VALERY (Paul), fransız yazar (Söte 1871 - Paris 1945). Gümrük memuru bir baba ile Fanny Grassi adında bir İtalyan anadan dünyaya geldi. Daha 15 yaşındayken "kendi beyninin sonuna kadar tadını çıkarmayı" koruyordu ve 1892’de, meşhur “Cenova gecesi”nde aradığı çözüm yolunu buldu: aşk, sembolist şiir, dostluk gibi, zekâyla bütünleşmesini geciktiren bütün “putlar" ile ilişkisini kesecekti. Böylece Monsieur Teste'e (1896) ve iki yıl sonra yazımına başlayacağı "Defterier’’e (Cahiers) giden yol açılmış oluyordu. Kendisine iki doğru yolu, bilimselliği ve yaratıcılığı gösteren Leonardo da Vinci’den esinlenerek kendine, Monsieur Teste adını verdiği, bütün görünüşlerin ve bütün kolaylıkların düşmanı bir sözcü yarattı. Eupalinos ou lArchitectete ve l'Âme et la Danse'ta (1923) “sarhoşlukların en soylusu” diye nitelendirdiği "eylemlerden gelen sarhoşluk”a örnek olarak bir aleve benzettiği temel eylem olan dansı gösterdi. Şiire, ama herhangi bir şiire değil, "temel” şiire, yani bütün derinliğiyle düz yazıdan arınmış bir şiire dönüşü la Jeune’ Parque (1917) ile gerçekleşti. Burada Valery birbirinden ayrılamayacak bir biçimde soyutlama ile hazzı birleştiriyor, hiçbir zaman “saf şiir”e sığınmıyor ve temel anlamlarıyla, yani bilincin kendi bilincine varması ile ustaca kaynaşmış bir şiire ulaşıyordu. Aynı kaygıyı Charmes’ (1922) adlı şiir kitabında da görürüz.
Deniz’ mezarlığı’nın on iki heceli dizeleri evrensel şiirin doruğuna ulaşır. Charmes, arkitektonik yapısıyla düşünmenin hem nesnesi hem öznesi olan şairi anlamamızı sağlar. "Defterler”den derlediği Rhumbs (1926), Analecta (1927), Nouveaux Rhumbs (1927), Choses tues (1930), i'idĞe fixe (1932), Mauvaises Pensdes et autres (1942) ve özdeyişlerin sürekli sözdizimsel şaşırtamacalarla ışıldadığı Tel guefin (1941-1943) ayırtedici özelliği düşüncenin vurgulanması ve maddenin bu düşünceyle yoğrulmasıdır. VariPtP dizisinde (1924-1944) yazann sürekli olarak evrensele dönük dikkatinin ürünlerini görürüz. Her ne kadar aşırı bilinç yüzünden nihilizmin eşiğine kadar gelen yazarın gerçek ve katı manevi vasiyetnamesi Mon Faust (1941) ise de, Valöry serüvenini en iyi yansıtan yapıt "Defterler"dir. Burada, elli bir yıllık bir zihinsel yaşam eşine az rastlanır yoğunlukta psikofizyotojik görüşler ve çarpıcı notlar halinde görülür. Valöry'nin "ahlâk’’ını kuru ya da bencil bir ahlâk saymak doğru olmaz: onca, mutluluğu ve tutkuyu, hiçliğin tehdidi altındaki o ateşli, o patetik ve gelişmemiş benliğimizde değü. saf ve salt benliğimizin "kendimizin ötesinde”
icat ettiklerinde aramalıyız. Valâry’nin tarihsel görüşleri, 1919'da yazdığı la Crlse de /'espr/f’deki birçok düşünceyi yeniden ele aldığı Regards sur le monde actueT dedir (1931). Valöry bütün yapıtlarında zekânın kendi kendini tanımasını, yani kendi doğasının ve mekanizmasının işleyişinin bilincine varmasını ister. Çağdaşlığını vurgulayan en önemli özellik, çoğaldıkça birbirlerini yok eden fikirlere karşı duyduğu görece ilgisizlik ve fikirlerden çok bunların oluşum süreci üzerinde durmasıdır.
Bir yazısında Avrupa'nın "Asya kıtasının küçük bir parçası” olmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söylemiştir, insan zihni şairi ve araştırıcısı olan Paul Valöry işte bize bunu unutturmayı başarabilen ve Avrupa değerlerini koruyan nadir büyük Batılılar’dan biridir.
Kaynak: Büyük Larousse