Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2014       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mevsimleri ve insan ilişkisi-etkileşimi hep merak edilip ilgi çekmiştir. Her bir mevsim bir çok sanatcıya ilham kaynağı olmuştur. Şairler şiirler yazmış, ressamlar mevsimine özgü resimler çizmiş, edebiyatçılar en güzel edebi eserlerini yazmıştır. Mevsimlerdeki atmosfer insanın beyin dalgalarını değiştirip, farklı iklimlere götürebilir. Diğer yandan, kişinin içinde bulunduğu ruhsal atmosfer de mevsimi algılamada değişiklik yaratabilir.

Çoğunlukla, ilkbaharda doğanın canlanması, bir çoğumuzda kıpırtıya, canlılığa sebep olur.
Metabolizmamız değişmeye, hızlanmaya başlar. Her ilkbahar yaşam için yeni bir başlangıçtır adeta… O yıl için yapılacak işlerin planları yapılır. Bütün kış adeta uyuyormuş da uyanmış gibi bir moda geçeriz. Bu durum aslında yeni başlangıçlar için bir fırsattır. İnsan doğa gibi kendini yenileyebilir ve yeni hedeflere doğru yol alabilir. Bu açıdan ilkbahar gerçekten iyi bir fırsat sunar.

Fakat genetik olarak metabolizması doğaya ters çalışan bazılarında ilkbahar çöküş mevsimidir. Diğerlerinin aksine bu insanlar kendilerini yorgun, bitkin ve çökkün hissederler. Hiçbir şeyden zevk alamazlar. Evlerinin perdelerinden güneşin içeriye girmesine mani olurlar. Yatağa girip uyumak isterler ve yaparlar… Diğer insanların canlılığı, neşesi onlara batmaya başlar. Asabi, alıngan, kırılgan olurlar. Bu insanlar “Mevsimsel Depresyon” yaşarlar.

Her mevsime göre kendimizi, psikolojik ve fiziksel olarak hazırlamamız gerekir. Fiziğimizde yapacağımız bazı değişiklikler, imaj değişiklikleri; alışkanlıklarımızda değişiklikler ya da yeni ilaveler bizi motive eder… Bunun için aşağıdaki “on altın kuralı” her mevsime daha kolay adapte olmak için yararlı bir rehber olabilir.
Son düzenleyen Safi; 9 Mayıs 2016 21:08