Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Y a.
1. Türk abecesinin yirmi sekizinci harfi.
2. Daraltıcı, dilüstû damaksıl, ötümlü ünsüz. (Açıklık ve duyulurluk açısından ünlülerden hemen sonra gelir; bu yüzden de yarı ünlü bir ses olarak nitelenir.)

ANSİKL. Y, yunan abecesinin upsilon harfidir, latin abecesine önce V biçimiyle, t.Ö. I. yy.’ın ortalarında da Y biçimiyle girmiştir. Latincede yunanca kökenli sözcüklerin yazımında kullanılmıştır.

•Sesbilgisi. Y harfi [j] ünsüzünü yazmaya yarar. Türkçede sözcük başında (yap-, yar-, yaş, yıl, yok), iç seste (ayır-, bayıl-, kayık, uyku, ayak) ve son seste (yay, bay, ay, soy, tay) bulunur. Ünlü ile biten bir sözcüğe ünlü ile başlayan bir ek gelirse araya y sesi girer, buna "koruyucu ünsüz" adı verilir: başla-y-an, anla-y-ış, avlu-y-a, anla -y-alım, bekle-y-in, gözle-y-ip vb. Y sesinin yanında bulunan ünlüleri daraltma etkisi vardır: yultuz>yıldız, yoğur->yuğur-, beğük> böyük> büyük, yöri->yürü- -yor şimdiki zaman ekinden önce gelen düz geniş ünlülerde de daralma olur: anla -yor> anlıyor, bilme-yor> bilmiyor, söyle -yor> söylüyor, koyma-yor> koymuyor -an/-en ortaç, -acak Y-ecek gelecek zaman ve -arak/-erek ulaç eklerinden önce de konuşma dilinde daralma görülürse de (an- lıyan, bilmiyecek, ekliyerek), yazımda anlayan, bilmeyecek, ekleyerek biçiminde gösterilir. Batı Trakya ve Rumeli ağızlarında bu gelişme oldukça ileridir: öyle>üyle, söyle- > söyle-, oyun > uyun, boyun > bu- yun.

•Tarihsel sesbilgisi. Eski türkçede sözcük başında dar ünlü bulunduran sözcüklerde bir y öntüremesi görülür: ılan>yılan, ut-'Şzyut-, ınan-> yınan->yinan->inan- (sonradan y düşmesiyle), ırak>yırak. Buna karşılık sözcük başında bulunan y- seslerinin düştüğü de görülür: yılkı > ılkı, yıpçH>ıpar ‘misk’, yır>ır 'ezgi'. Kâşgarlı Mahmut, oğuz ve kıpçak lehçelerinden söz ederken sözcük başındaki /- lerin c-' ye çevrildiğini söyler. Ancak yinçü>cincü, yuğdu>cuğdu 'deve tüyü’ gibi birkaç örnek verir. Eski Anadolu türk- çesinde bu gelişme görülmez. Bugünkü kıpçak lehçelerinde ise düzenli bir gelişme olarak görülür.

Sözcük başında y- düşmesi tarançı lehçesinde de görülür: yüz>üz, yûzük> üzük, yılkı>ilki. Azeri türkçesinde dey’ler düşer: yıldırım>ıldtrım, yıl>il, yi->iy- 'yemek'.

Anadolu ağızlarında y sesinin diftong- laşarak yanındaki ünjüyü uzattığı görülür: söyte->söte-, öyle>öle şöyle>şöle, böy- le>böle. Konuşma dilinde de zaman zaman aynı durum görülür: pek iyi>peki, ağabey > âbi, vaktiyle >vaktile. yarış halindeki yatlar.

