Arama

Zaman Nedir? (Sözlük) - Tek Mesaj #1

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Haziran 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ZAMAN a. (ar. zemari).
1. Olayların birbirini izlediği sonsuz bir ortam olarak düşünülen soyut, temel kavram: Bir olayı zaman ve mekân içindeki yerine oturtmak.
2. Şimdinin geçmiş olmasını sağlayan ve çoğunlukla dünyayı, varlıkları etkileyen bir güç olarak düşünülen kesintisiz hareket: Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Zamanın ilerleyişi, akışı. Zaman her şeyi unutturur. Zamanla her şey düzelir.
3. Ölçülebilir bir nicelik olarak düşünülen süre; vakit: Bu yöntem size zaman kazandı- nr. Her gün yollarda çok zaman kaybedi- yoruz. Bütün bunlar çok kısa zamanda gelişti.
4. Bu sürenin, belli bir olayın, bir eylemin gerçekleştiği sınırlı bölümü, an; belli bir işe aynlan, belli bir iş için alışılmış saatler; vakit: O zamana kadar böyle bir güzellik görmemiştim. Eve geldiğim zaman yağmur yağmaya başlamıştı. Ona nefes alacak zaman bırakmadınız, öğle zamanı. Uyku, yemek, iş zamanı.
5. önceden saptanmış ya da uygun olan an, vakit: Zaman geldi, artık kalkalım.
6. İçinde yaşanılan dönem: Zaman artık o zaman değil. Zamana ayak uydurmak.
7. Bir etkinlik, bir üretim türü, belli bir özellik vb ile belirlenen dönem; mevsim, vakit: Orak zaman. Kiraz zamanı.
8. Bir kimsenin yaşadığı, bir olayın, kimi koşul- lann belirlediği ya da sözü edilen dönem, çağ, devir, vakit: Atatürk'ün zamanında. Savaş zamanı. Kıtlık zamanı. Zamanın devlet adamlan.
9. Olaylar dizisi içinde tuttuğu kesin yer bakımından ele alınan, süresi belirsiz dönem: Geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman. O zamanlar Paris'te yaşıyordum. Kötü bir zamanda karşılaştık.
10. Bir iş için tanınan süre; mühlet, vakit: Soruları yanıtlayabilme- miz için bize biraz zaman verin.
11. Bir kimsenin istediği gibi yararlanabileceği süre, boş vakit: Zamanını boş işlere harcıyor. Bana ayıracak zamanınız var mı?
12. Uygun, elverişli an, ortam; fırsat, vakit: Ona bir ders vermenin tam zamanıydı. Kitap okuyacak zaman bulamıyorum.
13. Zaman bırakmak, zaman tanımak, bir iş için belirli bir süre vermek ya da ayıp mak. || Zaman doldurmak, bir şeyin saatini beklerken herhangi bir şeyle ilgilenmek. |l Zaman kazanmak -* VAKİT kazanmak. | Zaman kollamak, bir işi yapmak için fırsat beklemek, olanak yakalamaya çalışmak. || Zaman öldürmek, boş ve yararsız şeylerle vakit geçirmek. || Zaman vermek, bir işin yapılması için belirli bir süre ayırmak: Bize dört aylık bir zaman verirseniz bitiririz. || Zaman zaman, ara sıra, belli olmayan zamanlarda, kimi zaman: Buraya zaman zaman uğrar. |l Zamana uy mak, yaşama biçimini ve davranışlarını içinde bulunulan çağın gereklerine, koşul- lanna göre düzenlemek: Zaman sana değil, sen zamana uyacaksın. || Zamanı dolmak, bir iş için verilmiş olan süre sona ermek. || (Bir şeyin) zamanı geçmek, bir şeye artık gerek kalmamak ya da o şeyin mevsimi geçmek: Zamanı geçti, artık pamuk ekilmez ki. || (Bir şey yapacak) zamanı olmak, olmamak o şeyi yapmak için gerekli zamana sahip olmak, olmamak: Onu görmeye gidecek zamanım olmadı. || Zamanında, geç kalmadan; en uygun anda: Zamanında yetişemezsek cezalı duruma düşeriz; bir zamanlar, eskiden. || Zamanla, üzerinden bir süre geçtikten sonra, giderek: Zamanla alışırsınız, böyle kalmaz.

