TEKABÜL a (ar (tap/'den tekabül). Esk.
1. Bir şeye karşılık olma, onun yerini tutma.
2. (Bir bütünün öğesi olan) bir şeye tekabül etmek, bir bütünün öğesi olan bir şey sözkonusuysa, başka bir bütünün öğesi olan bir şeyle yapılarının, türlerinin, işlevlerinin, görevlerinin vb. benzerliği, eşdeğerliliği, koşutluğu bakımından mantıksal bir ilişki içinde olmak; karşılamak: A kümesinin her öğesipe B kümesinden bir öğe tekabül eder. Bizim şirketimizde sizin ticaret servisinize tekabül eden bir şube var.
—Esk. Yüz yüze, karşı karşıya gelme.
—Esk. fels., Mant. Karşıolum.
—Fiz. Tekabül ilkesi, KARŞILIK İLKESİ'nin eşanlamlısı.
—Kim. kur EŞLEME'nin eşanlamlısı.
Kaynak: Büyük Larousse