ZAYIFLAMAK gçz f.
1. Bir kimseden söz ederken, bedenindeki yağları eritmek, kilo vermek ya da gücünü yitirmek, zayıf düşmek: Zayıflamak için düzenli olarak rejim ve jimnastik yapıyor. Geçirdiği zor günlerden sonra onu zayıflamış, çökmüş buldum.
2. Bir şeyden söz ederken, gücü, dayanıklılığı, şiddeti vb. azalmak; işlevini yerine getiremez duruma gelmek: Grevcilerin dirend zayıflıyordu. Ses gittikçe zayıflıyor. Zamanla zayıflayan bellek
♦ zayıflatmak ettirg. f. Zayıflamasına yol açmak: Yüksek ateş çocuğu zayıflattı. Ekonomik krizler ülkeyi zayıflatıyor.
—Foto. Bir fototipin yoğunluklarını azaltmak.
—Kuşç. Avda kullanılan kuşların (doğan, şahin) daha iyi uçabilmeleri için kilo vermelerini sağlamak.
—Metalürj. Kil bakımından fakir ya da bileşiminde kil bulunmayan kum katarak döküm kumunun kil oranını düşürmek.
Kaynak: Büyük Larousse
zayıflamak
(nesne almayan fiil)
"Paşa, kendisini görenleri tanımayacak kadar zayıflamıştı."- Ö. Seyfettin.