—Ask. Zaman çerçevesi, nükleer savaşta kendisine nükleer silah tahsis edilmiş olan komutanlığın bunu kullanabilme zaman aralığını içeren süre (12 saat gibi.)
|| Zaman fasılası, birbirini izleyen araçların ya da yürüyüş birlik, grup ya da kollarının belirli bir noktadan geçerken aralarında bulunan zaman fasılası. (Bu fasıla, öndeki birlik kol sonunun, o noktayı terk ettiği andan, kendisini izleyen birlik kol başının aynı noktaya varış anına kadar ge
çen zamandır.) || Zamanca derinlik, bir yürüyüş kolunun yol üzerinde belirti bir noktayı kol başı ve kol sonu ile geçmesi için gerekli zamana verilen ad. || Zamanca ateşler, zaman ve yer bakımından önceden hazırlanan ve ateş zaman cetveline göre yapılan ateşlere verilen ad. || Zamanlı hedef, daha önceden üzerine yer ve zaman bakımından planlanan ateşin yöneltileceği hedeflere verilen ad.

—Bilş. Bağlantı zamanı, bir bilgisayar uç birimi kullanımının başlangıç ve bitiş an- lannı ayıran zaman aralığı. || Çevrim zamanı, bir işlem birimi için, art arda gelen iki komutun ya da bir bilgisayar belleği için, okuma ya da yazım sırasındaki iki erişimin başlangıç anlannı ayıran zaman aralığı. || Temel zaman, bir lojik devrede ya da bir bilişim kümesinde, işlemleri eş- zamanlayan saat dönemine eşit temel zaman aralığı.

—Cerr. Bileşik bir ameliyatı oluşturan özel ameliyatlann her biri.

—Denize. Denkleştirilmiş zaman katsayısı, yarış yatlarının ratinglerini karşılaştırarak elde edilen ve tüm yanşçıların şanslarını eşitleyecek biçimde bir yanşçıya bir parkuru tamamlaması için verilen gerçek zamanla çarpılan rakam.

—Dilbil. Zamanı belirleme işlevini gerçekleştiren dilbilgisel kategori. Bu işlev, özellikle fiil biçimlerinin değişimiyle konuşucuyla söylemi, temel fiille ona bağlı fiiller arasındaki zamansal bağıntıların değişiminde kendini gösterir. (Bk. ansikl. böl.) || Fiil çekimindeki fiil dizilerinden her biri (şimdiki zaman, geçmiş zaman vb). || Zaman ilgeci, bir zaman tümcesinde kullanılan ilgeç (...zaman, -den sonra, -den beri vb.) || Zaman tümleci, temel cümlenin fiiline göre bir anı, bir dönemi, bir süreyi belirten tümleç.

—Elektron. Çıkış zamanı, bir işaretin, alçak düzeyden yüksek düzeye geçişi için gerekli süre (sıfır ile maksimum arasında değil, genellikle maksimum değerin % 10'u ile % 90'ı arasındadır.) || Depolama zamanı, bir uyarma işaretinin ortadan kalkması ile bir yanıt işaretinin ortadan kalkması arasındaki süre. || Gecikme zamanı, bir uyarma işaretinin ortaya çıkışı ile bir yanıt işaretinin ortaya çıkışı arasında geçen sûra || İniş zamanı, bir işaretin, yüksek düzeyden alçak düzeye geçişi için gerekli süre (maksimum ile sıfır arasında değil, genellikle maksimum değerin % 90’ı ile % 10'u arasındadır).

—Elektrotekn. Belirleyici zaman, bir zamanlama rölesinin göz önüne alınan fonksiyonunu niteleyen zaman büyüklüklerinden biri.

—Esk. huk. Zamanı rücu - cayma- TAZMİNATI.

—Fiz. Olayları art arda geliş sırası içinde işaretlemeyi sağlayan parametre. || Önceki parametrenin son ve ilk değerleri arasındaki farkla ölçülen bir olayın süresi. || öz zaman aralığı, aynı yerde oluşan iki olay arasındaki bir Fİg işaretinde ölçülen zaman aralığı. (Öncekine göre düzgün ötelenme hareketi yapan bir R işaretiyle ölçüldüğünde bir öz zaman aralığı sözko- nusu olmaz.)

