Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2014       Mesaj #54
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
. ÇERKESÇE YAŞAMAMALI MI?!.

. “Çerkesçe Öğrenim”e ilginin azalmasının nedenleri çoktur. Ancak
en başta gelen nedeni, “Slav Yazısı” prangasının ona vurulmuş
olması ve bu durumun; üniversitelerin dilbilimle ilgili akademik
çevreleri ile Çerkes Sivil Toplum Kuruluşları yöneticileri tarafından,
Çerkes Toplumu'nun arzularına aykırı biçimde ısrarla savunulmasıdır.
. Dünyanın en mükemmel kitapları, en iyi öğretim dokümanları, en
iyi öğretmenleri sağlansa da; Çerkes Dilleri’ne uymayan, onların
yazılarını yeterince "okunuşlu ve kullanışlı" duruma getiremeyen,
başka bir ifade ile söz konusu dillerde, insanın algılama ve ruhsal
yapısına uygun bir yazı oluşturamayan “Slav Yazısı” ile; Çerkes
Dilleri’nin yeni nesillere yaygın olarak öğretilebilmesi mümkün
değildir. Slav Yazısı ile Çerkes Dilleri’ni öğrenenlerin sayısı, o dilleri
unutanların sayısının % 3' ü kadar dahi olamayacaktır. Çünkü Slav
Yazısı, teknik olarak Çerkes Dilleri’ne uygun olamamaktadır. Slav
Yazısı’nın imlâsı bu dillere ağır gelmektedir. Bu durum, iki nedenden
kaynaklanmaktadır. Adıgece’nin ses özellikleri ile Slav Harfleri’nin
orfografik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu hususu biraz
açacak olursak; Adıgece’nin ünsüz sesleri çok olup, çok ünsüzlü
hecesi olan kelimelerinin miktarı ile bunların kullanım yoğunlukları
fazladır. Slav Yazısı’nın ise, dik çizgilerle oluşan harflerinin miktarı
çoktur. Bu harfler; çok ünsüzlü hecesi olan kelimelerin yazılarını
metin (tekst) içerisinde yeterli olarak “okunuşlu ve kullanışlı” duruma
getirememektedirler. Slav Yazısı ile yazılmış Adıgece bir metin
içerisinde; çok ünsüz harfli hecesi olan kelimelerin harflerinin
seçilmeleri, seslerinin anlaşılmaları, bunların anlamlarının okuma
süresince zihinde tutulması zor olmaktadır. Bu sebepten dolayı
Slav Yazısı ile yazılmış Adıgece yazıların okunmaları zevkli değil,
tam aksine sıkıcı ve sıkıntılı olmakta, bu durum ise, insanı Adıgece
yazı yazmaktan ve Adıgece’yi kullanarak çalışmaktan soğutmaktadır.
. Başka şekilde söylemek gerekirse; bu dillerin kendi doğal kullanışlı
yazı sistemlerinin öğretimde kullanılmasına müsaade edilmediği ve
ısrarla dayatılan yazı sistemi de bu dillerde kullanışlı olamadığı için,
Çerkes Dilleri’ni bilenler dünyada gittikçe azalmaktadır. UNESCO
da bu dillerin kısa zaman içinde öleceklerini belirtmekten başka bir
şey yapmamaktadır. UNESCO’nun esas görevlerinden birisi de, bu
“Kültürel Jenosid”i durdurmak olması gerekirken tam aksine olarak
olaya seyirci kalmayı tercih etmektedir. Bu durumlar görüldüğü ve
bilindiği halde; Slav Yazısı’nın Çerkes Dilleri’nde kullanılmasına
devam edilmesi için ısrar edilmektedir. Rus Yönetimi'nce; bu dillerde
yazı değişikliği yapılamayacağı hakkında, kanunla yasak getirilmiştir.
Bu yasak, çok haksız bir durumdur. İnsan haklarının ayaklar altına
alınmasıdır. Bu durum; insan haklarının genel olmadığını, ancak
uygun görülen halklar için söz konusu olabileceğini göstermektedir.
. Çerkesler, yaşayabilmek için kendilerini savunma dışında
dünyada hiçbir ulusa ve insanlara saldırmamışlar ve onlara herhangi
bir zarar vermemişlerdir. Ama Çerkesler’e en ağır jenosid
uygulanmıştır. Fiziki jenosid yeterli görülmemiş, jenosidden arta
kalan insanların % 90’ı öz vatanlarından sürülmüşlerdir. Bunların
% 90’ı da sürgün yollarında ölmüştür. Bu kadar zülum de yeterli
görülmemiş, sağ kalanların üzerinde bu güne kadar devam eden
acımasız bir “Kültürel Jenosid” uygulanmıştır. Bu da yeterli
bulunmamış ki, diyasporada kültürel bakımdan tam da nefes
alabilecekleri bir sırada, bir takım gizli temaslarla “Slav Yazısı”
