Arama


Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Mart 2015       Mesaj #64
Avatarı yok
Yasaklı
Antarktika Buzulları Tehlike Sinyali Veriyor
Araştırmalar, Antarktika'nın eriyen buzullarının tehlike sinyali verdiğini söylüyor. Her yıl milyarlarca ton buzulun eridiğine dikkat çeken uzmanlar, son 50 yılda sıcaklıkların 3 derece arttığına vurgu yapıyor.Antarktika'da hızla eriyen buzullar dünyayı yeniden şekillendirebilir. Uyarı, iklim değişikliğiyle ilgili çalışma yapan uzmanlar tarafından yapıldı. Son 50 yılda sıcaklıkların 3 derece artmasının böyle bir sonuca yol açtığı vurgulandı.Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi’nin (NASA) uydu hesaplamalarına göre son dönemde yılda 130 milyar ton buz denize karışıyor.Bu,102 katlı 356 bin Empire State binasına ya da 1.3 milyar olimpik havuza eşit bir rakam.

Artık Geri Dönülmez Bir Noktaya Gelindi!
Kıta ısındıkça okyanuslar da ısınıyor. Uzmanlar artık geri dönülemez bir noktada olunduğunu sıklıkla dile getiriyor.İklim değişikliğinin Antartika'daki rüzgarın şeklini değiştirdiği, sıcak suyun kuzeye, Batı Antarktika buzulunun altına yöneldiği, bunun da erimeyi hızlandırdığı belirtiliyor. Bugünkü şartlarda okyanuslar yılda 0.3 milimetre kadar yükselecek. Erime bazı uzmanların tahmin ettiği gibi durdurulamazsa, deniz seviyesindeki yükseliş hızlanacak.

En kötü senaryoya göre deniz seviyesindeki artışın yüzyıl içinde 3 metreyi bulabileceği belirtiliyor. Bunun gerçekleşmesi durumunda New York ve Çin'in Guangzhou gibi ünlü kıyı kentleri her yıl 1 trilyon dolarlık sel zararıyla karşı karşıya kalacak.Uzmanlar dünyanın kaderinin buzulların erime hızına bağlı olduğuna, birçok adanın tamamen suyla kaplanacağına ve iklim değişikliğini önleyecek adımların gecikmeden atılması gerektiğine dikkat çekiyor.

Elektronik Çöp Dağları Geri Dönüştürülemiyor
2014'te dünya çapında çöpe atılan 41,8 milyon tonluk elektronik eşyanın %60'ı eski mutfak, banyo ve çamaşırhane cihazlarından oluşuyor.Birleşmiş Milletler Üniversitesi'nden araştırmacıların hazırladığı rapora göre çöp dağlarının çoğunluğunu eski mikrodalga fırınlar, çamaşır ve bulaşık makineleriyle diğer elektrikli ev eşyası oluşturuyor.Bu eski eşyanın sadece %16'sı gerektiği şekilde geri dönüşüm ve yeniden kullanım sürecinden geçiriliyor.Araştırmaya göre dünyada en çok elektronik çöp atan ulus ABD, kişi başına en çok elektronik çöp üretilen bölge ise Avrupa.

Elektronik Çöp Raporu
Rapora göre, ulusal düzeyde hesaplamalarda, 2014'te en fazla elektronik çöp oluşturan ulus, 7 kilotonun üstüne çıkan Amerikalılar oldu. Çin, 6 kilotunun biraz üzerine çıkarak ikinci sırada, Japonya 2,2 kilotonla üçüncü sırada yer aldı. Kişi başına üretilen çöp miktarı esas alınarak yapılan hesaplamada ise, Avrupa ülkelerinin elektronik eşyayı en fazla çöpe atan bölge olduğu belirlendi. Norveç'te her yurttaş 28,4 kg. kadar elektronik eşyayı çöpe atıyor. Afrika'da ise kişi başına düşen elektronik çöp miktarı 1,7 kilogram.

Yeni Modeller Dayanıksız
Raporda, evde kullanılan elektronik araç gereçlerin giderek arttığına ve günümüzde üretilen beyaz eşyanın eski modeller kadar uzun ömürlü olmadığına işaret edilerek, bunun sonucunda da elektronik çöp dağlarının yükseldiği kaydedildi.BM Üniversitesi'nin Rektörü David Malone, elektronik çöplerin değerli bir kentsel maden oluşturduğunu ve bunların geri dönüşüm için kullanılabileceğini söyledi.

Elektronik Çöp Değerli Bir Kaynak

41,8 milyon ton elektronik çöpün, 16 milyon ton demir, 1.900 kiloton bakır ve 300 ton altın ile paladyum gibi diğer değerli madenleri içerdiği belirtildi. Rapor, bu kaynakların toplam değerinin 35 milyar dolar olduğunu kaydetti. David Malone ayrıca, çöpe atılan beyaz eşyada, kurşun gibi zehirli maddelerin yoğun olarak bulunduğunu ve bu nedenle elektronik gereçlerin dikkatli bir şekilde ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Dünya Yeni Bir Yok Olma Safhasına Giriyor
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, Dünya’nın yeni bir yok oluş safhasına girdiği ve bundan en çok insanların zarar göreceği belirlendi.Stanford, Princeton ve Berkeley gibi üniversitelerin sunduğu rapora göre omurgalı hayvanlar normale oranla 114 kere daha hızlı bir şekilde yok olmaya başladı.Araştırmacıların söylediğine göre Dünya altıncı en büyük kitlesel yok oluş safhasına girdi. Böyle bir olayın 65 milyon yıl önce Dünya’ya büyük meteorun çarpması sonucu dinozorların yok olmasıyla gerçekleştiği vurgulandı.