—Gökbil., Kronol. ve Ûlçbil. Atom zamanı (AT, Atomic Time), bir atom saatinden elde edilen bilgilerden çıkartılan zaman ölçeği. |] Eşgüdümlü evrensel zaman (CUT, Coordinated Universal Time), dünyada yayımlanan saat işaretlerini düzenleyen kabul edilmiş uluslararası kurallara göre saat işaretleriyle yayınlanan zaman ölçeği. (Bk. ansikl. böl.) || Evrensel zaman (UT, Universal Time), Greemvich sivil zamanı. (Bk. ansikl. böl.) || Gökgünlüğü zamanı (ET, Ephemeris Time), gökmekaniğiyle, özellikle de Ay'ın hareketlerinin incelenmesiyle elde edilen sonuçlardan çıkarılan zaman ölçeği. (Bk ansikl. böl.) || Güneş zamanı, Güneş merkezinin saat açısına dayanılarak ölçülen zaman. (Bk. ansikl. böl.) || Uluslararası atom zamanı (İAT, International Atomic Time), birçok atom saatinden sağlanan verilerle, Uluslararası saat bürosu tarafından düzenlenen zaman ölçeği. (Bk. ansikl. böl.) H Yersel dinamik zaman (TDT Terrestrial Dyrıamic Time), gökgünlüğü zamanına çok yakın olan ve uluslararası atom zamanına 32,184 sn eklenerek elde edilen zaman ölçeği. || Yıldız zamanı, ilkbahar noktasının saat açısından yola çıkarak elde edilen zaman ölçeği. (Bk. ansikl. böl.) —Isıl. mot. İçten yanmalı bir motor çevriminin evrelerinden her biri (iki, dört zamanlı motor).

—İsi. huk. Bir şeyin mislinin ya da değerinin ödenmesi. (Zaman genellikle bir haksız fiil sonucu doğar.) || Zaman-ı amel, bir işi üstüne alma, taahhüt etme, kefil olma. || Zaman-ı gurur, hileyle satılan maldan zarar gören müşterinin zararını satıcının karşılayacağına kefil olma. || Zaman-/ mebi, henüz teslim edilmemiş, ancak parası ödenmiş olan malın satıcı elinde yok olması durumunda alıcıya malın bedelinin ödenmesi. || Zaman-ı menfaat, sahibinin izni olmadan kullanılan malın kullanma bedelinin ödenmesi; ecri misil. || Zaman-ı mükâtep, mükâtep kölenin herhangi bir kimse ya da onun malı hakkında kefil olması. (Zaman-ı mükâtep, efendinin izni olsa da geçerli sayılmaz.) —Istat. Zaman bütçesi, nüfusun belli bir bölümünde gün, hafta vb'nin türlü etkinlik gruplarına ortalama olarak dağılımı. || Zaman serisi, bir değişkenin birbirini izleyen dönemlerde aldığı değerlerin tümü. (Zaman serisinin başlıca özelliği gözlemlerin zamana göre dizilişidir.) || Zaman serisi grafiği, ordinat ekseninde yer alan bir özellikteki değişimlerin birbirini nasıl izlediğini göstermek üzere, apsis ekseninin zaman dilimlerine (gün, hafta, ay vb gibi) bölündüğü grafik. (Eşanl. krono- GRAM.)man bölümünü tamamen kesmek üzere müteahhide tanınan kesim süresi.

—Saatç. Zaman etalonu, karşılaştırma görevi yapan çok kesin bir zamanı belirlemede kullanılan düzenek. (Piezoelektrik kuvars, saatlerde çok duyarlı bir zaman etalonu veren bir rezonatördür.) || Zaman dişlisi, eksenleri akrep ve yelkovanı taşıyan, hız düşürücü dişli dizisi.

—San. Aynlmış zaman, bir işçiye belirli bir işi yapması İçin tanınan süre (Aynlmış zaman üzerinden gerçekleştirilen her süre tasarrufu, işçiye bu süreye göre hesaplanan bir ek ücret [prim] alma hakkı sağlar).

—Siber. Ölü zaman, bir kumanda zincirinin ya da bir ayarlama döngüsünün bir öğesi için, bir giriş işaretinin uygulanmasıyla buna denk düşen çıkış işaretinin başlangıcı arasında geçen zaman. (Ölü zamanlar, döngülü sistemlerin kararsızlık nedenlerinden birini oluşturur.).

—Yerbil. Jeolojik sürenin en büyük kon- vansiyonel birimi. (Zamanlan belirtmek için seçilen adlar yaşamın gelişimindeki değişiklikleri yansıtır: Birinci Zaman [eski yaşam (320 milyon yıl)]; ikinci Zaman [ara yaşam (180 milyon yit)]; Senozoyik [yeni yaşam (85 milyon yıl)]. Ayrıca Birinci [Pa- ieozoyik için], ikinci [Mezozoyik için] ve Üçüncü [Senozoyik için; kimi bilim adam- lanna göre Dördüncü Zaman’ı içerir, kimilerine göre de içermez] Zaman terimleri de kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra Arke- ozoyik [yaklaşık 4 milyar yıl] kimi kez bir zaman olarak kabul edilir, kimi kez edilmez.).

