ÜZERİ a. (Bu sözcüğün yalın durumu üzer
olmakla birlikte ancak tamlanan olarak üzeri
biçimiyle ve buna eklenebilen tam ad çekim ekleriyle kullanılır.)
1. Bir şeyin yukarı, gökyüzüne bakan yüzü: Toprağın üzerine yattı. Bir sandalye çekip üzerine çıktı.
2. Bir şeye göre yukarda kalan konum: Kentin üzerinde uçan bulutlar.
3. Birşeyin gözle görünen, dış yüzü: Teninin üzerindeki çizgiler.
4. Bir kimsenin yanı, beraberi: Üzerinde kimlik yoktu.
5. Bir kimsenin bedeni: Üzerinde çok güzel bir elbise vardı.
6. Bir kimsenin giymiş olduğu giysiler: Üzerini değiştir, başka şey giy.
7. Bir bütünden arta kalan, geriye kalan: Paranın üzerini almayı unuttunuz.
8. Kimi tamlamalarda, tamlanan olarak zamanda yakınlığı belirtir: Öğle üzeri
9. Uygulama noktasını, yönü ya da konumu belirtir: Üzerime ateş etti. Viyana üzerine yürüdüler. Yolumun üzerinden çekil.
10. Bir şey üzerine,
ondan sonra: Yemek üzerine tatlı iyi gider.
11. Bir şey üzerine,
ona göre, ona uygun olarak, ondan dolayı: Rica üzerine bir işle ilgilenmek. Onun gelmesi üzerine kavga bitti
12. Üzerine
(yinelenen iki sözcükle birlikte) birikme, yinelenme belirtir: Darbe üzerine darbe yemek.
13. Bir şey (konu) üzerine, üzerinde,
ona değin, ona ilişkin; onunla ilgili: Bir yazarın yapıtları üzerine bir deneme. Kanser üzerinde araştırma yapmak.
14. Üzerine, üzerinde,
dayanma noktasını belirtir: Tek ayak üzerinde durmak.
15. Üzerine, üzerinde, üzerinden,
maddi ya da manevi varlığı belirtir: Çocukların üzerine yüklenmek. Bu olay üzerimde garip bir etki uyandırdı. Sorumluluğu üzerinden atmak.
16. Bir şey (sayı) üzerinden,
kendisine göre değer biçilen bir bütünü belirtir: 5 üzerinden 5 puan almak.
17. Üzerinde durmak
.
Kaynak: Büyük Larousse