YÂR a. (fars. yâr).
1. Ed. Âşık olunan kimse, sevgili: "Can çekişir elden gider / iki gözüm çeşme çeşme / Düşerim canın peşine / Yâr tükenir elden gider'' (Bedri Rahmi Eyüboğlu).
2. Dost, arkadaş: Dost dost diye nicesine sarıldım / Benim sadık, yârim kara topraktır (Aşık Veysel).
3. Esk. Yardımcı.
4. (Bir kimseye) yâr olmak, yardımcı olmak, hayrı dokunmak: Talih yâr olursa, her şey düzelir. || Yâr olup bâr olmamak, yük olmamak, dost olmak. || Yârdan mı geçersin serden mİ?, birbirine denk, eşdeğerli iki şeyden birini seçmek gerektiği durumlarda söylenir. || Yâr ü ağyara karşı, dosta düşmana, ele güne karşı (esk.).
—Esk. Yân bi-vefâ, vefasız dost, vefasız sevgili. || Yâr-ı cân, gerçek dost, candan dost. || YSr-ı cefs-kâr, cefa eden, zalim dost ve sevgili. || YSr-ı dil-sitân, gönül alan sevgili. || Yâr-ı gar, (mağara dostu) hicret sırasında Hz. Muhammet’e mağarada arkadaşlık etmiş olan Hz. Ebubekir; çok vefalı arkadaş. || Yâr-ı kadim, eski dost. || Yâr ü ağyâr, "dostlar ve düşmanlar", herkes. || Cihan yâr(-ı güzin), dört dost; dört halife.
—El sant. Yâr ardına düşüren, bir oya motifi. (Gelenekselliğini koruyan bazı yörelerde kız, oğlanda gönlü olduğunu göstermek için ona etrafında bu motif bulunan oyalı çevre ya da mendil gönderir.)
—Esk. giy. Yâr tekmesi — KUŞ- YUVASI.
YÂR a. Müz. Türk müziğinde bir bileşik makam. (Günümüze örneği ulaşmamıştır.)
Kaynak: Büyük Larousse