—ANSİkl. Dilbil. Dilbilgisinde "zaman" terimi, hem olayların akışını, yaşamların ve eylemlerin birbirini izlemesini gösteren bir sürekliliği ya da gerçek zamanı, hem de bu algılamanın dile getirilmesine yarayan dilsel gerçekleşmeleri; yani fiilin biçimsel belirtilerini, zaman belirteçlerini vb nitelemek için kullanılır. Zamanı, birbirini izleyen anlardan oluşan çizgisel bir bütün Olarak gören kinetik model, zamanın, “önce olmak"tan "sonra olmak”a doğru giden bir düzen bağıntısı içindeki sonsuz anlar bütünü olarak ele alınmasını sağlar. Bu eksende bir işaret noktasının seçimi, topolojik bir uzamı belirler. Bu işlemle söz zamanındaki (işitme zamanıyla eşanlı) işaret noktası zamansal uzamı konuşucuya göre ters yönlere giden iki parçaya ayırır: gelecek/geçmiş. İşaret noktasının güncelliğe yayıldığı varsayılırsa, zaman ekseni üç uzama (ya da döneme) bölünür: şimdiki, geçmiş, gelecek zamanlar ya da "mutlak zamanlar". Bu kesitlerde sözü edilen zamanı simgeleyen başka işaret noktalarının seçimi, işaret noktasıyla bağımlılık ilişkisindeki yeni bir üçlünün ortaya çıkmasına yol açar: öncelik, eşanlılık, sonralık ya da "görece zamanlar". Zamansal kavramsal dizgenin bütünü anlatımını fiil zamanlarında (fiil çekimi) ve bazı zaman belirteçlerinde bulunur: dûn, bugün, yann (mutlak); arifesinde, ertesinde (görece). Bakış açısı değiştirilip oluşlann gerçek- leşmesi ele alındığında, oluşum başlanan ve sonuyla sırnrlı zaman aralıktan belirlenir, buna göre de bir oluşun gözlemci tarafından belirlenen tarihte bitmiş, bitmemiş, oluşum içinde ya da oluş sözcesinin içinde bulunduğu söylenebilir ve süresiyle sıklığı belirlenebilir. Görünüşe ilişkin bu durumun, fiilin zamansal dizgesinde de bir karşılığı vardır: yalın biçim/bileşik biçim karşıtlığı, bitmiş/bitmemiş karşıtlığını açıklar Ancak, sözkonusu durumu destekleyen, zamana bağlı başka dilsel gerçekleşmeler de vardır: fiillerin anlamsal yapısı bitmemiştik belirten fiiller (yürümek), bitmiştik belirten fiiller (çıkmak), sürerlik belirten fiiller (bilmek), sonuç belirten fiiller (patlamak); dolaylamalar; zaman belirten kimi belirteçlerin tarihi (gece gündüz), süreyi (bir saat), sıklığı (pazar) gösteren sentagmalarda bir araya gelmesi; bu durumlarda ilgeçlerin kullanılması ya da kullanılmaması: Bugünden itibaren ve ûç gün boyunca, her gece beşte bşş dakika arayla iki defada ilacını vereceksiniz. Temel tümcedeki oluşla yakınlığı (Nuri bağırdığı zaman, Leyla korktu), sonralığı(Bedri gittikten sonra Leyla bulaşıkları yıkadı) ya da önceliğijfyurf uyanmadan önce Leyla gelmişti) belirten yan tümceler de, Nuri uyuduğu zaman Leyla gider gibi cümlelerde daha belirgin olan, görünüş değeriyle yüklüdür. Konuşucunun dünyasına gönderme yapıldığında da başka tipolojiler ortaya çıkar. Bir eksen gerçek dünyayı, öteki eksen de gerçek dışı dünyayı simgeler. Bildirme kipinin şimdiki zamanıyla hikâye bileşik zamanı temel nitelik taşır. Birinci eksende şimdiki zaman, birleşik zamanla gelecek zamana karşıttır; ikinci eksende de, hikâye birleşik zamanı, koşul birleşik zamanla mişli geçmişin hikâyesi arasında yer alır, öte yandan, bir düz çizgi ya da değişik yönlere giden çizgilerle gösterilen varsayımsal ya da olası dünyalar, dilek kipiyle çeşitli zamanlarının ve kip olarak ele alınan koşul birleşik zamanla gelecek zamanın alanına girer.

