ZİHİN, -hni a. (ar zihri).
1. insanın, yaşamı boyunca edindiği bilgileri depolayıp saklamasını ve daha sonraları güncel yaşama uygulayarak kullanmasını sağlayan işlevlerin tümü.
2. Hafıza, bellek: Anlattıklarının hiçbiri zihnimde kalmadı. Zihinde tutmak.
3. Anlayış, kavrayış: Zihni açık bir çocuk.
4. Zihin açıklığı, anlama ve kavrama gücü. || Zihin açmak, daha iyi anlar ve kavrar duruma getirmek. || Zihin hesabı, kâğıda kaleme başvurmadan, doğrudan doğruya akıldan yapılan hesap || Zihin jimnastiği, düşünme, neden sonuç ilişkisi kurma gibi zihinsel yetileri geliştirmeye yönelik etkinliklerin tümü. || Zihin karışıklığı, zihin bulanıklığı, düşünceler arasında bağıntı kuramama durumu ya da bu bağıntının yitimi. || Zihin yormak, bir şey üzerinde çok düşünmek. || Zihni açılmak, daha iyi anlar ve kavrar duruma gelmek: Ortaokula başladıktan sonra çocuğun zihni açıldı. || Zihni bulanmak, zihni karışmak, düşündüğü şeyler altüst olmak ya da ne yapacağını şaşırmak, bilememek. || (Bir şeye) zihni saplanmak, zihnini takıldığı şeyden kurtaramamak. || (Bir şeye) zihni takılmak, zihni sürekli olarak çözmek istediği bir sorunla meşgul olmak, oYıun üzerinde durmak. || (Bir şeyi) zihnine yerleştirmek, bir şeyi unutamayacak biçimde bellemek, aklında tutmak. || (Bir kimse, bir şeyle) zihnini bozmak, kendini bir soruna aşırı ölçüde vermek, sürekli olarak onu düşünmek. || Zihnini çelmek, bir kimseyi etkileyerek onu istediği yöne sürüklemek ya da baştan çıkarmak. || (Bir şey, birinin) zihnini bulandırmak, bir şeyde kuşkulu bir yön görmek, kuşkuya düşmek. || Zihnini dağıtmak, gerektiği ölçüde açık seçik düşünememek, düşüncelerini bir noktaya toplayamamak. || (Bir şey, birinin) zihnini kurcalamak, o şey ikide bir aklına gelip kendisini düşündürmek. || (Biri, kendi) zihnini kurcalamak, bir şeyi anlamaya, düşünüp kavramaya çalışmak. || Zihnini oynatmak, delirip çıldırmak, aklını oynatmak.
Kaynak: Büyük Larousse