TABHANE a. (ar. (abc ve fars. hâne’den tabc-hane).
—Esk. Matbaa, basımevi.
—Taç Tabhanei amire, Ahmet III döneminde, İbrahim Müteferrika tarafından kurulan devlet matbaası. (XIX. yy.'da Matbaai amire adını aldı.)
TABHANE a (fars tab ve hane'den (abhâne). Esk.
1. Kış odası.
2. Darüşşifa- ların yanında hastaların nekahat dönemlerini geçirdikleri binalara verilen ad. (Tabhane de denirdi) "...vaktiyle aceze için bunca tâbhâne ve imaret ve dâr-üş-şifâlar yapılmıştır" (Ebüzziya Tevfik).
3. Camilerin, imaret ya da aşhanelerin yanında yapılmış, gezginlerin, yoksul kişilerin kaldığı konukevleri. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Mim. XIV.-XV. yy.'larda toplumsal gereksinimlere ve ahi örgütünün etkinliğine bağlı olarak doğan ve gelişen tabhanelerde kalan gezginler, garipler, yoksul kişiler, yakındaki imaretlerde, aşhanelerde beslenirlerdi. Çok işlevli ilk osmanlı camilerinde de, ana ibadet mekânının yanlarında tabhaneler bulunurdu (Bursa Yeşil cami, Bursa ve Edirne Muradiye camileri vd.). Bu camiler ters T, zaviyeli ya da tabhaneli camiler olarak anılır. Bu mekânların konukevi ve toplantı yeri olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Dinsel ve din dışı işlevlerin cami yapısı içinde bütünleşmesinde etkili olan bu mekânlar, XVI. yy.'dan sonra ibadet işlevinin öne çıkmasıyla ortadan kalktı, tabhaneler bağımsız yapı özelliği kazandı. Tabhane yapılarının ilk ve önemli anıtsal örneklerinden biri İstanbul’da Fatih külliyesi’nin tabhanesidir. Hemen hemen her büyük külliyeye bağlı bir tabhane vardır (Bayezit, Şehzade, Atik- validesultan, Süleymaniye, Sultanahmet külliyeleri).
Tabhı etime, Mehmet bin Mahmut Şirvani'nin XV. yy.'da Kitab üt-tabih adlı yapıttan çevirdiği öne sürülen elyazması yemek kitabı (Millet kütüphanesi, Ali Emiri kitapları no. mtf. 143).
Kaynak: Büyük Larousse