Araştırmacı Gerardo Ceballos, bunun devam etmesine izin verildiği takdirde dünyanın kendini yenilemesinin milyonlarca yıl alacağını ve insan türünün normalden daha erken yok olmaya başlayacağını bildirdi. Omurgalı canlıların yok oluşunu tarihsel açıdan inceleyen bilim adamları, son zamanda gerçekleşen yok oluş oranının tüm zamanlara göre 114 kat daha hızlı olduğunun görüldüğünü açıkladı. Yapılan araştırma, 1900 yılından bu yana 400’den fazla omurgalı canlının yok olduğunu gösterdi. Böyle bir kaybın normalde 10 bin yılda gerçekleşmesi gerektiği de araştırmacılar tarafından vurgulandı. İklim değişikliği, kirlilik ve ormansızlaştırma bunlara neden olarak gösterilirken, ekosistemin tahrip edilmesi sonucu üç insan nesli sonunda arılar aracılığıyla polenleşme gibi faydaların da yok olacağı belirtildi.

Stanford Üniversitesi’nden Prof. Paul Ehrlich, “Tüm dünyada pek çok türün yürüyen bir ölü haline geldiğine yönelik bir sürü örnek var” dedi ve ekledi: “Tutunduğumuz dalı kesiyoruz.” Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) her yıl 50 canlı türünün yok olmayla karşı karşıya olduğunu kaydetti. IUCN, amfibilerin (iki yaşamlılar) yüzde 41, memelilerin ise yüzde 25 oranında nesillerinin tükenme riskiyle karşı karşıya kaldıklarını belirtti. IUCN ayrıca son zamanlarda en fazla nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan canlının lemur olduğunu ifade etti.

Lemurların yüzde 94’ünün tehlike altında olduğunu ve beşten fazla lemur türünün neslinin tükenmek üzere olan hayvan türlerine girdiğini aktaran IUCN, habitatları Madagaskar olan lemurların doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi ve bu türün avlanmasının da bunun en büyük nedeni olduğunu kaydetti.Duke Üniversitesi Profesörü Stuart Pimm de geçen yıl Dünya’nın 6. en büyük yok oluş safhasına girdiğini fakat yok oluş oranının geçmişe göre 114 değil, bin kat daha fazla olduğunu açıklamıştı.Araştırmacılar, biyoçeşitlliğin bu dramatik sonundan kaçınmanın hala mümkün olduğunu fakat bunun için acil adım atılması gerektiğini vurguladı.

İklim Değişikliği Yeni Göç Dalgalarını Tetikleyebilir
ABD'deki bir araştırma şirketinin yaptığı "küresel iklim değişikliği" araştırmasına göre, 2050'li yıllarda, insanların bugün üzerinde yaşadığı alanların yaklaşık yüzde 70'inin sular altında kalacağı tahmin ediliyor. Bunun da aşırı sıcaklık, kuraklık ve savaşların tetiklediği göç dalgalarına, yaşam alanlarının sular altında kalmasından kaynaklanan yeni göçlerin ekleneceğini gösterdiği tespiti yapılıyor. ABD'li araştırma şirketi Pew, Kasım ayı sonunda Paris'te toplanacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (BMİDÇS) 21. Taraflar Konferansı (COP21) öncesinde yaptığı küresel iklim değişikliği araştırmasının sonuçlarını yayımladı. 40 ülkede yapılan araştırmada ortaya dikkat çekici sonuçlar çıktı.

Araştırmaya göre, ABD'lilerin yüzde 45'i, Kanadalıların yüzde 51'i, Fransızların yüzde 56'sı, Almanların yüzde 55'i ve İngilizlerin yüzde 41'i iklim değişikliğini büyük bir sorun olarak görüyor. Türkiye'de bu oranın yüzde 37, Hindistan'da yüzde 76, Brezilya'da yüzde 86, Endonezya'da yüzde 41 ve Çin'de yüzde 18 olduğu görüldü. Raporda, 2050'li yıllarda, küresel ısınma ve iklim değişikliği sebebiyle, insanların bugün üzerinde yaşadığı alanların yaklaşık yüzde 70'inin sular altında kalacağı tahmini yer aldı. Bunun da aşırı sıcaklık, kuraklık ve savaşlar ile yaşam alanlarının sular altında kalmasından kaynaklanan yeni göç dalgalarına neden olacağı belirtilerek, gerekli tedbirlerin acilen alınması gerektiği vurgulandı.

Türkiye için Durum Nedir?
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Uygulama ve Araştırma Merkezi ve TEMA Vakfı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş ise "Türkiye, iklim değişikliğinin, özellikle uzun süreli şiddetli kuraklıklar ve su kaynaklarının azalması, sıcaklıkların artması, orman yangınları, erozyon, deniz suyu seviyesinin yükselmesi, sel ve fırtına gibi olumsuz sonuçlarından etkilenebilir" dedi. Türkiye’de son 25 yıllık dönemde iklimin daha ılıman ve sıcak koşullara doğru değiştiğini hem de sıcak hava dalgalarının sıklığında ve şiddetinde farklılıklar yaşandığını vurgulayan Türkeş, "Türkiye gibi iklim sorunları olan ve iklim değişimlerinin etkilerine açık, hassas bir Akdeniz ülkesinde, iklim değişikliğiyle savaşım, uyum politika ve önlemlerinin birlikte ele alınması ve bütüncül, çok sektörlü, çok disiplinli bir anlayışla çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA (23 Kasım 2015)
Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2019 23:00