Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
04:29, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 26 Nisan 2024 - 04:29
Arama
MaviKaranlık Forum
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar - Süryaniler (Süryanilik)
-
Tek Mesaj #2
virtuecat
Ziyaretçi
2 Aralık 2006
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Süryani Tarihinde Bölünmeler
Süryanilerin tarihine baktığımızda karşımıza iki dönem çıkmaktadır:
Putperest Süryaniler
ve
Hıristiyan Süryaniler
. Süryaniler Mesih İsa'dan önce
putperest bir yaşam
sürmekteydiler. İsa'nın gelişiyle Hıristiyanlık, Kudüs'ten Antakya'ya oradan da Mezopotamya'ya doğru hızla yayılmıştır. Hıristiyanlığın Mezopotamya'da yayıldığı dönemlerde, bu bölgede yaşayan Süryaniler, bu yeni öğretiyi benimsemişler ve böylece onlar için artık yeni bir dönem başlamıştır.
Süryaniler
,
M.S 37
yılında seçtiği Hıristiyanlıkla birlikte kilise etrafında
kurumsal bir kimlik
kazanmıştır.
Antakya'dan sonra kurulan
Urfa
(
Orhoy
)
Süryani Kilise
'si ile bölgedeki bir çok halk Hıristiyanlığın şemsiyesi altında bütünleşmiş, İsa Mesih'in öğretisi etrafında yeni bir dünya düzeni oluşturulmuştur. Bu arada Hıristiyanlık da yerel kültürlerin etkisiyle kültürel gelişimine devam etmiştir. Dönemin ve bölgenin egemen gücü olan Roma imparatorluğu ve Bizans, Hıristiyanlık inancındaki etkin rolünü
4.
yüzyıldan itibaren ağırlıklı olarak hissettirmeye başlamıştır. Bu dönemde ortaya çıkan kristolojik tartışmaların temelini,
İsa
(Oğul) ve
Tanrı
(Baba) ilişkisi üzerine oturan
fikir ayrılıkları
belirlemiştir. Daha sonraları doğu ile batıyı, imparatorlukları ve kiliseleri birbirinden ayıracak olan bu teolojik tartışmalardan en çok Süryaniler etkilenmiştir. Bu dönem içerisinde Süryaniler, tarihçiler tarafından coğrafik olarak Batı ve Doğu Süryanileri olarak isimlendirilmişlerdir.
Batı Süryanileri
coğrafi olarak Diyarbakır, Antakya, Maraş, Urfa, Mardin, Midyat ve Nusaybin ve Suriye'de yaşayanları;
Doğu Süryanileri
ise İran, Irak ve Hindistan coğrafyasında yaşayanları tanımlamak için kullanılıyordu.
Bir
birlik anlayışı
içerisinde faaliyetlerini sürdüren
Batı Süryanileri
ile
Doğu Süryanilerinin
birbirinden ayrılmasında,
M.S 451
yılında toplanan
Kalkedon
(Kadıköy) Konsilinin önemli bir rolü vardır. Süryani kilisesi, Kalkedon iman ilkelerini kabul etmeyerek İstanbul Kilisesi'yle ilişkilerini kesmiştir. Bu ayrılıkta en önemli neden, Bizans'ın, Doğu'da Süryaniler tarafından kurulan kiliselere kendi görüşlerini empoze etmeye çalışmasıdır. Bu konsil'de öne çıkan isim ise Süryani asıllı olan ve konsil esnasında Bizans Kilise'sinin patriği olan
Mor
(Aziz)
Nastur
'dur.
