Arama

Tanrı Nedir? - Tek Mesaj #4

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Temmuz 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TANRI a.
1. Çoktanrılı dinlerde, insanlar üzerinde doğaüstü güçlere sahip üstün varlık (tekil ya da çoğul olarak ve küçük harfle yazılır): Romalılar'ın tanrıları.
2. Bir uluhiyetin temsili: Taştan tanrılar.
3. Âdeta dinsel bir saygı gösterilen, tutkuyla bağlanılan ya da üstün görülen kimse: Elvis Presley bir zamanlar gençlerin tanrısıydı.
4. Değerler ıskalasında en yüksek dereceye konulan ve uğrunda her şeyin feda edildiği nesne, şey, fikir: Dolar tanrısı. || Tanrının sevgili kulu, şanslı, talihli kimse, her el attığını başaran kişi. || Tanrının sırrına vâkıf olmak, önemli kişilerden mahrem bilgiler almış olmak, kimsenin bilmediği bir durumdan haberi olmak.

—Mit. On iki büyük tanrı, klasik yunan-ro- ma panteonunun en önemli on iki tanrısı. (Roma’da dii consentes [öğüt veren tanrılar] adını aldılar. Ennius, adlarını iki ünlü dizede bir araya getirdi: iuno, Vesta, Miner- va, Ceres, Diana, Venüs, Mars, Mercurius, Jovi', Neptunus, Volcanus, Apollo.)

—ANSİKL. Homeros tanrıbiliminde, tanrılar, en eski ya da en büyük tanrının çevresinde toplanırlar; Ilyada'da Okheanos, tüm varlıkların kökeni olarak gösterilir. Ancak Homeros, yok olmuş bir dünyanın tanığıdır. Bunun aksine Hesiodos, kendi döneminin insanlarına, tanrılarla ilgili gerçekleri açıkladığını iddia eder ve bu görevin, Musalar’dan aldığı bir vahiy ile ona verildiğini söyler. Hesiodos daha baştan birtakım sınırlamalar koyar. Ona göre tanrıların kendileri de yaratılmışlardır. Hesiodos tanrıların soy kütüğünü çıkarır, ama aynı zamanda onlara belirgin bir ahlaki değer verir, işler ve günler'de (Erga kai Hemerai), bir yandan kötülüğe ve çekilen acılara bir anlam vermeye çalışırken, öte yandan tanrıların yönetimini aklamaya çabalar; Zeus’un kudretini ve tanrısal adaletini vurgular. Bir tanrıbilime doğru atılmış ilk adım sayılabilecek bu düşünce biçimi, Milet doğa felsefesinin habercisi olmuştur. Tek tanrı öğretisi Kolophonlu Ksenophanes ile doğmuş, orpheusçulukta (İ.O. VI. yy.) gelişen ruhun tanrısallığı öğretisi ise, Homeros'un yazılarının bir yorumu olarak sunulmuştur.
Bir varlık anlayışına dayanarak tanrısallık üzerinde düşünmenin ilk örneğini Peri physeos adlı şiiriyle Elealı Parmenides'te görürüz. Karanlık güçlerden kurtulmayı amaçlayan bu düşünme tarzı, özellikle V. yy.’da, insandaki kutsallığı bütünüyle silmeye çalışan bir akılcılığa zemin hazırladı. Gene de akıldışı öğe yunan felsefesinde çok önemli bir yer tutmaya devam etti. Sözgelimi, Devlet (Politeia e peri tes dikes) adlı yapıtında yaşamı bütünüyle filozofun egemenliği altında düzenlemek isteyen Platon, Yasalar (Nomoi) adlı yapıtında, arındırarak ve en önemlilerinin kata- loğunu hazırlayarak yeniden geleneksel inançlara döner. Aristoteles de evrene ilk hareketi kazandıran ve Tanrı adını verdiği gücü kanıtlayabilmek için fiziğe başvurur. Aslında yunan düşünürlerinin, mitolojinin etkisini silmeyi amaçlayan yöntemleri genel olarak dinsel ve tanrıcıdır. Filozoflar bir yandan akla dayanarak mitleri eleştirirken, bir yandan da “metafizik”in anahtarı olacak ve tanrısal aşkınlığından emin oldukları bir temel ilke aradılar.
Hellenistik dönemde, ruhu esenliğe kavuşturmayı amaçlayan dinler ve misterlere dayalı kültler, yavaş yavaş eski çoktanrılı dinin yerini almaya başladı. Bu kültler öbür dünya korkusunu ve misterlerin, insanı tanrı katına yaklaştırarak dünyadaki yazgısını düzeltebileceği inancını yerleştirdi. Antikçağ yunan düşüncesi için, ikinci bir yaşam fikrine en büyük engel, evrenin çevrimsel bir düzene sahip olduğu inancıydı. Bu fikir Anaksimandros ve Empedokles’in sonsuz dönüş öğretisinden beslenmiştir ve Platon’un, felsefesinde, öbür dünya fikrine yer vermekten uzun zaman çekinmesinin nedeni de budur. Bununla birlikte Platon, orpheusçu mitlerden etkilenerek öbür dünya görüşünü benimsedi ve çevrimsel zamanı savunan kuramı yadsıdı. Platon üst dünyayı tasvir ederken aşkın, tanrısal bir süreden söz eder (Phaidon, 110-111). Bilincin bireyselliği bir kere temellendirilince, ruhun bireyselliği de (bedenin değil) temellendirilmiş olur. Buradan, misterlere dayalı dinlerle bağlantılı ahlaksal bir tanrısallık anlayışı doğmuştur. Bu anlayış gnosisçilikte (İ.S. Il.-lll. yy.) ve ruhu esenliğe kavuşturmayı amaçlayan çeşitli dinlerde yeniden ortaya çıkacaktır.
Eski yunan bir özgürlük ahlakı açısından sonunda tanrı fikrine varmış, buna karşılık Mısır; tanrıyı ölüm aracılığıyla, öbür dünyaya insanı götüren yolda bir yazgı olarak bulmuştur. Asur ve Babylonia'da krallık dini olan çoktanrıcılık, sonunda bütünüyle tektanrıcı bir görüşü temsil eden İran mezdekiliğinin tepkisine yol açtı: Avesta dünyanın yönetimine müdahale eden bir Tanrı, gerçeğin koruyucusu, adaletli, yüce ve ölümsüz bir Ulu efendiden söz eder. Yahudi-hıristiyan tanrı anlayışının temeli bu üç dünya arasından doğmuştur.

