Arama

Halit Ziya Uşaklıgil - Tek Mesaj #7

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Temmuz 2015       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  HalitZiya.jpg
Gösterim: 471
Boyut:  105.7 KB

UŞAKLIĞİL
(Halit Ziya), türk romancı, öykücü (İstanbul 1866 - ay y 1945), Halı tüccarı Hacı Halil Efendi’nin oğludur. Bir kolu İstanbul'da, bir kolu İzmir'de yerleşmiş olan ailesi uşaklıydı, ilköğrenimini Fatih rüştiyesi’nde gördü (1873-1878). Babasının işleri bozulunca İzmir'deki dedesinin yanına gitti; İzmir rüştiyesi'nde okumaya başladı (1878). Bir süre sonra yabancı dil öğrenmesi için Mechitariste okulu'na yatılı olarak verildi. Bu sıralarda fransızcadan çeviriler yapmaya başladı, iki arkadaşıyla Nevruz dergisini çıkardı (1884). Okulu bitirince bir süre babasının ticarethanesinde çalıştı. Daha sonra OsmanlI bankası' na memur oldu; bir yandan da İzmir rüştiyesi'nde fransızca öğretmenliği yaptı. Bu sırada bir arkadaşıyla Hizmet adlı gazeteyi kurdu (1886); orada mensur şiir, öykü, roman (Sefile yarım kalmıştır-, Nemide, Bir ölünün defteri, Ferdi ve şürekâsı) türlerinde ilk yapıtlarını yayımladı. İstanbul'a yerleşerek (1893) Reji idaresi’nde memur oldu. Bu dönemde Recaizade Mahmut Ekrem'in aracılığıyla Edebiyat ı cedide topluluğuna katıldı. Mai ve siyah romanı Serveti fünun dergisinde tefrika edildi (1896-1897). Bu dergide yazılarını, öykülerini, Aşkı memnu (1899-1900), Kırık hayatlar (1901-1902 -yarım kalmıştır-; kitap halinde yay. 1924) gibi romanlarını yayımladı. Bu yıllarda ikdam gazetesinde küçük öyküleri çıktı. (Yaşamının bu dönemine kadar olan anıları Kırk yıl [4 c, 1906] adlı kitabındadır.) ikinci meşrutiyet'ten sonra bir süre Edebiyat fakültesi’nde Batı edebiyatı okuttu (Tarlhi edebiyatı garbi yeden transız edebiyatı dersleri, Yunan tarihi edebiyatı, Latin tarih i edebiyatı, İspanyol edebiyatı, Alman tarihi edebiyatı [1913-1914] gibi bazıları tamamlanmamış yapıtları bu döneme aittir). Mehmet V'in sarayında mabeyn başkâtibi oldu (1909) [,Saray ve ötesi (3 c, 19404942) adlı anı kitabı bu dönemle ilgilidir], ittihat ve Terakki yönetimince zaman zaman yurtdışında (Paris, Bükreş, Almanya, İsviçre) kendisine bazı siyasal nitelikli görevler verildi. Tütün inhisarı şirketi yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Son yıllarını Tiran elçiliğinde görevliyken ölen oğlu Vedat'ın acısıyla (bu olayla ilgili izlenimleri Bir acı hikâye [1942] kitabındadır) Yeşilköy'deki köşkünde' geçirdi. H, Z. Uşaklıgil'in sanatında olduğu gibi türk romancılığında da bir dönüm noktası oluşturan Mai ve siyah romanı yeni bir düzyazı dili özellikle de sözdızimı bakımından batı edebiyatından esinlenen yenilikler getirmiş ve türkçede çağdaş bir roman anlatımı oluşturmuştur. Ana çizgileriyle gerçekçi olan yapıt istibdat dönemindeki aydırı gençliğin toplumsal ve bireysel durumunu, basın dünyasını, yaşanan umut kırıklıklarını yansıtır. Yazarın en olgun romanı sayılan Aşk-ı memnu aşktan başka düşünceleri ve dertleri olmayan, çalışmadan yaşayan, alafrangalık düşkünü kadın-erkek kahramanları ve onların aracılığıyla toplumsal bir tabakanın yaşamını canlandırır. Bu yapıtta hareketler, tasvirler, hemen bütün kahramanları kuşatan kıskançlık başta gelmek üzere türlü duygü ve davranışlara yönelik çözümlemeler olayların yürüyüşünü hızlandıracak ve karakterlerin gelişmesini sağlayacak yolda, ölçülü ve dengeli biçimde işlenmiştir. Olayların örülüşü, dış ve iç dünyaların anlatılmasındaki denge bakımından ustalık taşıyan yapıt, toplumsal gerçeği roman dışı bir anlatımla değil roman koşulları ve "roman gerçeği" içinde ver mesiyle dikkati çeker. Bütün bunlar türk romancılığının gelişiminde önemli başarı noktaları oluşturur. Orta ve yoksul tabakadan insanları konu edinen, günlük yaşamın doğallığı içinde geçen Kırık hayatlar, yazarın daha önceki sanatlı anlatımından, süslü tasvirlerinden oldukça uzaktır, ikinci meşrutiyet'ten sonra Sabah gazetesinde tefrika edilen Nesl i âhir (1908-1909) "istibdat idaresine karşı ruhunda isyan taşıyan genç nesli”, onların toplumsal bunalımlarını, siyasal görüş ve eylemlerini ele alır; siyasal baskıları, hafiyeleri, haksız servet edinenleri, yoksul halkın yaşamını sergiler; ancak bütün bunları oluş halinde ve olayların içinde eriterek canlandırmamış, zaman zaman siyasal makale ve fıkra anlatımına yönelmiş görünür. Romanlarında konuyu genellikle aydın tabakanın yaşamından çıkaran yazarın öyküleri halktan insanları, halkın yaşayışını, gelenek ve görenekleri anlatır (Ferhunde Kalfa [Bir yazın tarihi, 1900]; Mahalleye mevkuf, Sade bir şey [Solgun demet, 1901]). Konular kendi yaşamından (Kırık oyuncak [Solgun demet]), aile çevresinden (Ferhunde kalfa, MahaUnvn Ftaife Molla, Altın Nine [sevda, 1922]; Ruziye Kadın, Âyin-i şikem [Aşka dair, 1935]), mahalle ve işyeri çevrelerindeki gözlemlerinden (Keklik İsmail, Veznedar muavini [Bir hikâye-i sevda]) kaynaklanır. Anlatımları oldukça sade olan bütün bu yapıtlarda canlandırdığı yerli insan portreleri ve yerli yaşamla yazar, çağının gerçekçi bir gözlemcisidir. Sanat görüşünü ortaya koyan, dil ve edebiyatla ilgili düşüncelerini içeren makaleleri Sanata dair (3 c, 1938-1955) yapıtında derlenmiştir. (Kayn.)

Kaynak: Büyük Larousse