prangasının diyasporadaki insanlara da vurulması sağlanmıştır.
Şimdi ise, bu pranga sayesinde Çerkes Kültürü’nün ihyâ olacağı
söylenerek Çerkes Toplumu ile alay edilmektedir!..
. Dünya’daki bilim insanları ve akademisyenler; Çerkes Dilleri’ne
ve Çerkes Kültürü’ne sahip çıkmazlarsa, kısa bir zaman içinde bu
diller ve Çerkes Kültürü dünyadan tamamen silinecektir. Çerkesler’in,
dillerini ve kültürlerini yaşatmak için önlem alabilmeleri mümkün
değildir. Çünkü, sadece kanunla yasak konulmakla kalınmamış, bir
takım gizli temaslarla “yazı prangası”nın diyasporadaki insanlara da
vurulması sağlanmıştır. Slav Yazısı teknik olarak Çerkes Dilleri’ne
uymasa da, Çerkesler bu yazıyı kullanmak zorundadırlar. Bunun
anlamı şudur: Çerkesler; dillerinin ve kültürlerinin ölümünü, elleri
bağlı olarak seyretmek zorundadırlar. Bu ne biçim bir adalet?!. Ne
kadar haksız ve hazin bir durum!..
. Değerli akademisyenlere, bilim insanlarına ve vicdanı olan bütün
aydınlara soruyorum: Lütfen aynı haksızlığın size de yapıldığını bir
düşünün! Öyle bir dünyada siz mutlu olabilir misiniz?!. Konunun çok
üzücü olan bir tarafı da; Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerindeki bilim
insanlarının, akademisyenlerin bu kültürel jenoside ses
çıkarmamaları ve Türkiye’deki akademisyenlerin ise bu kültürel
jenoside katkıda bulunmalarıdır. Kanaatime göre Çerkes Dilleri ve
Kültürü; dünya ülkelerine ve insanlığa zararlı değildir. Tam aksine
Çerkes Kültürü; dünyaya güzellikler, moral değerleri, insani değerler,
güzel duygular ve sanatlar katmaktadır... Bu nitelikleri taşıyan Çerkes
Kültürü’nün ve onun dili Çerkesçe’nin yaşamaması mı gerekiyor?!.
. Çerkes Dilleri ve Çerkes Kültürü’nün yaşayabilmesi için onun,
ilk önce teknik olarak kendisine uymayan “Slav Yazısı” prangasından
muhakkak kurtarılması gerekmektedir. Kafkasya'daki kimi cesaretli
Çerkesler de “Slav Yazısı'nın Çerkes Dilleri’ne uymadığını" açıkça
ifade etmektedirler. Ama her ne hikmetse, Slav Yazısı'nın bu dillerde
kullanılmasına devam edilmesi için bizim akademisyenlerimiz başta
olmak üzere çok ısrar edilmektedir. Âdeta "Slav Yazısı'nın Adıgece'yi
boğmasına seyirci kalınması ve hatta marifetli kişi ve kuruluşlarca
bu kültürel jenoside katkıda bulunulması" için bütün dünya anlaşmış
gibidir. Ne diyelim, dünyaya hayırlı olsun…(!..)
. Ancak kanaatime göre yanlış yapılmaktadır. “Kültürel Jenosid”i
uygulayanlar ile onlara çanak tutanlar, aslında kendilerinin çukurlarını
kazmaktadırlar!.. Yeterli bir inceleme yapıp etraflıca düşünürlerse,
yaptıklarının ve haksız uygulamalarının çok yanlış olduklarını, kendi
çıkarlarına da uygun olmadıklarını görebilirler!.. Gene de şövence
düşünüş ve tutumlarında ısrar edeceklerse, artık kendileri bilirler…
Ama yanlışlarının gelecekteki acısını muhakkak hissedeceklerdir!..
Demek ki onlar, GRİ BİR DÜNYAYI tercih ediyorlar. Bu durumda
kendilerine, “GRİ DÜNYANIZ SİZLERE HAYIRLI OLSUN!..” demekten
ve iyilikler dilemekten başka yapılabilecek bir şey yoktur… Bizler de,
artık içi boş sözlere kanmamayı öğrenmeliyiz.
. Madem Çerkes Dilleri ile Çerkes Kültürü’nün yozlaştırılmadan
yaşatılması sahiden istenmiyor, o halde niye bu insanlar boş yere
oyalanıyor?!. Onların zamanları kendilerinden niye çalınıyor? Bu
insanlara dürüst olarak davranılsa da, “Artık Çerkesçe’nin ve Çerkes
Kültürü'nün yaşatılmasına gerek duyulmadığı” kendilerine söylense
ve ona göre davranılsa daha doğru ve etik bir hareket olmaz mı?!.
Çerkesler, kendilerine dürüst olarak davranılmayı hak etmiyorlar mı?!.
. Adıge Toplumu'ndan bir kişi olarak; Türkiye'nin ve Dünya'nın
akademik çevreleri ile dilbilim insanlarına şunu söylemek istiyorum:

. ÇERKESÇE’NİN ÖLMESİ; SİZLER İÇİN, HERKES İÇİN VE DÜNYA
İÇİN HİÇ DE İYİ OLMAYACAKTIR!..

. Yılmaz Özcan
. 29.11.2014