Mor Nastur
ya da Süryanice'deki adı ile
Mor Barsawmo
, M.S 380 yılında Maraş'ta Batı Süryani anne ve babadan dünyaya geldi. Yüksek okul eğitimini
Antakya Akademisi
´nde aldı. Bu akademi Elen felsefesinin etkisi altında bir felsefe okuluydu. Mor Nastur´un iki onemli yardımcısı Süryani Malfoneleri (Öğretmen) Mor Teodor ve Mor Diyodor´du. Her ikisi de iyi filozoflardı ve
Mor Nastur
'un daha sonra tartışmaya açtığı
İsa'nin doğasi
konusunu bu hocaların yanında öğrendi. Bu ve buna benzer teoriler Antakya Akademisinde çok uzun bir süreden beri tartışılan, araştırılan ve incelenen konulardı. Ama daha sonraları İstanbul'da ki Bizans Kilisesi´ne patrik atanmasından sonra bu görüşlere yeniden el atmıştır. Bilinenlerin aksine
Mor Nastur
ruhbanlık hiyerarşisinde
yer almamıştır. Sadece bu ayrılıklıklarda etkili bir isim olmuştur.
Mor Nastur'dan önce bir çok Süryani bilge, Bizans otoriteleri tarafından sindirilmiştir.
Mor Nastur
´a da aynı sindirmeler yapılmak istendiği anda, Doğu Süryanileri protesto seslerini hemen yaşama soktular. Bu protestolar nedeniyle de Mor Nastur sürgün olarak çeşitli yerlere yollanır. Onun savunan herkese "
Nasturi
" damgası vurulur. Bu yetmiyormuş gibi,
Nasturi
diye lanse edilenlere, İsa´yı inkar anlamında, İsa'yi küçük düşüren "
Çift doğa
" yanlısı da ekleniyordu. Doğu Süryanileri üzerindeki baskılar
Mor Nastur
´dan sonra da uzun yıllar devam etmiştir. Bu anlaşmazlıkta Mor Nastur‘un görüşlerini benimseyen Süryaniler, tarihte
"NASTURİLER"
ismiyle anılmaya başlandı.
19. Yüzyılda
Nasturi Kilisesi ismini
Doğu Asuri Kilisesi
olarak değiştirmiştir. Bu arada
Batı Süryanileri
olarak adlandırılan
Antakya Süryani Kilisesi
de, bu dönemde yaşadığı baskılar sonucu yok olma tehlikesi geçiriyordu. Yok olma noktasına gelen Batı Süryanilerini
Yakup
Burdono
isimli genç bir Süryani rahip toparlamıştır.
578
yılında ölen Burdono, Urhoy'da (URFA) 543'de ayrı bir kilise örgütlenmesine gitmiştir. Yaşadığı dönemde 27 rahip ve yüzlerce papaz yetiştirmiş ve resmetmiştir. Bu kilise de
anti-Kalkedoncu
olarak bilinmiştir. Kilisenin adı daha sonraları Bizans otoriteleri tarafından küçümseyici anlamda
Yakubiler
adı ile tanıtılmıştır. (Günümüzdeki
SÜRYANİ ORTODOKSLAR
).
Ayrıca bu konsil sonrasında
bir
grup Süryani de Bizans İmparatoru Markian
‘ın yapabileceği
baskı
ve
zulüm
uygulamalarından korkup Kadıköy Konsil'inin aldığı kararları benimsemiştir
.
Bu Süryanilere de
,
konsilin kararını benimsemeyen Süryaniler tarafından
"MALKOYE MELKİT (Melkitler)"
denilmiştir. Bu isim Süryanice de "
Kralın Yandaşları
" anlamına gelmektedir. Uzun bir süre Bizans kilisesinin şemsiyesi altında Süryanice liturjik dille devam ettiler. Arap istilalarından sonra Bizans kilisesinden ayrıldılar. Dillerini daha sonraları Süryanice'den Arapça'ya çevirdiler. Bu topluluk günümüzde
Rum Ortodoks
adıyla anılmaktadır.
Malkoye Melkit
(
Melkitler
) adı verilen bu topluluk içerisinde
M.S. VII.
