Arama

Paul Verlaine - Tek Mesaj #4

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Temmuz 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  verlaine.jpg
Gösterim: 552
Boyut:  29.9 KB

Ad:  600px-Paul_Verlaine_signature.svg.png
Gösterim: 465
Boyut:  12.4 KB

VERLAİNE
(Paul), fransız şair (Metz 1844 - Paris 1896). Bir istihkâm subayının oğluydu, uzun yıllar sonra dünyaya geldiği için, yıllardır çocuk özlemi çeken ailesi tarafından bir hayli şımartıldı. Ailesi 1851'de Paris'e yerleşen Verlaine, sağlam bir klasik öğrenim gördü ve 1862’de bakaloryasını verdi. 1864’te Paris belediyesi’ne kâtip olarak atandı, ancak memurluk hiç ilgisini çekmedi ve kısa bir süre sonra Xavier de Ricard ve Nina de Villard'ın edebiyat salonlarına devam etmeye başladı; orada Banville, Heredia, Coppâe, Villiers de L'isle-Adam vd. ile tanıştı. Eugâne Vermersch'in bir muhalefet yayını olan Hanneton X. de Ricard’ın l'Art, zaman zaman da, Catulle Mendâs’in çıkardığı Parnasse contemporain dergisine yazan Verlaine, yavaş yavaş edebiyat dünyasıyla ilişkilerini genişletti. O sıralarda koyu bir cumhuriyetçiydi, Tanrı’ya inanmıyordu ve imparatorluğa karşı cephe almıştı. Edebiyatta kendi yolunu bulmaya çalışıyor ve bu sayede birtakım saplantılarından kurtulmayı umuyordu: çünkü kendine örnek olarak seçtiği Baudelaire gibi o da şiirin olduğu kadar alkolün de boyunduruğu altındaydı. Daha 1863’ten başlayarak meyhanelerden çıkmaz olmuştu. Edmond Lepelletier’nin de belirttiği gibi, 1865'te babasının, 1867'çje de içten bağlı olduğu, amcasının kızı Elisa Moncomble’ün ölümü, kendisini sevenleri aşırılıklarıyla üzen bu sinirleri zayıf delikanlıyı iyiden iyiye sarsmıştı. Parnasse okulunun sağlam şiir yapısını ve Baudelaire’in apaçık etkisini taşıyan Poömes saturniens (1866), henüz denemeler aşamasında olan gerçek bir şairin ürünleridir. Her ne kadar Elisa'ya beslediği umutsuz bir aşktan kaynaklansa da, kitapta romantik coşkunluğun içtenliğine yer verilmez ve şairin mutlu bir sonuca bağlanmış bir sevgiden söz ettiği izlenimini uyanır. 1869'da Mathilde Mautâ de Fleurville ile nişanlanması ve 11 ağustos 1870’te onunla evlenmesiyle şair bir an için iç bunalımlarından kurtulduğunu sanmıştı. O sırada les Fâtes galantes (1869) ile la Bonne Chansoriu (1870) yayımladı. Vfetteau'nun fırçasından çıkmış gibi umutsuz bir aşktan hareket ederek Mathilde'in dingin yuvasında son bulan bir yolda yeni bir yaşama kavuşmuş gibiydi. Her şiiri sanki aşkın aşkla tedavisini gerçekleştiren bir denemesiydi. Fakat her şiirin gerçek özelliğiyse, bir şairin kendi kendini bulmasının yansımasıydı. Ancak Verlaine, hiç de birkaç yıl sonra öne süreceği gibi “cansıkıcı ve kolay, gösterişsiz bir yaşam” ın adamı değildi: gelişebilmek için sükûnete değil fırtınaya, bir kadına değil bir erkeğe gereksinimi vardı ve bu kişi, 10 eylül 1871'de gelip yeni evli çiftin yanına yerleşen ve \ferlaine’i baştan çıkaran Rimbaud olacaktı.
