YUKARI a. (-de ve -den durumlarında içses düşmesine uğrayarak yukarda ve yukardan biçimini alabilir).
1. Üstte bulunan konum, yer: Onlar yukanda oturuyorlar. Yukandan bir şey düştü.
2. Bir şeyin yukarıya, gökyüzüne yakın bölümü: Dağın yukarısı.
3. Eğimli bir yerin yüksekte kalan yanı: Yukarıdan deniz görünüyor.
4. Hiyerarşik bir düzende üst makamlar, yetkili kimseler: Emir yukandan geldi.
5. Bir metnin başları: Yukanda belirtilenler.
6. Yukarıdan almak, karşılıklı görüşmelerde kabul edilmesi güç şeyler söylemek, ağır önerilerde bulunarak yumuşak davranmaktan kaçınmak. || (Birine) yukarıdan bakmak, kendinlbir kimseden üstün görmek. || Yukansı, üst makam: Yukarısı, bu uygulamalara ne der, bilmiyorum.
♦ sıf.
1. Bir şeye göre üstte bulunan şey için kullanılır: Yukan kat.
2. Bir sıralamada üstte yer alan, benzerlerine göre yüksek bir düzeyde olan bir şey için kullanılır; üst: Mesleğinde yukan kademelere ulaşmak Toplumun yukan tabakaları.
3. Akarsuyun kaynağına yakın yerler ya da oldukça yüksekte yer alan bölgeler için kullanılır: Yukan Fırat. Yukarı Alpler.
—Coğ. Yukarı çığır, akarsu çığırının kaynağına daha yakın olan bölümü.
♦ be.
1. Üst konuma yönelme belirtir: Yukan bakmak. Yukarı çıkmak.
2. Değerce, nitelikçe, nicelikçe bir başka kimse ya da şeyden daha yüksek bir düzeyi belirtir: Fiyatlar yukarı fırladı.
3. Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal, birbirine karşıt iki durum, iki taraf ya da sakıncaları eşit iki davranıştan birini yeğleyememeyi anlatmak için söylenir.
Kaynak: Büyük Larousse