Şapka Zulmü – 4
Eylül 1925 tarihlerinde basın da üzerine düşen görevini yapıyor ve alabildiğine sarık, cübbe ve fes üzerine hücuma geçiyordu. Şapkaya övgüler düzülerek yürütülen kampanya da fesle ilgili gazete başlıkları dikkat çekiciydi. Gazeteler fes’i şöyle veriyorlardı:
”Bu özük kazın rengindeki başlık bütün bir milletin kanının akıtıldığı bir rejimi hatırlatmaktadır.”
”Opera -komik olan bu başlık.”
”Bu fuar tiyatrosu malzemesi.”
”İçiyle ve dışıyla tanı bir şarap şişesi kasesi.”
”Gelincik.”
”Horoz İbiği”ni kullanmak herkesi utandırıyor.”
“Her adımda bir rüzgar esintisinde sallanan püskülüyle fes.”[1]
Gazete başlıklarıyla halkın fesiyle alay ediliyor, fesli komikliklere karşı halk mücadeleye çağırılıyordu. Gazetelerin yönlendirmesiyle özellikle İstanbul’da halk içinde büyük kavgalar başlıyordu. Şapka giyenler, feslilerin sarıklıların karşısına çıkmışlar, hükümet desteğini de düşünerek tenha yerlerde gördükleri fesli kişileri, sarıklı kişileri grublar halinde feci şekilde dövüyorlardı.
M. Kemal üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Paul Gentizon kitabında bu konunun şahidi olarak şapkayla ilgili terör olaylarına yer verir:
”Şapka giyenler, her yerde külah giyenlerin karşısına çıktı. Hatta neredeyse baş giysisini değiştirecek yerde fes’de ısrar edenlere veya şapka giymeyip başı açık dolaşanlara karşı dayak dahil her türlü enerjik çarelere başvrulurdu. Birçok fırsatlarda sokaklarda,vapurda, gösteri salonlarında ”şapka”lar,”fes”lere hücum etti! Fes ve fesliler daima yenildi. Fesler şapkalılarca parçalandı, ayaklar altına alınıp ezildi veya denize atıldı.”[2]
”Şapka”lar ”Fes”lere hücum etti, dayak dahil her türlü enerjik çarelere başvuruldu ifadeleri, bir yabancının gözüyle bile ne tür bir terör estirildiğini ve şapkalıların feslileri nasıl bastırdığını açıkça ifade eder. Ve en korkuncu, şapka giymeyip başı açık olanların bile dövüldüğü bir çılgınlıklar ortamı olmuştur zamanın Türkiyesi.”
**********
KAYNAKLAR:
[1] Gazette Costantinople, 5 Ekim 1925, Paul Gentizon, M. Kemal ve Uyanan Doğu, sayfa 99.
[2] Paul Gentizon, M. Kemal ve Uyanan Doğu, sayfa 99, 100.
********************
********************
********************
Şapka Zulmü – 5
Şapka kanunu çıkar çıkmaz köprünün iki başı ile anayol kavşaklarına yerleştirilen polisler fesleri ve feslileri toplamaya başladılar.[1]
Kızılay da fes toplama kampanyasına girişerek topladığı fesleri yoksullara “terlik” yaptırdı.[2]
Türkiye Cumhuriyeti’nde bulunan Asker sınıfının, Diyanet Işleri Başkanlığına bağlı memurların, ülkedeki tüm memurların ve genel olarak sivillerin resmi törenlerde giyecekleri elbiseyi belirleyen bir yönetmelik yayınladı. Resmi merasimde giyilecek kıyafet, ceketatay, siyah yelek ve pantolon olmak üzere frak olarak belirlendi. Bunu önü sert kolalı beyaz gömlek, dik veya uçları kırık beyaz kolalı yaka, beyaz fiyonklu boyun bağı, siyah rugan ayakkabı ya da maskaratları düz rugan iskarpin, silindir şapka, beyaz eldiven, baston veya siyah şemsiye tamamladı.