Temmuz 1872'de Verlaine ile Rimbaud önce Belçika'ya, sonra Londra’ya kaçtılar. Göçebe bir yaşam, kavgalar, barışmalar, lanetlenmiş şairlerin lanetlenmiş aşkı, yükselişler ve düşüşler, Belçika'dan dönüşterinde patlak veren Brüksel olayıyla noktalandı: 10 temmuz 1873 günü, pek kendinde olmayan Verlaine, Rimbaud’ya ateş ederek onu yaraladı ve iki yıl Mons’ ta hapis yatmaya mahkûm edildi. Bu üzücü yaşantı Verlaine'in yapıtının zenginleşmesini sağladı: şiir anlayışı yenilendi, ufku genişledi ve Romances sans paroles'û (1874) [ilk başlığı la Mauvaise Chanson'du] ve yayımlanmayan yapıtı Cellulairement'da yer alan en başarılı şiirlerinin de bulunduğu Sagesse"i (1881) yazdı. Hücresinin sessizliğinde yeniden imanına kavuşan Verlaine, hem sanatı hem vicdanıyla uzun uzun hesaplaştı ve yaşamını da tarzını da değiştirmeye ka rar verdi. Her şiirini yer yer basmakalıp dini uyanlara düşerek de olsa gerçek birer dua gibi ele alıyor, ama bunun yanısıra da, müziğin büyüleyici gücünden kendini kurtaramıyor ve sesi anlama yeğliyordu. Hiç değilse en başarılı şiirlerinde dizeler müziğe, şarkıya dönüşüyor ve sözcükler sanki kendiliklerinden güzellikleri içinde eriyordu. Bununla birlikte, hem de sık sık, kolaya, hatta yavanlığa düşmekten kendini alamıyordu, çünkü hapishanede imanına kavuşmuş da olsa Verlaine, eski günlerinin saplantılarından bir türlü kurtulamıyor ve Tanrı ile şeytan, manastır ile meyhane ve acının değneği ile sokak serserisinin sopası arasındaki bu sürekli gidip gelmeler yapıtlarına da yansıyordu; sonunda Mathilde kocasından boşandı ve Verlaine de tekrar eski hayatına döndü.
Verlaine 1875-1877'de İngiltere’de (Stickney, Boston, Bournemouth), sonra, Fransa'da Rethel’de (1877-78), ardından Rethel'den eski bir öğrencisi olan Lucien Lâtinois ile birlikte gene İngiltere'de (Lymington, 1879) öğretmenlik yaptı, sonunda toprakla uğraşmak üzere Fransa’ ya döndüyse de (1880), bu denemesinde de başarısızlığa uğradı. Bir yandan yeniden başladığı içkide kendini tüketirken, bir yandan da, içlerinde 1874’te kaleme aldığı Art poötiçue gibi yayımlanmamış başyapıtların da bulunduğu Jadis et Naguöre'i (1884) yayımladı ve dinsel (Amour, 1888; Bonheur, 1891; Liturgles intimes, 1892), erotik (Parallölement. 1889; Chansons pour elle, 1891; Odes en spn honneur, 1893) ve çeşitli konularda (Epigrammes, 1894; invectives, 1896) şiirler kaleme aldı. Alışılmamış yeteneği, özgünlüğü, hatta adının kötüye çıkması bile herkesi bûyülûyordu: Paris'te ve yabancı ülkelerde alkışlanıyor, öncü sanat okulları onu kendilerine bağlamaya çalışıyorlardı. Oysa bilmedikleri bir şey vardı: Verlaine her şeyden önce Verlaine idi, yani her ikisi de gerçek yüzü olan ikiyüzlü bir adam. Ona ancak el yordamıyla, hafif yoklamalarla varılabilir, fakat hiçbir zaman tümüyle sahip olunamazdı. Onu açıklamak değil, "duymak", okumak değil, duymak gerekti, Beklenmedik sözcük bileşimleriyle, vezinlerle, uyaklar ya da ritimlerle oynayan, hantal çiftheceli dizelere daha uçucu saydığı tekhecelı dizeleri yeğleyen Verlaine'i Paul Valöry şöyle tanımlar: "Safdil görünüşlü bu adam, gerçekte düzenli bir primitiftir, becerikli ve alabildiğine bilinçli bir sanatçıyı içinde taşıyan bir primitif." Topluma sırt çeviren bu dehanın son günlerini hastanede ve iki fahişenin, Philomöne Boudin ile Eugönie Krantz’ın yanında geçirmesini "eşyanın tabiatf’na uygun saymak gerekir.

Kaynak: Büyük Larousse