sizin yanınızda yardımcılarınız olup, apaçık bir kötülük işlemedikçe, onlar üzerinde hayırdan başka bir şeye sahip değilsiniz. Eğer açık kötülük işlerlerse, onları yataklarında yalnız bırakın ve iz bırakmayacak şekilde hafifçe dövün. Eğer size itaat ederlerse, onların aleyhine başka bir bahane aramayın." (Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Mace. Tirmizi bu hadise "hasen-sahih" demiştir.) en-Nisa suresi 19. ayette yer alan "açık bir kötülük (bi ******tin mübeyyine)" ifadesinden kastedilen; kadının, kocasının hoşlanmadığı kimseleri eve alması ve kocasını kızdırmasıdır. Bununla zina kastedilmemiştir. Çünkü zina haram kılınmış olup, ona had cezası konulmuştur. Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Ma'rufi (iyi ve meşru) olan konularda size asi oldukları zaman bırakmayacak şekilde karılarınızı dövebilirsiniz" (bk. Müslim, Hacc, 147; Tirmizî, Rada', 11; Ebü Davud, Menasik, 56; İbn Mace, Nikah, 2, Menasik, 84; İbn Hanbel, V, 73) Ata b. Ebî Rabah, İbn Abbas'a "iz bırakmayan dövme (darb gayru'l-Muberrih)"nin ne olduğunu sorunca o, "kadına misvak gibi bir şeyle vurmak"tan ibaret olduğunu söylemiştir. Diğer yandan Hz. Ömer eşine vurunca bu konuda kınanmış ve şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.s)'den eşini döven kimsenin bu konuda sorumlu olmadığını işittim." (bk. Ebu Davud, Nikah, 42; İbn Mace, Nikah, 51; el-Kurtubi, a.g.e., V, 113)
Sonuç olarak, günümüz feminizm görüşünü savunanların karşı çıktıkları ve İslam'ı çağın dışında göstermeye çalışırken dayandıkları delillerden birisi de, İslam'ın kimi durumlarda kadının te'dip edilmesine cevaz kapısını açmasıdır.
Yukarıdaki üçlü tedbir dikkatlice incelendiğinde önce güzel öğüt verme, bundan sonuç alınamazsa, yatağında yalnız bırakma ve sonunda kadın isyanına devam ederse korkutma ve eğitme gayesiyle hafifçe dövme esasının getirildiği görülür. Bütün bu tedbirler kendisini kocasından üstün tutan ve onun otoritesini hiçe sayarak isyan eden kadınlara karşı alınmıştır. Özellikle üçüncü aşamada, kadına vurma bir kalemle veya eldeki bir misvak çubuğu ile vurarak onu uyarmayı da kapsamına almaktadır.
Diğer yandan eşler arasında bir geçimsizlik bulunduğuna göre, saldırgan durumunda olan kadına karşı kocası gerektiğinde kendisini savunacak ve yine ona te'dip gayesiyle karşılık verebilecektir.
Ancak Hz. Peygamber'in günlük hayatta hiçbir kadına eliyle vurmadığı, suçlu kadınlar dışında insanlara dayak atılmasını yasakladığı dikkate alınırsa, mü'minin eşini güzel öğütle ve gerekirse yatağında yalnız bırakarak eğitme yoluna gitmesi gerekir.
Diğer yandan yukarıdaki tedbirlerin "nüşüz" durumundaki kadınla ilgili olduğunda şüphe yoktur. Naşize kadın ise, kocasına isyan durumunda olan ve ona itaat dışına çıkan kadındır. Hatta üçüncü ve son aşama olan "dövme" kapsamına, kocasına fiilen saldıran, onu dövmek veya yaralamak üzere harekete geçen bir kadına karşı, erkeğin kendini savunması eylemleri de girer. Bu yüzden hiç bir neden olmaksızın eşine keyfi olarak dayak atan bir kocanın buradaki tedbirlerle bir ilgisi düşünülemez. Böyle bir durumda kadının ilgili yerlere şikayet ederek, zulme engel olma hakkı vardır. Bunun yanında geçinemeyen eşlerin "hakeme" başvurarak bu yolla sulh olma veya evliliği sona erdirme imkanları da söz konusu olur. Aşağıda hakem üzerinde duracağız.
E) Eşlerin Hakeme Başvurması:
Eşler arasında geçimsizlik uzar ve yukarıda sözünü ettiğimiz tedbirlerden bir sonuç alınamamış bulunursa bir sonraki ayette "hakeme başvurma" yöntemi öngörülür. "Eğer karı île kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse, Allah karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir." (en-Nisa', 4/35.)
Bu ayette hitap hakimleredir. Koca geçimi ve aile içinde disiplini sağlamada muvaffak olamamışsa, eşlerden birinin hakime başvurarak hakem tayini isteme hakkı vardır. Hakemlerin eşlerin hısımlarından müslüman, erkek, yükümlü, evlenme ve boşanmanın esaslarını bilen kimseler arasından seçilmesi daha uygundur.
Hakemlerin görevi yalnız arabuluculuk mudur? Yoksa boşama yetkileri var mıdır? Ebu Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'e göre, eşler özel yetki vermedikçe hakemlerin boşama hakkı yoktur. Çünkü onlar vekil durumunda olup, verilen yetki dışına çıkamazlar. Ayette hakemlerin yetkisi ise "lslah"tan ibarettir. Ancak eşler hakemlere özel yetki vermişse bu takdirde boşamaları mümkündür.
İmam Şafiî'den bir görüşe göre, hakem yalnız arabulucu olup, vekil yetkilerini kullanır. Başka bir görüşüne göre ise hakem "hakim" demektir. Bu yüzden tarafların rızası olmasa bile hakemler gerekli görürlerse boşamaya da karar verebilirler. (es-Sabunî, Tefsîru Ayati'l-Ahkam, Dımaşk 1397/1977, l, 472.)

F) Kadından, Aybaşı Veya Lohusalık Sonunda Boy Abdesti Almasını İsteme Hakkı:


Bir koca eşinin ay hali veya lohusalık sonunda yahut cünüplük durumunda boy abdesti almasını isteme hakkına sahiptir. Çünkü ay hali ve lohusalıktan temizlenmeyen eşiyle koca cinsel temasta bulunamaz. Cünüplükten temizlenmeyen kadın da ibadet yapamaz. Buna göre dinî emirleri yerine getirmeyen veya yasaklardan kaçınmayan kadına, kocası İslamı tebliğ etme ve gerektiğinde velayet-i te'dip hakkını kullanma ve Allah'ın namaz, oruç gibi emirlerini ısrarla yerine getirmeyen eşini boşama hakkına sahip olur. Benzer durumlarda boşama yetkisi almış olan kadının da evliliği sona erdirme hakkı söz konusu olur.
Koca İslam ülkesinde zimmet ehli olan hristiyan veya yahudi bulunan esini, ay hali veya lohusalık sonrasında yıkanmasını isteyebilirse de onu cünüplükten dolayı yıkanmaya zorlayamaz. Çünkü bu durum erkeğin onun cinsel yönlerinden yararlanmasına engel değildir. (ez-Zühayli, a.g.e., VII, 341, 342; Döndüren, Delillerilyel İslam Hukuku, s: 329)
Son düzenleyen Safi; 2 Temmuz 2016 04:41