—Fels. Bazı filozoflar zamanın nesnelliğini yalnızca gökcisimlerinin hareketine bağladılarsa da, yunan ontolojisi, zamanı ölçme ve sarmanın bu pratik yöntemiyle yetinmedi. Özellikle Platon, zamanın yaratılışı miti aracılığıyla, evrenin görünüşü gerisindeki gerçek yapısıyla ilgili kuramsal problemi ortaya koydu. Timaios adlı yapıtında, zamanın yaratılışının, ruhun yaratılışından sonra geldiği tezini ileri sürdü. Aristoteles, Platorfun ortaya attığı zaman sorununu, zamanın doğasını ruhun doğasına bağlamak suretiyle yeniden formül- leştirdi. Aristoteles, zamanı, hareketin ölçüsü, zaman duygusunu da insanın ayırt- edici bir özelliği olarak tanımladı. Fakat, Aristoteles'te zamansal boyut, peşinen zamanın mekâna indirgenmesine dayanır, çünkü ona göre ruhun değişfnediği durumlarda (uyku hail gibi) zaman bizim için bilinmez olur. Aziz Augustinus’un içebakışı, ilk kez, ruhun kendi kendisi hakkındaki deneyiminin ışığını gelecek beklentisine çevirdi. Aziz Augustinus, içsellik boyutu üzerinde durarak ve düşünce konusu olarak zamanın kendisini değil de zaman bilincini alarak, bir hareketin birbirini izleyen anlarına indirgenen aristotelesçi zaman anlayışının ontolojik çıkmazından kurtuldu. Kant’ta, "zaman (alm. Zeit), bütün sezgiler için temel işlevi gören zorunlu bir tasanındır. Genel olarak görüngülerden zamanı dışlamak olanaksızdır, ama zaman içinde görüngüleri pekâla soyutlayabiliriz. Demek oluyor ki zaman a priori olarak vardır. Görüngüler ancak onun içinde gerçeklik kazanır. Tüm görüntüler ortadan kalkabilir, ama zamanın kendisi (görüngülerin genel olanak koşulu olmak bakımından) asla ortadan kaldınlamaz" (Salt aklın eleştirisi [Kritik der reinen Vernunft], 1,1). Mekân ve zaman, deneyin iki ayrı türüne aittirler. Mekân yalnızca dış duyuyu etkileyen şeyi verdiği için, Kant'ta zaman, mekâna oranla bir ayncalığa sahiptir: "Zaman, genel olarak bütün görüngülerin a priori biçimsel şartıdır." Kairıt, zamanı, katıksız sezgi olarak, iç duyu verilerine özgü hale getirmekle, Heidegger'e göre, gerçekte zamanın hakiki sezgi kipi olarak gelişebileceği alanı genişletmiş oldu.
Hegel'de, "zaman fiilen var olan kavramın kendisidir” (Tinin görüngûbilımi [Phâ- riomenologie des Geistes], "Önsöz'). Bu bakımdan, zaman her türlü hakikatin evet- lenme yeridir; ama bu evetleme upuygun olmayan, tasarıma ait bir evetlemedir: “Zaman, salt dış Nefis'tir; Nefis tarafından sezgilenir, ama kavranamaz.” "Kavram, onu tasarımsal dışkınlığından kopannca- dır ki, zaman, hakikati içinde ortaya çıkar ve 'kavranmış tarih' olur” (ay. ypt.). Marx, doğa felsefesinin tarih dışı görüşünü bu noktadan harekette eleştirir "He- gei'de doğa, Idea'nın kendi kendine yabancılaşması olarak, zaman içinde hiçbir gelişme gösteremez, yalnızca mekân İçinde çeşitliliğini açıp yayabilir; böylece, içerdiği bütün gelişme derecelerini aynı zamanda ve biri ötekinin yanında yer alacak şekilde sergiler ve hep aynı süreçleri ebediyen tekrarlamaya mahkûm bulunur". Freud'a göre, Marx’ın erişmeyi amaç
ladığı tarihi gerçek, erişilemezdir, çünkü özne “asli bağlılığın keşfini olanaksız kılan" bir anlayışsızlık ilişkisi içinde bulunur (Freud'un Fİiess’e 25 mayıs 1897 tarihli mektubu). Merleau-Porrty'ye göre "her doğan şimdiki an, zamana bir mıh gibi saplanıp ebedilik iddiasında bulunur” (PhĞnomĞnoiogie de la perception [Algının görüngübilimiD; bu yüzden, Freud'un belirti (semptom) adını verdiği "uyumsuz- luklar”ı doğuran, bireyin şimdiki tarihi İçinde geçmişin yeridir.

