Arama

Zar Nedir? - Tek Mesaj #2

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Haziran 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ZAR a.
1. Başta tavla olmak üzere türlü oyunlarda kullanılan ve kemik, fildişi, plastik gibi maddelerden yapılıp altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan küçük küp biçimindeki gereç. (Bk. ansikl. böl.)
2. Zarlarla oynanan ve ereği sayı ya da sayı kombinezonları gerçekleştirmek olan oyun: Zar atmak, oynamak.
3. Zar almak, oyunu kazanmak. || Zar atmak, oyunda zarı fırlatmak. || Zar gelmek, zar oyununda şansı iyi gitmek. || Zar tutmak, istediği sayıyı getirebilmek için atmadan önce zarı parmaklar arasında ustaca tutmak; bu yolla istediği sayıyı getirmek. || Zarını bozmak, zarını kırmak, söz konusu tavla oynayan biriyse, zarının iyi gelmeyişini ya da oyunda yenilişini yanında oturan bir kimseye bağlamak, ondan bilmek: Yanıma durunca zarımı bozdu. || Hileli zar, hile yapan oyuncunun tanıması için işaretlenmiş, köşeleri yuvarlaklaştırılmış ya da cıvalı zar.

—ANSİKL. Zar atmak Mısır ve Doğu'da çok eski zamanlardan bu yana bilinmekle birlikte, söylencelerde zarın icadı Truva savaşı sırasında yunan komutanlarından biri olan Palamedes'e mal edilir. Odyssei- a'da, Odysseus'un sarayı önünde zar atarak bekleyen damat adaylarına tanık oluruz. Birçok yunan vazosu (Vatikanda Ek- sekias amforası) benzer sahnelerle süslüdür. Etrüsk ve Roma sanatında da karşımıza çıkan bu sahneler XVII. yy.'da Mathieu Le Nain, Valentin, David Teniers vb.'nin gözde konuları oldular.
Ortaçağ da zarlar sert tahta, kemik ya da fildişinden yapılmaktaydı: zar yapımı uzun bir süre önemli bir sanayi dalını oluşturdu. Zarlar uzman zanaatçılar tarafından imal ediliyordu; zar yapımı yol açabileceği hile ve sahtekârlıkları önlemek amacıyla sıkı bir biçimde denetleniyordu. Zar oyunu XIII. yy.’da özellikle öğrenciler arasında öylesine yaygınlaştı ki, Fransa kralı Saint Louis bu oyunu resmen yasaklamak zorunda kaldı.

ZAR a.
1. Esk. ince perde ya da örtü.
2. Esk. Kadınların giydiği çarşaf, car.
3. Zar gibi, çok ince, saydam şeyler için kullanılır.

—Akışkan, mekan. Diyafram görevi yaparak bölmeleri ayırmaya yarayan sızdırmaz ve hareketli çeper. (Zar bir kumanda, ayar, pompa, akümülatör görevi de yapabilir.) [Eşanl. MAMBRAN.]

—Anat. iki ortam arasına yerleştirilen ve bazı olgulardan (diyaliz, süzme, osmoz, ince süzme) yararlanarak bazı bileşenlerin atılmasını ya da yoğunlaştırılmasını sağlayan, gözenekli bir maddeden ince çeper.

—Anat. ve Biyol. iki boyutlu yayılan, esnek, sarıcı, bir ya da birteç katlı, korumayı sağlayan ve içerdeki organlarla kimyasal alışverişi denetleyen organ ya da organit. (Hayvansal organizmalarda deriden [örtenek] başka iç zarlar da vardır: bunlar duruma göre sümüksü, seröz ya da lifsi epitelyumlardır. Her hücre bir hücre zarı ile sınırlıdır ve ökaryotsa, ayrıca bir de çekirdek zarı içerir Pektinli selülozdan bir zarla kaplı olan bitki hücresinin, içinde koful zarları da bulunur. Birçok hücre orga- nitinin, genellikle çift katlı olan örtüsüne de zar adı verilir: çekirdek [çekirdek zarı], mitokondri [mitokondri zarı], plastlar [plast zarı], Kloroplastlarda, iç zar katlanarak, taneciklerin kat kat görünmesine neden olan “ibikleri" oluşturur.) [Bk. ansikl. böl. Nörobiyol.]

—Asalbil. Prolijerzar, çoğalabilen hidatik kistin iç boşluğunun iç sınırı.

—Bayınd. Bızdırmazlık zarı, bir dolgu içine (baraj) ya da bir yüzey üzerine (baraj, kanal ya da kazı şevi) yerleştirilen esnek ve sızdırmaz bir gereçten yapılmış ince katman.

—Elektroakust. Elektroakustik bir türdönüştürücünün, akustik bir basınç etkisiyle kolayca titreşime girmesi için uyarlanmış ya da titreşerek bir ses dalgası üreten bölümü. (Bk. ansikl. böl.)

—Fiz. Helyum zarı ya da Rolün zarı, aşırı- akışkan helyumla, yani X noktası üzerindeki helyumla temas halinde olan tüm yüzey boyunca yükselen ince, sıvı helyum pelikülü. (Eşanl. HELYUM FİLMİ.)

—inş. Baca zarı, bir baca içindeki duman yollarını birbirinden ayıran ince bölme.