—ikonogr. Batı sanatında antikçağ tanrılarının tasviri. Yunan-roma tanrıları ortaçağ ikonografisinde de görülür. Buna karşılık antikçağ etkileriyle kendi ideallerini birleştiren İtalyan Rönesans’ında, bu tanrıların tasvirleri iyice yaygınlaşmıştır: Venüs (Botticelli'nin Venüs'ün doğuşu; Cranach, Gi- orgione, Tiziano’nun Venüs'leri), Bacchus (Michelangelo, il Caravaggio), Apollon, Athena (her ikisi Raffaello'nun Atina okulu'nda temsil edilmiştir), Mercurius (Giambo- logna) vb. İtalya ve Fransa’da, saray ve parklar, antikçağ tanrılarının heykelleriyle donatıldı. Hükümdarlar yunan-roma tanrıları, kadınlar da (XVIII. yy.'da) tanrıça olarak temsil edildi: Diana kılığında Savoialı Marie-Adâlaide (Coyzevox), Venüs kılığında Pauline Borghese (Canova), Flora kılığında Madame Henriette (Nattier), Diana kılığında Madame Adölaide (Nattier). XIX. yy.'da, ingres’in klasikçiliği ve G. Moreau'nun simgeciliği, antikçağ tanrılarını kendine mal etti. XX. yy.’ın başında, Bourdelle'in heykellerinde ve Zadkine’in bazı yapıtlarında da bu esin görülür.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2016 23:29