—Gökbil., Kronol. ve ölçbil. Gökbilimde- karşıiaşılan genel sorun, yalnızca sürelerin ve zaman aralıklarının (kronometri sorunu) ölçümüne değil, genellikle herhangi bir olayı genel bir kronoloji içinde belirtmeye dayanır; bu nedenle, bir başlangıç anı ite bütün durumlarda başvurulabilecek kesin bir ölçü biriminin tanımlanmış olması gerekir. Buna da, bir zaman ölçeği oluşturma denir

- Yıldız zamanı. Yer’in kendi çevresinde dönmesi bir ilk zaman ölçümü verir ve bir dönme süresi, bir yıldız günü'nü oluşturur. Fakat, gerçekte yıldız zamanının tanımlanması göründüğünden daha karmaşıktır. Yıldızların küçük öz devinimlerinden kurtulmak ve Güneş'in belli bir andaki konumunu hesaba katabilmek için, yıldız günü, ılım* noktasının yani y noktasının bir dönüş süresiyle tanımlanır; bu nokta, bütün yıldızlann koordinattan (çok az değişken) için başlangıç noktası olarak kullanılır. Böylece kullanılan her bir yıldızın, o andaki koordinatlarını hesaba katmak şartıyla, yıldız zamanının belirlenmesinde çok sayıda yıldızdan yararlanılabilir.
Ama, y noktası da tutulum üzerinde sabit değildir. Bu nokta, yıldız gününün düzenliliği üzerine değil, süresi üzerine etki eden düzgün bir devinme* hareketiyle (günde yaklaşık 0,01 sn) ve üğrûm*ün kar-, maşık ve dönemsel hareketleriyle yer değiştirir. Üğrümden kaynaklanan bu sonuncu hareketler hesaplarla ortadan kaldın- lır ve yalnızca düzgün devinme hareketiyle yer değiştiren ve ortalama ılım denilen bir y noktası göz önüne alınır: kaba gözlemlerle elde edilen gerçek yıldız zamanına karşılık, bu yolla tanımlanan zamana ortalama yıldız zamanı denir.
Ama, yapılan son incelemeler Vfer'in dönme hızının sabit olmadığını göstermiştir:
1. dönme hızı yüzyıllık bir yavaşlamaya uğrar; bu yavaşlama kuşkusuz çok zayıftır, ama günden güne artan etkileri, gök- bilimsel olaylann Isa'dan bu yana 3 sa 20 dk kadar ilerlemesine yol açmıştır;
2. bu dönme hızı, Yer hareketinin en küçük değişimlerine duyarlı olan Ay hareketindeki düzensizliklere uygun olarak ve ancak oluştuktan sonra anlaşılabilen düzensiz ve ani çalkalanmalara uğrar;
3 ayrıca mevsimlik değişmelere uğrayan bu dönme hızı, mayıs ayında saniyenin yüzde birkaçı kadar yavaşlar ve ekim ayında aynı miktarda artar;
4. dönme ekseninin Yer'e göre hafifçe çalkalanması da dönme hızını etkiler (enlemlerin değişme olayı).

Güneş zamanı. Günlük yaşam koşulları, bir güneş zamanının göz önüne alınmasını gerektirir; ama zamanın Güneş'e bağlanması yalnız hesap yoluyla, y noktasına göre Güneş'in her andaki kesin konumu bilinerek yapılır. Böylece tanımlanan Güneş zamanı [hiçbir zaman doğrudan kesin bir biçimde ölçülemez), günlerin, haftaların, ayların, yılların, yûzyıllann vb'nin belirlenmesinde kullanılan tek hesap birimi'dir.
Ama, bu zamanın hesaplanmasında Güneş’in kendisi referans olarak alınmaz, çünkü hem tutulum üzerindeki hareketi düzensizdir, hem de tutulum düzlemi dönme eksenine dik değildir. Böylece, eşleme cetvelleriyle, düzgün bir hareketle ekvatoru (tutulumu değil) çizen bir ortalama Güneş tanımlanır. Gerçek Güneş ile ortalama Güneş'in meridyenden geçiş saatleri arasındaki sapmaya (bu sapma doğal olarak değişkendir) zaman denklem7 denir. Bu sapma, yaklaşık +15 ile -15 dk arasında değişir.

Yıldız zamanı birimi ile ortalama Güneş zamanı birimi arasındaki denklik kolayca bulunur bir dönencel* yıl sonunda, Yer kendi çevresinde n kere dönüş yaparsa, yerdeki bir gözlemci için Güneş ancak (n- 1) kere doğar: Seksen günde devri- âlem adlı romanında Jules Verne'in açıkladığı sorun budur. Dönencel yılın süresi bilindiğinden, şu denklem kurulabilir 366,242 2 yıldız günü =365,242 2 ortalama güneş günü.