Bugün dilimizde bulunan y seslerinin büyük bir bölümü eski türkçedeki d sesinden gelmektedir: edgü>eygü > eyü>eyi >iyi, kıdığ>kıyı, kuduğ>kuyu, kudruk> kuyruk, kod-> koy-, udi-> uyu-, adak>ayak, kadğtı>kaygu, adığ>ayı. Bu sesin orta türkçede d ve d=z ile gösterildiği görülür: adığ ~azığ 'ayı', kuğuğ -kuzuğ 'kuyu', tfadğu - kazğu 'kaygı', kıdığ - Ifizığ ‘kıyı’. Bu sesi bulunduran sözcükler çuvaşçada r iledir: adağ> ura, tod->tır- 'doymak', adığ>urı 'ayı'. Bu ses yakutçada d>t gelişmesine uğrar: kadıq>hatın 'kayın ağacı’, adak>atak 'ayak', yadağ>sati 'yaya', ağğır>atır ‘aygır', ked->ket- ‘giymek’, lfiçlığ>kıtı 'kıyı', kudrut}> kutruk 'kuyruk'. Çağataycada seyrek olarak d>z gelişmesi görülür: töd- >töz- ‘katlanmak, tahammül etmek'. Bu sözcük eski Anadolu türkçesinde doy- biçiminde kullanılır.

Macar türkolog G. Nömeth türkçeyi iki ana gruba ayırır: y- türkçesi ve s- türkçe- si. Bütün öteki türk lehçelerinde sözcük başında y-, c- (y- > c-) olarak bulunan ses çuvaşça ve yakutçada s- olarak görülür. Yakutçada: sınah 'yanak', sıt- 'yatmak', sıttık ‘yastık’, sisi ‘yazı ova’, sS 'yay', sdn- ‘yunmak, yıkanmak’, süs 'yüz'. Çuvaşçada s'ıldır 'yıldız', s'ımarda ‘yumurta’, s'ımır 'yağmur', s'ıvar 'ağız', s'ıt- 'yutmak'.

Göktürkçede özel bir işaretle gösterilen ny ~ ny sesi vardır: koyn ‘koyun’, anyığ 'kötü, fena', çığany 'yoksul', Ifanyu 'hangi’. Uygur döneminde ise bu sözcüklerdeki yn ~ ny sesi açılarak n ya da y’ye dönüşür: kon ~ koy, ayığ - anığ, çığan - çığay, kanu ~ kayu. Alman türkoloğu Annemarie von Gabain bu durumu göz önüne alarak uygurcada iki ayrı lehçenin bulunduğunu ileri sürer: y lehçesi ve n lehçesi. Türkiye türkçesinde genellikle n’li biçimler kullanılır: kanyu > kanu > kanı hani. Ancak iki ünsüzün arasına bir ünlü girdiği de görülür: koyn > koyun. Çağataycada y'li biçimler kullanılır: koy, kayu, çığay.

Kıpçak lehçelerinde sözcük başında y- c- gelişmesi görülür. Kırgızcada: yol > col, yat > cat ‘yad, yabancı’, yalııj > calin 'alev, yalım', yeni > canı ‘yerji’, yaman caman 'kötü’, yılan > cilan, yultuz > cildiz, yat- > cat- vb. Kazakçada ise y- > j- olur: yar > jar 'uçurumun', yaş > jaş 'genç'.
Koybal, karagas lehçelerinde ise y- > t’ - d' gelişmesi görülür (bu sesler t ve d’nin yumuşak biçimleridir): ya > ~ t'a -d'â‘yay’, yaş > t'as - d’as, yağ > t'ağ - d'ağ, yaka > t'ağa d’ağa, yiti’ t 'ete d'ıte ‘yedi’.
y Ceb. Sık sık bir denklem sisteminde ikinci bilinmeyeni göstermek için kullanılır.

—Geom. Ordinatı gösterir. (Y olarak da kullanılır.)

—Mat. çözlm. Çoğu kez bir gerçek ya da karmaşık değişkenin bir fonksiyonunu gösterir. Y Anorg. kim. itriyum'un simgesi.

—El sant. Y iğnesi -> SİNEK* İĞNE.

—Genet. Y kromozomu, heterogametli erkeğin iki eşeysel gametinden biri. (Dişideki eşeysel kromozomların ikisi de bundan farklıdır ve X ile gösterilir. Döllenmiş yumurtanın çekirdeğinde Y kromozomunun bulunması embriyonun erkek olarak gelişmesini sağlar.)

—Tem. parç. Aşırıyükü belirtir.
Kaynak: Büyük Larousse