Resmi gecelere veya resmi tiyatrolara ise silindir şapka ile gidilecektir.[3]
Istanbul’da bulunan şapkacılar şapka yetiştirmek için Avrupa’dan “gemiler dolulusu” şapka, (birde Antiemperyalistiz diyorlar) kasket getirdiler. Halkın şapkaya yaptığı akın karşısında (mecbur, kelle gidecek yoksa) Ankara’da şapkacılarda tek bir şapka bile kalmadı.
Bu durumu Paul Gentizon “Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu” kitabında şu sözleriyle betimliyordu:
“Kıtlık günlerinde, bazı saatlerde ekmek fırınlarının önünde olduğu gibi, şapka dükkânları da adeta müşteriler tarafından sarılıyor ve önünde uzun kuyruklar oluşturuluyordu.”[4]
**********
KAYNAKLAR:
[1] Cumhuriyet gazetesi, 2 Eylül 1925, sayfa 1.
[2] Orhan Koloğlu, Islamda Başlık, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1978, sayfa 95.
[3] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Katoloğu, 051.V48.13.114.45, (17 Eylül 1925).
[4] Paul Genziton, Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu, Çeviren: Fethi Ülkü, Üçüncü basım, Ankara, Bilgi Yayınları, 1995, sayfa, 99.
********************
********************
********************
Şapka Zulmü – 6
Şapka fiyatları o denli yüksektiki, Hükümet, Bozok (Yozgat) Mebusu (Milletvekili) Ahmet Hamdi’nin önerisiyle, şapka almakta zorluk çeken memurlara “şapka avansı” adıyla bir yıl vadeli olmak ve ilerde maaşlarından taksit taksit kesilmek üzere borç vermeyi kabul etti.[1]
Öneri şöyleydi:
“Memurlarımızın ekserisi maişetine kifayet edebilecek maaşla istihdam edilmektedir. Elbise ve şapka masrafı için avans suretiyle verilen ve bil-fekk maaşattan mahsubunun icrası memurinin maduriyetini mucib olacağından birer maaş ikramiye itasını arz ve teklif ederim. (12.10.1341.Bozok (Yozgat) Mebusu (Milletvekili) Ahmet Hamdi. 26 Teşrinievvel 1341.”
Memur bile olamayanların perişanlığını varın siz düşünün.
Diyanet Işleri Başkanlığı da “şapka avansı”ndan yararlanan kurumlardandı. Müftülerinde memurlara verilen elbise avansından yararlanabilecekleri, başvurmaları halinde kendilerine ödeneceği illere gönderilen genelgeler vasıtasıyla duyuruldu.[2]
Rıfat Börekçi, kuruma gönderdiği genelgede kendi görevlilerinin de şapka almaları gerektiğini, şapka fiyatlarının, memur maaşlarına oranla pahalı olduğu gerekçesiyle memurlarına 50’şer lira “şapka avansı” verileceğini bildirdi. Şapka fiyatları yükseldiği için bu avans 80 liraya çıkarıldı.[3]
İl, ilçe ve köylerde Diyanet Işleri Başkanlığı tarafından görevlendirilen din görevlileri, baş ölçüleriyle beraber, gerekli ücreti de Istanbul Müftülüğüne göndererek şapka satın almaya çalıştılar.[4]
80 lira “şapka avansı” verilen dönemde 1 ekmeğin fiyatı ise 5 kuruş civarında idi.[5] Bu zulüm değil de nedir??
**********
KAYNAKLAR:
[1] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Katoloğu, 030.18.1.1.15.61.2.
[2] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Katoloğu, 051.V35.5.44.6.
[3] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Katoloğu, 051.V41. 8.67.20, (6.11.1926).
[4] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Katoloğu, 051.V08.2.6.15; 051.V16.3.16.13; 051.V05.2.2.17.
[5] Habervitrini.com, 02 Eylül 2002.