Evrensel zaman Evrensel zamanı belirlemek için, Greenvvıch gözlemevi nden geçen meridyenle hemen hemen çakışan bir meridyen seçilmiştir (kesin tanımı kar maşıktır). Sonra Yer, bir saatlik farklara denk düşen 24 dılım*'e bölünmüştür. Her ülke (genişliğine göre) bu uluslararası dilimlerin bir ya da birkaçına bağlanır. Kimi ülkeler, mevsime göre saat dilimi değiştirirler (yaz saati, kış saati) Bu şekilde tanımlanan zamana yasal zaman denir Bağlı olunan dilimin numarasını bilmek, herhangi bir olayın anını, evrensel zaman (UT) demlen uluslararası bir sisteme göre belirlemeyi sağlar

Uluslararası atom zamanı. Bilim adamları tarafından olayların tarihim kesin olarak saptamada kullanılan bu zaman ölçeği, uluslararası saniyelerin kesiksiz olarak art arda gelmesiyle oluşur (bir uluslararası saniye, sezyum 133 atomunun ıkı enerji düzeyi arasındaki geçişe denk düşen ışınımın 9 192 631 770 dönemlık süresidir). İAT, çeşitli kuruluşlarda işleyen atom saatlerinden elde edilen işaretlere dayanılarak Uluslararası saat bürosu’nca düzenleomıştır.

Eşgüdümlü evrensel saat. Hem Yer' m kendi ekseni çevresindeki dönmesi, hem de Güneş m yıldızlar arasındaki hareketi nedeniyle Güneş’in aynı merıdye ne yeniden gelişi, günlük yaşamın ve deniz seyirlerinin gerektirdiği uluslararası zaman ölçeğinin temelim oluşturur. Bu ölçek. İAT ölçeğiyle çakışmaz; bu nedenle. eşgüdümlü evrensel zaman (CUT) demlen bir zaman ölçeğine uyan saat işaretleri yayımlanır 1 ocak 1972'den sonra tanımlanan bu ölçek, İAT gibi uluslararası saniyelerin art şrda gelmesiyle oluşmakta. ancak numaralanması, hemen hemen 0,9 saniyeden az bir farkla evrensel zaman ölçeğiyle çakışmaktadır İAT ve UT ölçekleri birbirlerinden çok ayrıldığında. CUT ölçeği saniyelerim numaralamada, genellikle haziran ve aralık sonunda bir atlama yapılır Türkiye'de kullanılan yasal zaman, eşgüdümlü evrensel zamana ıkı-saat eklenerek elde edilen zamandır.

Gökgünluğu zamanı Gökbilimde. Güneş sistemi nin mekaniğim hesaplamada kullanılan bir zaman ölçeğidir Yer in Güneş çevresindeki ötelenme hareketinden elde edilmiştir ve ilke olarak Güneş’ m görünür boylamı ölçülerek'hesaplanır Ancak, Güneş’in boylamı, şimdilik kesin olarak gözlemlenemedığı için, onun yerine. on üç kere daha hızlı değişen Ay boylamı gözlemlenir ’Gökgünlüğü zaman saniyesi" demlen gökgünlüğü zaman birimi. dönencel yıl* süresinin (bu sure az miktarda değiştiğinden, daha kesin ola rak 1900 yılı başındaki dönencel yıl süresi) belirli bir kesridir (1/31 556 925,974 7). 1976 da. Uluslararası gökbilim birliği, gök bilimsel gökgünlüklerındekı gökgünluğu zaman ölçeğim, 1984 ten itibaren, birimi uluslararası saniye olan ve uluslararası atom zamanı ölçeğine 32.484 saniye ek lenmesıyle elde edilen yersel dinamik za man ölçeğiyle değiştirilmesini önerdi.

—Mat Galıleı daha önce bir noktadan öbürüne gitmek için, doğruçızgmın en kısa zamana karşılık gelmediğine dikkat çek tı. Leıbmz. Nevvton, LHospıtal. Jean ve Jacques Bernoullı tarafından aynı zaman da çözülmüş olan en kısa zaman eğrisi, dış bükeylığı düşey bir düzlemde yukarı doğru yönelmiş bir çevrim eğrisini çözüm kabul eder. Bu eğriye ilgi duyulması, özellikle değişim problemleri üzerine dikkat çekmesinden ileri gelir.

—Nörobıyol. Zaman değişmezi Zar direnci Rm ve zar iletim kapasitesi Cm olursa zaman değişmez (0 şöyle olur t=Rm Cm Bu değişmez, hücre zarının ıkı iletken ortam arasına yerleşmiş bir yalıtkan olduğu anlamına gelir. Demek kı ona, birbirine paralel uzunluk birimiyle ifade edilen hem bir direnç, hem bir kapasite atfedilebilir. Bundan ötürü, yerel uyarıcı bir akım tedrici biçimde zarı yükleyecektir. Zaman de ğışmezı, elektrot düzeyinde, deneysel olarak yerel potansiyelin son değerinin % 84 une ujaşmak için geçen zamanı temsil eder Ölçülmesi, sınır zarının fiziksel niteliklerim anlamaya yarar.