—Kad. doğ. İnsan yumurtasını saran kılıf. (iki kat olan bu zar içten dışa doğru amnios ve koryon adlarıyla anılır ikisi de dölyatağı kökenli üçüncü bir zara tutunur.) || Zar yırtılması, dölütü saran zarların gebelik ya da doğum sırasında yırtılması, amnios sıvısının akmasına ve dölyolundan gelebilecek enfeksiyonlara yol açması. (Bu nedenle yırtılmadan hemen sonra dölütün çıkması gerekir. Yırtılma kendiliğinden olabildiği gibi yapay da gerçekleştirilebilir Doğum ağrıları sırasında dölyatağı boynunun kısmen ya da tam açıldığı zaman kendiliğinden meydana gelir. Zamansız olarak gebelik sırasında da zarlar yırtılabilir. Doğum hareketlerini başlatmak ya da hızlandırmak amacıyla hekim tarafından yapay olarak yapılır.)

—Patol. Yalancı zar, bazı iltihapların etkisiyle mukozalar üzerinde oluşan beyazımtırak fibrin tabakası. (En belirgin örneği, kuşpalazı anjininde genzi kaplayan yalancı zardır.)

—Şarapç. Tam dolu olmayan kaplarda bırakılmış alkollü içkilerin ve şarabın üzerinde rastlanan ve mikoderma (Candida mycoderma), saccharomyces ve asetobakter gibi mikroorganizmalardan meydana gelen ince küf tabakası, sıf. Zar biçiminde olana denir.

—inş. Zar duvar, kimi Ortaçağ kiliselerinde sahran iki bölmesini birbirinden ayıran ve genellikle bir kemerle taşınan enlemesine duvar (İşlevi çatı makaslarına yardımcı olmak ya da duvarları desteklemektir.)

—ANSİKL. Elektroakust. Hoparlörlerde, zar, akım değişimlerini mekanik salınımlara dönüştüren “düzenek”e bağlıdır. Zar, salınımları içinde bulunduğu ortamda geniş bir hacme iletir ve burada, bu salınımlar ses dalgaları biçiminde yayılır. Zarlar, karton ya da emdirilmiş dokuma ve hatta yeterince ince plastik malzeme ya da alüminyum gibi hem hafif, hem de rijit bir malzemeden yapılır. Konik biçimleri onlara daha iyi bir rijitlik sağlar.

—Nörobiyol. Hücre zan. Hücrelerin ve özellikle sinir hücrelerinin (nöron) birbirinden bir zarla ayrıldığı XX. yy.’ın başında anlaşıldı, ilk biyokimyasal çözümlemeler bu zarların yağ ve protein bakımından çok zengin olduklarını gösterdi. Elektronik mikroskopla elde edilen görüntüler zarların üst üste üç tabakadan oluştuğunu ortaya çıkardı, buna dayanılarak ortada yağların, içte ve dışta proteinlerin bulunduğunu öneren bir yapı modeli tasarlandı. Ama biyokimya, zarların dış yüzünde polisakkaritlerin varlığını ortaya koyduğu gibi kriyodekapaj teknikleri de ikimoleküllü bir yağ tabakası içinde büyük protein taneciklerinin bulunduğunu ortaya çıkardı. Hücre zarları hücre içi ve hücre dışı ortamlar arasında su, iyon, oksijen ve organik madde alışverişini düzenler Bundan başka hücreler arası ilişkilerde de rol oynar, öyleki, iki hücre, zarlarının dış yüzünün kimyasal bileşimiyle karşılıklı olarak birbirini tanıyabilir Bu alışverişlerde birçok süreç işe karışır: basit yayılma (örneğin su ve oksijen), kendiliğinden yayılması zor olan maddeler (glukoz, aminoasitler) için taşıyıcılardan yararlanılarak kolaylaştırılan hücre zannın molekül yapısı
1. Yatay kesit;
2. Üstten kesitli görünüş yayılma, hücrenin içinde bazı iyonları (potasyum) yoğunlaştırmak ve sodyumu dı- şarda tutmak için etkin taşıyıcılık. Bu etkin taşımalar zardan aşan elektrik potansiyelinin kaynağıdır; bütün canlı hücrelerde dıştakine oranla beş on milivoltluk negatif bir elektrik potansiyeli vardır; zar potansiyeli denen bu potansiyel edilgen yayılmadan ve etkin taşımadan doğan iyon akımlarınca yaratılır (zar akımları). Zar potansiyeli hücrelerin çoğunda değişmezdir ama uyarılgan bir zarla kaplı olan kas ve sinir hücrelerinde değişebilir; elektriksel ya da kimyasal bir uyarının etkisi altında zar duvar zar akımlarının şiddeti değişebilir; bu yolla bazı kanalların açılması (özellikle sodyum kanalları) sağlanabilir ve hücrede güçlü bir kutupsuzlaşma meydana gelir: eylem potansiyeli denen bu etki eylem akımlarından doğar. Böylece sinir ve kas hücrelerinin zarları değişik geçirgenlikte iyon kanallarının (iyonoforlar) varlığı ile özgün bir nitelik kazanır.
Memelilerin hücre zarlarında hücrelerarası iletişimin başkatiplerine de rastlanır: bunlarda hormon ya da başka kimyasal maddeler için alıcılar vardır Bir hormonun bir alıcıya bağlanması hücre içi biyokimyasal işlevlerde birçok değişikliğe neden olur; hücre zarı aldığı mesaj üzerine, hücreyi uyaracak, birşey yapması için ona bilgi verecek ikinci bir habercinin sentezini indûkler.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 18 Mart 2016 14:28