Yüzyıl‘da bir bölünme daha yaşanmıştır. Başını Aziz Maro'nun çektiği Lübnan‘daki Mor Marun Manastırı rahipleri ',
Melkit Patriği Maksimus
‘un savunduğu dini teorik -itikadi- görüşle ters düştüler ve "
MARONİT PATRİKLİĞİ
" adı verilen bağımsız bir patriklik kurdular. Bu patrikliğe bağlı insanlar
MARUNİLER
olarak anılmaya başlandılar. Bu Patriklik 13.Yüzyıl‘da Papalığa bağlandı. Diğer yandan
Rum Ortodoks (Melkit) Kilisesi
bireylerinden bir bölümü başka bir anlaşmazlık yüzünden Roma Papalık Kürsüsü‘ne bağlandılar. Bu topluluk,
1724
yılında
"Rum Katolik"
ismiyle, kendilerine ait bir Patriklik Merkezi kurdular.
hiç bir zaman Doğu Süryani Kilisesi'nin
1445
yılında
Nasturilik
‘ten kopan ve çeşitli nedenlerden dolayı Papalığa bağlanan
Kıbrıs Nasturi Metropoliti Timotheos
ve onunla birlikte hareket eden kalabalık kitle,
Papa IV. Evgin
tarafından
"Keldani"
adıyla nitelenmiştir. Bu şekilde Nasturilik‘ten kopup Katolik inancı benimseyenlerden oluşan bu kilise,
"KELDANİ KİLİSESİ"
olarak adlandırılmıştır
.
Bu kiliseye bağlı Süryanilere de
KELDANİLER
Antakya Süryani Kilisesi, 18. Yüzyıl içerisinde bir bölünmeye daha sahne oldu.
Episkopos Mihael Carve
‘nin önderliğini yaptığı bir grup Süryani, Papalığa bağlandı ve
"SÜRYANİ KATOLİK"
ismi altında bir Patriklik Merkezi kurdu. Aslında bu bölünmenin sancıları çok daha önceden başlamıştı. 1626 yılında Roma'da bulunan papalıkla dirsek temasına başlayan ve papalığa bağlanma yolunu arayan bazı Süryaniler, 1667 yılında yapılan patriklik seçiminde 2 adayın da eşit sayıda oy almasını bahane göstererek bu bölünmeyi gerçek hayata taşıdılar.
1773
yılında Süryani Katoliklik partikliği kurulmuştur.
19. asırda
Protestan misyonerlerinin (genelde Amerikalı ve İngiliz) Süryani bireyler arasında yürüttüğü çalışmalar sonucunda bazı Süryaniler'den
Protestanlığı benimseyenler
olur ve böylece
SÜRYANİ PROTESTAN
topluluğu da oluşur.. Protestanlık inancında ruhban sınıfı anlayışı olmadığı için bunların bağlı bulunduğu bir patriklik merkezi yoktur. Turabdin yöresinde Süryani protestanlara ait bir çok kilise bulunmaktadır. Fakat sayıları oldukça azdır.
Bu bölünmelerden ayrı olarak islam dinine geçen Süryanilerin varlığından bahsedilmektedir. Müslümanlığa geçen Süryaniler konusu gecmişte hiç araştırılmadığı için kesin çizgilerle bir şeyler belirtmek biraz zordur. Adına
MHALMİ
denen bu insanların önemli bölümü etnik olarak Süryani olabilirler. Mardin ve çevresindeki köylerde yaşayan
Mhalmi
'lerin bugün tüm köylerinin adı
Süryanice
'dir. Bu köylerde bugün cami ve mescide çevrilmiş bir çok tapınma yeri eskiden kilise ve manastırdı. Bugüne kadar Süryanilik ve hıristiyanlık adına yapılan bir çok gelenek aralarında devam etmektedir.
Mhalmi
'lerle ilgili elimizdeki tek kaynak Patrik Mor Afrem'in kaleme aldığı
Turabdin Tarihi
'dir. Burada
Mhalmi
'ler din değiştirmesi üzerine verilen ilk tarih 1609'dur. Bu topluluk geçmişte Süryani Ortodoks kilisesine bağlıydı.
Görüldüğü gibi tarihleri boyunca Süryaniler dini ve siyasi tartışmalar yüzünden devamlı
bölünmelere
uğramış ve başlangıçtaki etkinliklerini bu ayrılıklarla
kaybetmişlerdir
.
denilmiştir.
kaynak = süryaniler.com
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 04:29
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...