ZAMAN a. (ar zaman) Esk 1. Kefil ol ma.
2. Bir şeyin karşılığını ya da değerim vererek zarara karşı kefil olma, garanti
3. Zamân altına almak, bir şeyin değe rım ödemeyi ya da yerme yenisini koymayı sağlamak, garantilemek

Zaman, Tanzimat. Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet dönemlerinde yayımlanan bazı süreli yayınların adı —1872 ya da 1873 ten başlayarak Mustafa Efendi tarafından Selanik’te çıkarılan haftalık gazete. Rumeli gazetesinin devamı olarak yedi yıl kadar yayımlandı — Tüccarbaşı Hacı Derviş Efendı’nın^daha sonra Paşa) imtiyaz sahibi, Muzanerıttm Galip Bey in başyazarı olduğu haftalık gazete 25 aralık 1891 den başlayarak Lefkoşada çıkan gazete bir yandan ıngılız sömürgeciliğine ve Enosıs'e karşı direnmek,’ ulusal bilinci canlı tutmak, türk kamuoyunun sesim duyurmak gibi amaçlar doğrultusunda yayın yaparken, bir yandan da Jöntürkler'e sayfalarım açtı. Ancak bu durum padişah tarafından tepkiyle karşılandı; Hacı Dervişe verilen paşalık rütbesi ve nişanları geri alındı. İlerici yazarların gazeteden ayrılıp. Yem zaman adlı bir başka gazete çıkarmaları (1892) üz#ıne gitgide önemim yitirerek 2 eylül 1900 günü çıkan 423. sayıda kapandı. — Cevat İbrahim'in sahibi. Fuat Fazlı'nın sorumlu müdürü olduğu günlük gazete. 1918-1919 yıllarında İstanbul'da yayımlandı. — 1975'ten başlayarak İstanbul'da yayımlanan günlük haber ve yorum gazetesi.


--------------------------------------------------------

Zaman Nedir?
MsXLabs & Dini Kavramlar Sözlüğü

Zaman mefhumu insanın fiil, ibadet ve davranışlarıyla iç içedir. Bu yönüyle zaman sözlükte devir, çağ, mevsim, ay, hafta, gün, saat, mehil, uzun veya kısa olan vakit demektir.

Kur'ân ve sünnet zamana sık sık atıfta bulunmaktadır. Her ne kadar Kur'ân'da zaman kelimesi geçmiyorsa da aynı anlamı ifade eden asr, dehr, ahkab, karn, kurûn, saat, lemhu'l-basar, hîn, huld, ebediyet, sene, sermed, yevm, leyl, fecr ve vakt gibi kelimeler toplam 513 yerde geçmektedir.

Zaman takvimle ve saatle ölçülür. Takvim bize namaz, oruç, hac ve zekat gibi farz ibadetlerin yerine getirilmesiyle ilgili vakitleri bildirmektedir. Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmuştur: "Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu doğru hesaptır?" (Tevbe, 9/36) Cenab-ı Hak gökleri ve yeri yarattığı zaman Ay'ın hareketini öyle ayarlamıştır ki ay sistemine göre bir yılda on iki ay meydana gelmiş ve bir yıl 355 gün olmuştur.

Yine başka bir âyette de hilalin doğuşunun, gelişmesinin ve batışının, hac takvimi için bir ölçü olduğunu bildirilmiştir. "Sana hilal şeklinde yeni doğan ayları soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir?" (Bakara, 2/189).

Zamanın insan için çok kıymetli bir nimet olduğu bildirilmiştir. Kişi ömrünün her anını daha verimli ve bereketli hale getirebilir. Genelde insan ömrü çocukluk, gençlik, olgunluk, ihtiyarlık ve düşkünlük olmak üzere beş safhaya ayrılmıştır. Bu safhaların her birinde ayrı görev ve sorumluluklar olduğu şu hadiste açıklanmıştır: "Kişi kıyamet gününde şu hususlardan sorulacaktır. Bunların cevabını vermeden hiçbir yere adım atamayacaktır. Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini ne işte harcadığından, malını nereden kazanıp nerelere harcadığından, öğrendiği ile ne derece amel ettiğinden." (Tirmizi, Kıyamet, 1).

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 1 Şubat 2016 02:25